fbpx

Diktatör oturduğumuz yerden devrilmiyor

Paylaş

20 yıllık AKP iktidarı hayatlarımızdan, hayallerimizden, geleceğimizden pek çok şey aldı. Sadece geleceğimizi değil, geçmişimizi, kültürel birikimlerimizi de çaldı, yıktı, yağmaladı, yok etti. Ülkenin ciğerleri olan ormanlarımızı yaktı, inşaata çevirdi. İşimizi aşımızı elimizden aldı. Oylarımızla seçtiğimiz belediyelerimize, üniversitelerin rektörlüklerine, derneklerimize kayyum atadı. Bir gece ansızın keyfi şekilde İstanbul sözleşmesini iptal etti. Canımıza kastetti, etmeye de devam ediyor. Başımıza bombalar yağdırdı ve hala tüm politikası kan, ölüm, savaş, ayrıştırma, nefret ve şiddet söylemi üzerine.

Yani bu bozuk, kokuşmuş düzeni değiştirmenin zamanı çoktan geldi de geçiyor. Zamanı geldi geçiyor da düzen kendi kendine değişmiyor. Onu değiştirecek bir çaba, örgütlülük, irade gerekiyor. Her gün daha fazla öfkemiz kabartan, vicdanımızı kanatan diktatörü devirmek için ona küfretmenin, lanet okumanın ötesinde yapmamız gerekenler var.

Hakkını vermemiz gerekir ki ülkenin dört bir yanında diktatörü devirmek, faşizmden kurtulmak için hummalı bir çalışma yürütüyor halklarımız. Onca baskıya, zulme, gözaltına, tutuklamaya, tehdide rağmen büyük bir moral motivasyon var. Halklarımız faşizme teslim olmadı ve şimdi hesabı sandıkta sormaya hazırlanıyor.

Peki Avrupa?

Peki Avrupa’da durumumuz nasıl? 27 Nisan’da başlayan yurtdışı seçimleri 9 Mayıs’ta sonra erecek. Başlama ve bitişi tarihleri ülkeden ülkeye değişti oy kullanma sürelerinin. Örneğin benim de yaşadığım İsviçre’de oy kullanma işlemleri 29 Nisan’da başladı ve 7 Nisan Pazar akşamı sona erecek.

Ülkenin kaderini belirleyecek bu seçimler için ne yazık ki Avrupa’da çoşkulu bir seçim havası oluşabilmiş değil. Türkiye tarihinin en kritik seçimini yaşıyor olmamıza rağmen bunu karşılık gelecek bir heyecan ve çalışma yok Avrupa’da.

Son üç gündür Yeşil Sol Parti müşahidi olarak sandık başındaydım. Elbette tek bir seçim bölgesinden yola çıkarak genelleme yapmak doğru olmayacaktır ancak diğer ülkelerden, seçim merkezlerden gelen bilgilerle kendi gözlemlerimi birleştirdiğimde durumun pek de iç açıcı olmadığın söylemek yanlış olmayacaktır.

İsviçre’de 105 bin seçmen var ve bugüne kadar seçmenlerin neredeyse yüzde 40’ı oyunu kullanmış durumda. Son iki gün hafta sonuna geldiği için bu oran yüzde 60’ı bulacaktır diye düşünüyorum. Yani son seçimlerdeki yüzde 48’lik oranın epey üzerine çıkılacak. Peki ama bu yükselişte Emek Demokrasi ittifakının, Yeşil Sol Parti’nin payı ne kadar?

3 günlük sandık görevimdeki gözlemim ve diğer bölgelerden gelen bilgiler bu yükselişte ağırlıklı kesimin AKP – Cumhur İttifakı destekçileri olduğu yönünde. Faşist AKP-MHP ittifakı seçimi kaybetmeleri durumunda başlarına geleceklerin farkında olarak var güçleriyle, devletin, dinin ve milliyetçiliğin tüm imkanlarını kullanarak tüm çevrelerini sandığa taşımak için çabalıyorlar. Oysa bu iktidardan canı yananlara baktığımda aynı hırsı ve çabayı göremiyorum ne yazık ki. Ne kitlemizi, ne gençlerimizi sandığa yeterince taşıyamıyoruz görebildiğim kadarıyla.  

Daha fazla çaba göstermeliyiz

Oysa bu iktidardan kurtulmak, geleceğimizi faşizmin elinden kurtarmak için en çok çabalaması gereken bizleriz. Her gün hayali ile yaşadığımız, gidip gelmeye can attığımız, hatta geri dönem hayalleri kurduğumuz ülkemizi kurtarmak için yaratmamız gereken seçim atmosferini yaratabilmiş değiliz.

Halbuki ne çok gerekçemiz var bu seçimde diktatörü devirmek için. Elbette sandığın tek başına yeterli olmayacağını biliyoruz ancak; kadın katliamlarına, tacizine, tecavüzüne sessiz kalınmasın, çocuk istismarına göz yumulmasın istiyorsak sandığa gitmeliyiz. Attığımız tweetten dolayı tutuklanmamak, dünyanın herhangi bir yerine giderken yaşamadığım korkuyu kendi ülkeme giderken yaşamamak, tatile gidersem başıma bir şey gelir mi acaba dememek, her sabah ülkede bir yakınım, arkadaşım yoldaşım gözaltına alındı mı acaba diye korkmamak için şimdi sandığa gitmeliyiz oysa. Tecrit son bulsun, siyasi tutsaklar özgür kalsın istiyorsak seçim merkezlerini bizim doldurmamız gerekir aslında. Kayyum atanan belediyeler için, işlerinden atılan akademisyenler için sandığa gitmek gerekiyor. Eşit özgür yurttaş haklarına sahip olmak içim sandığa gitmemiz gerekiyor. Hrant Dink’in dediği gibi, mezarlarımız açılmadan, cenazemiz kaçırılmadan o topraklarda gömülebilmek için şimdi sandığa gitmemiz gerekiyor. Say say bitmeyecek, seçim pusulasından uzun nedenlerimiz var yani sandığa gitmek için.

Yanlış anlaşılmasın, Yeşil Sol Parti kitlesi yurt dışında en güçlü katılımı sağlayan kesimlerin başında geliyor. Ancak bu seçimleri barışın, demokrasinin, özgürlüklerin önünü açmak için tarihsel seçimler olarak görüyorsak yaptıklarımızdan çok daha fazlasını yapabilmeliydik, yapabilmeliyiz.  

Oy kullanma işlemleri İsviçre’de 7 Mayıs Pazar akşamı, Almanya, Fransa ve Avusturya’da 9 Mayıs’ta sona erecek olsa da (Gümrüklerde 14 Mayıs akşamına kadar kullanılabilecek bu arada) hem Avrupa’da, hem Türkiye’de hala diktatörü devirmek için yapabileceklerimiz var. Bu yazıyı okuyan herkes hemen telefonunu eline alıp kimleri arayabilirim diye bakabilir ve vakit geçirmeden aramaya başlayabilir. Hem Avrupa için önümüzdeki 4 günü, Türkiye için 8 günü en iyi şekilde değerlendirebiliriz.

Hem Cumhurbaşkanlığı seçimleri için hem de Milletvekilliği seçimleri için faşist iktidar Avrupa’daki oyların öneminin farkında. Biz de farkında olduğumuz bu gerçekliğe uygun davranmalı ve daha önce başardığımız gibi şimdi de yurt dışında Yeşil sol Parti’ye en güçlü desteği veremliyiz.

Değiştirecek gücümüz var, diktatörü gönderecek oyumuz-oylarımız var.

Yeter ki buna inanalım ve gereğini yapalım, birlikte değiştirelim, hep birlikte…

06.05.2023