
Bugün ülkede barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi mücadelesi veren direniş ırmakları birleşirse önünde hiçbir faşist blok duramayacaktır. Yani meselemiz Doruk’un direnişiyle “doruklarda direnenlerin” mücadelesi demokratik ve sosyal bir cumhuriyet hedefinde bir araya getirebilmektir.
Bir yandan, yıllardır kan ve gözyaşıyla yoğrulmuş olan Kürt sorununun barışçıl çözümü için görüşmelerin sürerken diğer yandan anti-demokratik uygulamalar hayatlarımızı her geçen gün daha da kuşatıyor. AKP-MHP iktidarı, kendisine muhalefet eden her kesimi ya yargı eliyle ya kolluk güçleriyle ya da son zamanlarda Leman Dergisi protestolarında gördüğümüz gibi şeriatçı çeteler aracılığıyla susturmak istiyor. Korku yaymak, sindirmek ve toplumu sessizleştirmek en temel siyaset tarzları hâline geldi.
Faşizmin kurumsallaşmasına karşı direniş sürüyor
Yargı darbeleri, kumpas davaları artık yalnızca Kürtleri ve sosyalistleri değil, CHP’lileri de hedef alıyor. Faşist AKP-MHP bloku, iktidarını baskı, zor ve yandaş yargı aracılığıyla sürdürmeye çalışıyor. Bu iktidar bloğu, sadece yönetmekle kalmıyor; aynı zamanda faşizmi kalıcı bir rejime dönüştürmeye çalışıyor. Ancak bu karanlık tabloda hâlâ bir umut ışığı var: Direniş.
Toplumun farklı kesimlerinden, farklı biçimlerde direniş pratikleri gelişiyor. Kürtler ve sosyalistler bu direnişin daimi müdavimleri. Fakat 19 Mart yargı darbesinden sonra CHP’nin de aktif biçimde direniş hattına katılmasıyla birlikte bu mücadele yeni bir evreye girdi. Görünmese, gösterilmese de ülkenin dört bir yanında işçisinden köylüsüne, doğa savunucusundan gençliğine, Kürt’ünden Alevi’sine, kadınlardan LGBTİ+lara geniş ve canlı bir direniş ekseni var hali hazırda.
Ancak bu direnişlerin ortak bir program çerçevesinde birleştirmememiz, mücadeleyi senkronize, sürekli bir halk hareketine dönüştüremememize neden oluyor. Bu eksiklik doğal ve sağlıklı olarak bireysel / grupsal sivil itaatsizlik eylemlerini tetikliyor. Örgütlü mücadelenin yetmedi, siyasal öznelerin hareketin önünü açamadığı noktalarda tek tek bireylerin, küçük grupların devreye girmesi diri ve aktif bir toplumsal dokuya sahip olduğumuzun en güzel göstergesi.
Duran Adam’dan bugüne

Direniş hafızamızdaki sivil itaatsizliğin eylemlerinin en çarpıcı örneklerinden biri kuşkusuz Erdem Gündüz’ün “Duran Adam” eylemiydi. Gezi Parkı direnişinin bastırılmasının hemen ardından, onlarca TOMA ve binlerce polisin ortasında sadece durarak direndi. Sessizliğiyle çığlık attı. “Gezi bitmedi, ruhu hâlâ ayakta” dedi bize. Bu eylem, korku duvarlarının nasıl yıkılabileceğini, Gezi ruhunun hala yaşadığını ve yeniden ayağa kalmak için fırsat kolladığını göstermişti hepimize.
Terolar’dan Akbelen’e kadınların direnişi
1978 Maraş Katliamı’nın travmasını hâlâ taşıyan Alevilerin, Terolar’daki direnişi de bir başka unutulmaz sivil itaatsizlik örneğiydi. ÖSO ve DAİŞ bağlantılı unsurlar için yapılmak istenen mülteci kampı projesine karşı, Alevi kadınlar günlerce jandarma panzerlerinin önüne serdiler bedenlerini.

Buna benzer bir diğer sivil itaatsizlik eylemi ise Akbelen Orman Direnişiydi. Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nda, maden sahasının genişletilmesi amacıyla ağaç kesimine karşı bölge halkı “ağaçlar çocuklarımızdır” diyerek ağaçlara sarılmış ve kesilmelerine izin vermemişti. Hepimiz hatırlıyoruz sanırım yavrusuna sarılırcasına ağaçlara sarılan anneleri, babaları…
Sivil itaatsizlikten bahsedip Havva Ana’nın “Kimdur Devlet?” çığlığını hatırlamamak eksik olur. Çamlıhemşin İlçesi Yukarı Kavron ve Samistal yaylaları arasındaki Yeşil yol bağlantısına karşı çıkan bölge halkı iş makinelerinin önüne çıkarak eylem yapmış, “Havva ana” lakabıyla tanınan Rabia Bekar, komandolar eşlinde getirilen iş makinelerinin çalışmasına karşı direnerek Yeşil yol mücadelesinin sembolü olmuştu.
Havva Ana’nın, ”Devlet nedir? Devlet yok halk var. Kimdir devlet? Devlet bizim sayemizde devlettir. Ben halkım” sözleri ise hala hafızalardaki yerini koruyor.
Boğaziçi diplomasını yırtmak
Boğaziçi Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde yaşananlar ise sivil itaatsizliğin toplumsal direniş hafızasına kazınacak son örneklerinden biri oldu. Sosyoloji bölümünden ‘yüksek onur’ derecesiyle mezun olan Doruk Dörücü, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesini ve Boğaziçi Üniversitesinin kayyumla yönetilmek istenmesini protesto ederek “Diplomamı kayyumdan değil, Boğaziçi’nin seçilmiş rektöründen alırım” diyerek diplomasını yırttı.
Doruk esasında yıllardır Boğaziçi Üniversitesi bahçesinde kayyuma direnen hocalarının izinden gidiyordu. Doruk diplomasını yırtarken tam olarak şunları söylemişti: “Bu diploma hükümsüzdür. Müstakbel cumhurbaşkanının diplomasını iptal eden, kafasına göre fakülte açıp-kapatan bu istibdat rejiminin diplomasını reddediyorum. Bu rejim benim de diplomamı iptal eder, sizin de diplomanızı iptal eder, bu bölümü de kapatır, bu okulu da kapatır. Ben diplomamı bu istibdat rejiminin atanmış kayyumundan değil, Boğaziçi Üniversitesi’nin seçilmiş rektöründen alırım.”
“İstibdat Rejimi” bu sabah Doruk’u gözaltına aldı, ancak mesajı çoktan tüm topluma ulaştı!
Cesaret bulaşıcıdır
Bu tür bireysel sivil itaatsizlik eylemleri elbette tek başına bataklığı kurutmaya yetmez. Ancak o bataklığın içinde birer umut çiçeği gibi filizlenir. Cesaret bulaşıcıdır. Bu eylemler, adaletsizliğe, hukuksuzluğa, cinsiyetçiliğe, ırkçılığa, doğa düşmanlığına, nefret suçlarına ve emek sömürüsüne karşı direnişin yeni yollarını açar.
Direnişleri buluşturmak
Sivil itaatsizlik, sadece bireysel bir çıkış değil, toplumsal bir sinyal, bir çağrıdır.
Bu sivil itaatsizlik örnekleri haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, ırkçılığın, cinsiyetçiliğin, dinciliğin, doğa düşmanlığının, nefret suçlarının, savaş çığırtkanlığının, şovenizminin, emek sömürüsünün yaşandığı her alanda arttıkça bütün bu eksenlerdeki direnişlere can olacak, onların ortak bir program etrafında birlikte hareket etmesi için toplumsal baskı yaratacaktır.
Bugün ülkede barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi mücadelesi veren direniş ırmakları birleşirse önünde hiçbir faşist blok duramayacaktır. Yani meselemiz Doruk’un direnişiyle “doruklarda direnenlerin” mücadelesi demokratik ve sosyal bir cumhuriyet hedefinde bir araya getirebilmektir.
04.07.2025, Bern