İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlenen ve 12 gün sürecek olan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Konferansı’nda (COP26) küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkeler en düşük oranda temsil ediliyor.
31 Ekim’de başlayan zirveye toplamda 30 bini aşkın delege, siyasi ve ülke lideri katıldı.
Dünyada karbon salımına en çok neden olan ülke Çin’in Başkanı Şi Cinping zirveye katılmazken, sera gazı salımında Çin’den sonra ikinci sırada bulunan ABD, COP26’ya 1000’den fazla temsilciyle geldi.
Ancak küresel ısınmadan en çok etkilenen bölgeler olan Pasifik ve Atlas okyanuslarındaki ada ülkelerinin büyük bir kısmı, Covid-19 salgını sebebiyle İskoçya’ya temsilci gönderemedi.
COP Başkanı Alok Sharma daha önce yaptığı açıklamada, “Bu zirve, bugüne kadarki en kapsamlı ve en çok katılımlı COP toplantı” ifadelerini kullanmıştı. Ancak zirveye katılımla ilgili şikayetler ve bu konuda seslerini duyurmaya çalışan temsilciler bunun tam tersi yönünde açıklamalar yapıyor.
SIDS ülkelerinden sadece 4 temsilci COP26’da boy gösterebildi
Küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkeler ve insanlar olarak bilinen ve kısaca MAPA (Most Affected People and Areas) olarak adlandırılan oluşum, COP26’da seslerini duyuramamaktan şikayetçi.
Çoğunluğu Pasifik Okyanusu’nda bulunan ülkeler, ilki 1979’da düzenlenen ve bu sene 26’sını yapılan COP toplantılarına koronavirüs salgını sebebiyle “ilk kez” temsilci gönderemedi.
Kısaca SIDS (Small Island Developing States) olarak bilinen söz konusu ada ülkeleri, küresel ısınmanın etkisiyle deniz seviyesinin yükselmesi sonrası büyük oranda sular altında kalacak. Ayrıca bu ülkelerde meydana gelen iklim olayları ve sert hava değişimleri de hissedilir bir şekilde artış gösterdi. Yani, iklim krizinden etkilenmek bir yana dursun, bu ülke insanlarının yaşam alanları dahi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Ancak SIDS ülkelerinden sadece Fiji, Papua Yeni Gine, Tuvalu ve Palau COP26’ya ülke liderlerini gönderebildi. Diğer SIDS ülkeleri zirveye katılım gerçekleştiremedi.
SIDS ülkeleri, 2015 yılında düzenlenen COP21 Konferansı’nda 180’i aşkın ülkenin imzaladığı Paris İklim Antlaşması’nda belirtilen “Dünya’daki sıcaklık artışının senelik 1.5 santigrat (℃)derecenin altında tutulması” kararında belirleyici rol oynamıştı. SIDS ülkeleri liderleri, küresel ısınmanın gerçek olduğunu ve bunun etkilerini en çok kendi halklarının hisetttiğini açıklamıştı.
COP26’daki önemli isimlerden Fiji Başbakanı Frank Bainimarama yaptığı açıklamada, şu anda Dünya’daki sıcaklık artışının senelik 1.1 ℃ olduğunu belirterek, “Egemenliğimiz ve hayatta kalma ihtimalimiz tehlikede” diyerek küresel ısınmanın risklerine vurgu yaptı.
COP26’ya, ABD’li aktivist Alexandria Villasenor dışında Greta Thunberg de dahil birçok genç çevre aktivisti de katılamadı. Haven Coleman, Anuna De Wever, Leah Namugerwa, Jamie Margolin ve Saoi O’Connor gibi genç aktivistlerse seslerini dışarıdan duyurmaya çalışıyor.
ActionAid’in genç iklim aktivistlerinden Bangladeşli Mini Aktar, “İklim değişikliğinden en çok etkilenen kesimlerden birisi de biziz. Ancak COP26’ya katılmamıza izin verilmedi. Bu toplantılarda adaletli kararlar almak mümkün değil.” diyerek bu seneki hayal kırıklığını dile getiriyor.
ActionAid’in Ürdün temsilcilerinden Haya Alghrair ise ülkesindeki siyasilerin iklim konusunda bazı yaptırımların kabul edilmesi için yeterince çaba sarf etmediği görüşünde; “Dünya liderleri iklim kriziyle nasıl başa çıkacaklarını biliyor ancak konu eyleme gelince yeterli sorumluluk duygusu içerisinde değiller. Başka konulara daha fazla ilgi gösteriyorlar. Paris’te imzalanan antlaşmayla ilgili daha fazla sorumluluk ve eylem bekliyoruz.”
MAPA ülkeleri sesini duyuramamaktan şikayetçi
Güney Amerika, Afrika ve Pasifik adaları gibi iklim krizinden en çok etkilenen bölgeleri temsil eden MAPA ülkeleri, Glasgow’daki zirvede başarıya ulaşabilmek için seslerini duyurma çabasında.
Somalili aktivist ve iklim eğitimcisi Aqli Farah, ülkesinde ekonominin tamamıyla doğal kaynaklara bağlı olduğunu ve bu sebeple Somali halkının küresel ısınmadan en çok etkilenen kesimlerden biri olduğunu ifade ediyor:
“Sanki ülkemin sesini kıstılar” diyen Farah, COP26’da konuşulan konuların, alınan kararların tüm kesimlerle paylaşılması gerektiğini söylüyor; “Bilgi paylaşımı oldukça önemli. Ülkeler, iklim kriziyle mücadele konusundaki kendi tecrübelerini birbirleriyle paylaşmalı.”
Asya ülkelerinde yaşanan çevre, ekonomi, sosyal ve cinsiyet eşitsizliği gibi konularda çalışmalar yürüten Asian People’s Movement on Debt and Development temsilcisi Lidy Nacpil, COP13’ten bu yana bu organizasyona temsilci gönderiyor.
Filipinlerin başkenti Manila’da çalışmalarını sürdüren Nacpil, COP zirvelerini ekonomileri güçlü ülkelerin domine ettiği görüşünde.
“Zengin ülkeler ve iş birliği içerisindeki büyük şirketler COP toplantılarında oldukça baskın. Bu sebeple MAPA ülkeleri önemli kararların alınması için yopun çaba içerisinde. Bizler de seslerimizin duyulmasını istiyoruz. COP26’ya MAPA ülkelerinin katılımını azaltmak, eşitsizlik ve antidemokratik bir ortam yaratır.”
COP26 toplantılarına internet yoluyla bağlanma kontenjanı da sınırlı
Lidy Nacpil, tüm olumsuzluklara rağmen COP26’da seslerini duyurabilmek için sanal platformlardaki fırsatları yoğun bir şekilde kullandıklarını belirtiyor.
“Arkadaşlarımız ve iş birliği içerisinde olduğumuz kuruluşlar COP26’da sesimizi duyurabilmek için elllerinden geleni yapıyorlar. Sosyal medyayı da aktif bir şekilde kullanıyoruz. Kendi ülkelerimizde düzenlediğimiz farkındalık kampanyaları da devam ediyor.”
Ancak COP26’daki toplantılara dışarıdan video konferans yoluyla katılabilmek sanıldığı kadar kolay değil. Akredite verilenlerin sayısı oldukça sınırlı.
Nacpil, haftalar öncesinden akredite işlemlerini yaptıklarını ancak kendilerine kontenjan verilmediğini söylüyor. Bunun yanında COP26 yetkilileriyle daha önceden yapılan görüşmelerde, aktivist ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin internet yoluyla toplantılara katılımı konusunda mutabakat sağlanmış ancak bu kararlar eyleme geçirilemedi.
Sürdürülebilir enerji alanında çözümler sunan NeuerEnergy şirketi kurucusu Muhammad Malik, COP26’ya katılamayan bir başka isim.
Malik, talebin yüksek olmasına rağmen COP26 toplantılarına fiziki ve sanal katılımı mümkün kılacak hibrit bir modelin uygulanamamasına şaşırdığını ifade ediyor.
“Son bir senede organizaörlerin sanal dünyayla etkileşimi artırma konusunda gerekli tüm işlemleri yapması gerekiyordu. Bu sayede katılım artacak ve COP26’nın verimliliği artacaktı. Sanal katılımı sağlamak, bu toplantıların düzenlenmesi kadar önemli bir olgu. Bu konuda bir denge kurulamaması üzücü. Kısa bir kahve sohbetinde yapılabilecek kısacık bir konuşma bile, ellerinde büyük sermayesi olan şirketleri sıfır emisyona çekmek için yeterli olabilir. Bu sebeple fiziki ve sanal katılımı artırmak bu toplantıların amacına büyük fayda sağlayacaktır.”
Aqli Farah da, iklim krizi konusunda en kırılgan ülkelerin sınırlı sayıda da olsa COP26’ya internet yoluyla katılımını sağlamak oldukça önemli. Çünkü bu ülkelerdeki internet ve sosyal medya erişimi kısıtlı ve bir şekilde seslerini duyurmaları gerekiyor.
Basın mensuplarının akreditesi 20 gün önce durduruldu
COP26’ya akreditesi kabul olmuş şanslı aktivistlerden Ecotok’un kurucularından bilim insanı Alaina Wood, bu imkana rağmen sadece kamu alanı Green Zone’a girebiliyor.
Wood’un, büyük bir network ve konferansların yoğun olarak yapıldığı Bleu Zone’a girişi oldukça kısıtlı. Basın mensuplarının akreditesiyse 20 gün gibi çok uzun bir süre önce sonlandırılmış. Bu sebeple birçok basın mensubu COP26 toplantılarına katılamıyor.
ABD’nin Tennessee eyaletinin kırsal kesimini temsil eden bir bilim insanı olarak COP26’ya girişinin kısıtlanmasına anlam veremeyen Wood, “Kırsal kesimi temsil eden birçok kişi Blue Zone’a giremiyor. Ancak küresel ısınmayla savaşta kırsal kesimde yaşayan insanlarla alakalı uygulanabilir çözümler üretilmiyor. Bunları ülke liderlerine, siyasilere anlatmak gerekiyor. Bilim alanında konferanslar düzenleyen birisi olarak Blue Zone’a giremememe anlam veremiyorum. COP26’ya katılabildiğim için şanslıym ancak Blue Zone’a girebilseydim çok daha yararlı olurdu.”
Kaynak: Euronews Türkçe