fbpx

A. Öcalan’ın açıklaması ve kimi tepkiler üzerine – Zeynel A. Göçer

Paylaş

Milliyetçi, şoven bazı Türk partileri ve şahsiyetlerinin yanı sıra, Kürt cenahında da dikkat çeken tartışmalar yaşanmaktadır. Bunlardan bazıları, gerek ülke içinde gerekse diasporada yaşayan, silahlı mücadeleye karşı çıkan ve kendisini “milliyetçi Kürt” olarak tanımlayan bireylerdir. Düne kadar PKK’nın neden silahlı mücadele yürüttüğünden şikâyet edenler, şimdi de PKK’nın silah bırakmasına tepki göstermektedirler.

Kürt sorununun silahlı çözümünün dışında, demokratik mücadelenin esas alınması ve PKK’nın kendini feshetmesi gerektiğini belirten PKK kurucu başkanı Abdullah Öcalan’ın açıklaması ve bu karara uyacağını belirten PKK, herkes tarafından tartışılmaktadır.

Yaklaşık dört yıl önce yazdığım Yeryüzünün Lanetlileri Kürtler kitabımda, PKK’nın mevcut siyasi savunusu ile silahlı mücadele anlayışının uyumsuzluğundan bahsetmiş, teori ve pratiğin uyumlu olması gerektiğini, mevcut savunusuyla DEM Partisi’nin bu teorinin en iyi ve başarılı savunucusu olduğunu belirtmiştim.

O dönemde kimilerince eleştirilmiş, “PKK yapıyorsa doğru yapıyordur, sen de kimsin?” gibisinden tavırlara girildiğini dün gibi hatırlamaktayım. Gelinen noktada hayat, benim gibi düşünenleri teyit etmiştir. Dolayısıyla A. Öcalan ve PKK’nın aldığı karar doğru olmakla birlikte, geç kalınmış bir karardır.

Silah ve şiddetin devam etmesini isteyenlerin canını sıkan bu yeni karar karşısında, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünü sabote etmek isteyenlerin boş durmayacağı açıktır. Bundan dolayıdır ki, PKK’nın bu açıklamalarına rağmen gözaltılar ve kimi antidemokratik uygulamalar devam etmekte, provokasyonlara varan gelişmeler yaşanmaktadır.

A. Öcalan ve PKK’nin bu yeni kararı, başta Güney Kürdistan Federe Yönetimi olmak üzere birçok ülke tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Kürt coğrafyasında, Güney Kürdistan, Rojava, Doğu Kürdistan ve Avrupa’daki birçok örgütlü yapı ve birey de bu gelişmelerden duyduğu memnuniyeti dile getirmiş, böylece Kürt coğrafyasında yeni bir sinerji yaratılmıştır.

A. Öcalan ve Onun Partisi PKK Neyi Savunuyor?

Temel hedefi demokratik toplum, demokratik konfederasyon ve ekolojik toplum olan PKK, ne kapitalist moderniteye ne de oligarşik despotik yönetim anlayışına dayanmaktadır. PKK, ulus devleti veya otokratik yönetim modellerini uzun zamandır savunmamakta, A. Öcalan’ın teorik çerçevesine uygun hareket etmektedir. Dolayısıyla bütün örgütlenme modelleri de bu teoriye göre konumlandırılmıştır.

DEM heyetinin 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan ile İmralı’da görüştükten sonra İstanbul’da açıkladığı metinde yeni olan tek şey, PKK’nın kendisini feshetme istemi veya talimatıdır. Geri kalan her şey, PKK tarafından yıllardır savunulan görüşlerden ibarettir.

Ermeni Halkına Yönelik Görüşler

Konu ile ilgili olarak, A. Öcalan’ın Ermeni halkına yönelik 2020 yılında kaleme aldığı görüşlerine kısaca bakalım:

Özellikle kapitalist modernite ve onun tapınağı olan ulus devletlerin yarattığı tahribat nedeniyle bu topraklar, halklar ve kültürler mezarlığına dönüşmüştür. Monolitik ulus yaratma projeleri, Avrupa’dan Afrika’ya, Asya’dan Avustralya’ya kadar insanlığın bütün değerlerini al aşağı etmiş, binlerce yıllık kültürel mirasları ve değerleri yeryüzünden silip süpürmüştür. İnsanlığın ve medeniyetin ilk boy verdiği anavatanımız olan bu topraklar da bu felaketten fazlasıyla nasibini almıştır. Halklarımız arasına hançer gibi sokulan ırkçı-milliyetçi akımlar bu felaketin ideolojik altyapısını oluşturmuştur. Onlarca dil ve kültür bu yangın yerinde yok olmuş, birçok halk soykırım gibi insanlık suçları nedeniyle ortadan kaldırılmış, birçok inanç ve kültür de baskılar sonucunda yok edilmiştir.

Geçen yüzyılın başında Ermeni halkına yönelik uygulanan soykırım planı da bu iğrenç politikaların en zalim örneklerinden biridir. Ermeni halkının içine düşürüldüğü durum tam bir soykırım gerçeğidir. Ancak tüm yaşananlara rağmen, Ermeni halkının kendini bugüne taşıyabilmesi büyük bir mucizedir. Bu mucize, hiç şüphesiz mazlum Ermeni halkının büyük emekleri ve mücadelesi sonucu gerçekleşmiştir.

Günümüzde Ermeni halkının yaşadığı tarihsel gerçekle bütün dünyanın yüzleşmesi ve Ermeni halkının acısını paylaşarak yasını tutmalarının önü açılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu olgunlukla meseleye yaklaşması ve bu acılı tarihle yüzleşmesi kaçınılmazdır.

Yeni Sürece Neden İhtiyaç Duyuldu?

Kanımca, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) devamı niteliğindeki Ortadoğu’daki gelişmeler, özellikle Suriye’de yaşanan süreç, Türkiye’nin iç siyasetinde 100 yıllık Kürt sorununu bir çözüme kavuşturma ihtiyacını dayatmıştır. Konu, AKP-MHP iktidarının bir dönem daha devam edip etmemesinden çok daha derindir.

Bundan dolayıdır ki, düne kadar DEM Partisi’nin kapatılması gerektiğini söyleyen, milletvekillerinin maaşlarının şehit ailelerine tahsis edilmesini savunan MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM milletvekillerinin elini sıkması tesadüf değildir. Hatırlanacağı üzere, Devlet Bahçeli, DEM Partisi yetkililerini arayarak, “PKK’nın ateşkes ilan edip, Öcalan’ın çağrısına uyacağını açıklamasından duyduğu memnuniyeti” dile getirmiş ve söz konusu kararın, Öcalan’ın çağrısını “destekleyici ve tamamlayıcı” özellikte olduğunu belirtmiştir.

Milliyetçi, şoven bazı Türk partileri ve şahsiyetlerinin yanı sıra, Kürt cenahında da dikkat çeken tartışmalar yaşanmaktadır. Bunlardan bazıları, gerek ülke içinde gerekse diasporada yaşayan, silahlı mücadeleye karşı çıkan ve kendisini “milliyetçi Kürt” olarak tanımlayan bireylerdir. Düne kadar PKK’nın neden silahlı mücadele yürüttüğünden şikâyet edenler, şimdi de PKK’nın silah bırakmasına tepki göstermektedirler.

PKK’nın kendini fesih etme kararına en büyük tepkiyi gösteren bu kişilerin en büyük özelliği, sosyal medya gezgincileri olmalarıdır. Twitter ve diğer platformlarda bel altı küfürler ederek sürecin olumlu sonuçlanmasına katkı sunmadıkları gibi, Kürtler arası ilişkileri zedelemek için de çaba sarf etmektedirler.

Bu bireyler dışında, kimi örgütlü Kürt parti ve kesimlerce de Abdullah Öcalan’ın açıklamalarının kimi kısımlarına yönelik eleştiriler demokratik bir hak olarak görülmelidir. Çünkü A. Öcalan’ın, herhangi bir statü (federasyon, özerklik vb.) olmadan da Kürtlerin eşit yurttaşlık haklarına sahip olabileceği iddiası, herkes tarafından kabul görmek zorunda değildir.

Bazı Kürt siyasal partilerinin bu konuda eleştiriler getirmesi anlaşılabilir ve geliştirici olabilir.

Zeynel A. Göçer
Sosyolog/Yazar