fbpx

‘Futbol borsada değil arsada güzel!’

Paylaş

Uzun zamandır futbol kulislerinde gündeme gelen, UEFA ve FİFA’dan bağımsız olarak İngiltere, İspanya ve İtalya’dan 12 kulübün katılımıyla “Avrupa Süper Ligi – ESL”nin kuruluşu ilan edildi.

Kurucu 12 takım İngiltere Premier Ligi’nden Arsenal, Chelsea, Liverpool, Manchester City, Manchester United ve Tottenham; İspanya La Liga’dan Atletico Madrid, Barcelona ve Real Madrid; İtalya Seria A’dan Milan, Inter Milan ve Juventus. Real Madrid Başkanı Florentino Perez, Avrupa Süper Ligi’nin (ESL) de başkanı oldu.

Futbolun asıl özneleri olan futbolcular ve taraftarlara sorulmadan, kulüp yetkilerinin yani patronların böylesi bir kararı konsensüs olmadan hayata geçirmeye çalışmaları ilerleyen dönemlerde dünya futbolunda kırılmalara yol açabilir. Peki bu 12 kulüp yetkilileri hangi amaçla mevcut Şampiyonalar Ligi ve UEFA Kupası yerine böylesi bir turnuvanın kurulmasını amaçlamış olabilirler? Hep beraber bir göz atalım.

Akıllara elbette ki ilk olarak Avrupa futbol piyasasındaki ticari kaygılar geliyor. Zaten kurucu kulüplerin yetkililerinin yaptığı açıklamalarda turnuvanın erkene alınmasında COVID-19 salgının Avrupa futbol ekonomisinde yaratmış olduğu istikrarsızlığın etkili olduğu belirtildi.

Şöyle ki, UEFA’nın organize ettiği mevcut Şampiyonlar Ligi’ne, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 32 takım katılıyordu. Hatta sporda Avrupa statüsünde sayılan Rusya, Kazakistan, Azerbaycan ve İsrail gibi ülkelerin takımlarının zaman zaman katılmaya hak kazandıkları bir kapsamı vardı. Zaman zaman diyoruz çünkü ön-eleme ve eleme usulü maçlardan galip gelen takımlara göre her sene katılım değişebiliyordu. Yayın ve reklam gelirleri bu 32 takım arasında başarı oranlarına göre dağıtılıyordu. Avrupa’nın elit seviyesindeki güçlü kulüpleri coğrafi olarak bu uzak ülkelere yolculuk etmek zorunda kalıyorlardı. İşin özü, düşük bütçeli takımlarla orta klasman stadyumlarda daha az seyircinin katıldığı ve görece seyir zevki düşük olan maçlarda boy gösteriyorlardı.

“Zenginler Ligi”

Oluşturulan bu yeni organizasyona birkaç takviye daha yapılarak hayata geçirilmesi planlanıyor. Böylece elit seviyedeki bu futbol kulüpleri bu organizasyon ile birlikte sadece üst klasman takımlarla maç yaparak maddi açıdan yüksek gelirler elde etmeyi amaçlıyor. Futbolun en üst seviyesindeki maçların yayın ve reklam gelirleri sadece bu kulüpler arasında dağıtılmış olacak. Uzak coğrafyalara seyahat etmek zorunda kalmayacaklar. Gereksiz olarak görülen maddiyattan kaçınacaklar. Fiziksel olarak yorulmayacaklar ve enerjilerini bu maçlara saklayacaklar. Hatta Orta Avrupa ve Kuzey Avrupa’ya bile gitmek zorunda kalmayacaklar.

Bazı takımların bu tip maçlara üst düzey futbolcularını götürmediklerini ve yedek kadro ile mücadele ettiklerini zaten biliyoruz. Yani haftada iki maç oynanan zamanlarda hafta içi Krasnodar veya Malmö yerine Real Madrid veya Juventus ile maça çıkılmış olunacak. Tabi yayın ve reklam gelirlerinin yanı sıra bilet, forma vb. gibi satışları da hesaba kattığımızda tribünlerin doluluk oranını artırmayı hedeflemek kaçınılmaz oluyor.

Sadece Barcelona kulübünün 2019/20 sezonunda 1.030.233 biletli seyirciyi ağırladığını düşünmek yöneticilerin ağzının ne kadar sulandığını tariflemekte bize yardımcı olabilir. Nitekim İspanyol kulübü Real Madrid’in başkanı Florentino Perez yaptığı açıklamada “büyük kulüpler son yıllarda çok para kaybetti. Real Madrid son iki yılda 400 milyon Euro zarar etti. Büyük kulüplerin dahil olduğu bir süper lig yaratarak herkesin daha fazla para kazanacağı bir çözüm bulduk” dedi.

Futbolda ABD – Avrupa Birliği rekabeti

Öte yandan yaşanan bu gelişmenin ABD ile Avrupa Birliği rekabetinin yansıdığı kamuoyunda yaygın yer buldu. Son dönemlerde İngiliz kulüplerinin bir kısmından hisseler satın alan Amerikalılar Avrupa futbol pazarından yüksek pay sahibi koparma peşinde. Liverpool ve Manchester United gibi köklü ve kendilerini halkın takımı olarak tanımlayan kulüplerin ortakları ve yüksek hisse sahipleri artık Amerikalılar. Aynı zamanda bu yeni turnuvanın en büyük finansörü de dahil bir çok maddi destekçisi Amerikalı şirketler.

Avrupa Birliğinden ve bazı ülke hükümetlerinden gelen tepkiler kamuoyunda oluşan bu kanıyı doğrular nitelikte. Almanya ve Fransa tarafından hızlı bir şekilde tepki gelişti. Ülke federasyonları böylesi bir organizasyonun parçası olmayacaklarını belirtiler. Bayern Münih, Borussia Dortmund gibi Alman devi kulüplerin bu oluşumda yer almaması için Almam hükümetinin baskı yaptığı yönünde bilgiler basına sızmış durumda. AB’den ayrılmasına rağmen İngiltere başbakanı Boris Johnson da “bunun iyi bir adım olmadığını düşünüyorum” diyerek sıcak bakmadığını söyledi. Fransa’dan bu organizasyona katılması beklenen Paris Saint Germain’in Arap milyarderi sahibi Katarlı Nasır el-Halifi şimdilik bu pazardan pay kaptırmak istemiyor gibi görünüyor. Ek olarak, Twente Üniversitesi Profesörü Tsjalle van der Burg: “Avrupa Birliği Antlaşması 101. maddesine göre rekabeti kısıtlayan tüm eylemler yasaklanmıştır. Rekabet hukukuna aykırı, sınırlı bir organizasyon olan Avrupa Süper Ligi’ni Avrupa Birliği yasaklar.” şeklinde açıklama yaparak AB’nin tavrını dile getirdi.

Türkiye cephesinde ise, Real Madrid başkanı Florentino Perez’in Galatasaray’a oluşturulan yeni Süper Lige katılması yönünde teklif ilettiği ile ilgili resmi olmayan bilgiler mevcut. Galatasaray yönetimi adına açıklama yapan Başkan Mustafa Cengiz tarafından böyle bir yalanlama henüz gelmemiş olsa da Cengiz de tıpkı diğer Türk takımları gibi bu oluşumu desteklemediklerini belirti. TFF ve kulüpler birliği yaptıkları açıklamalarda bu turnuvaya karşı olduklarını ve teklif gelmesi halinde katılmayacaklarını belirtiler. Zaten Türk takımlarının içinde bulundukları mevcut ekonomik kriz dolayısıyla bu turnuvanın bir parçası olmaları şu an imkânsız gibi.

FİFA VE UEFA telaşta

Ayrıca FİFA ve UEFA yetkileri Avrupa Süper Ligi adıyla kurulan yeni girişimin karşısında olduğuklarını ve buna karşı gereken yaptırımları uygulayacaklarını duyurdular. UEFA Başkanı Alexander Ceferin, bu organizasyonda oynayacak olan futbolcuların Dünya kupasında ve Avrupa Şampiyonasındaki milli maçlarda oynamalarına izin verilmeyeceğini söyledi. Gerekirse ülke futbol federasyonlarından men edileceklerini belirtti.

Gelinen bu aşamada ilerleyen yıllarda Avrupa ve Dünya futbolunda taraftarları ve futbol severleri ne gibi gelişmeler bekliyor bilinmez. Yalnız aşikâr olan bir tek şey söz konusu, gelişmeler Türkiye’de spordaki sendikalaşmaya öncülük eden ve ülke futbolunda eski bir futbolcudan çok daha fazlalısını temsil eden Metin Kurt’un tespitinin ne kadar haklı olduğu: ‘’Futbol borsada değil arsada güzel.’’

20.04.2021