fbpx

Almanya’nın ilk Ulusal Güvenlik Strateji belgesi açıklandı

Paylaş

Almanya’nın ilk Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde ABD, NATO ve Avrupalı müttefiklere bağlılık vurgusu yapıldı; Rusya “tehdit”, Çin ise “partner, rakip ve sistemsel hasım” olarak nitelendirildi.

Almanya’nın bugün kamuoyuna sunduğu ilk Ulusal Güvenlik Strateji belgesine Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaşın getirdiği sınamalar, dünyada değişen güç dengeleri, orduda modernizasyon, iklim değişikliği gibi başlıklar damgasını vurdu. Başbakan Olaf Scholz ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, belgeye yazdıkları önsözlerde, Alman ulusal güvenlik stratejisinin hedefini “Almanya’nın vatandaşlarının güvenliğinin sağlanması ve Avrupa’nın güvenliğine katkı” olarak nitelendirdi, küresel çok kutuplu yeni düzende güvenlik sorunlarına çok bileşenli “Entegre Güvenlik Politikası” ile yaklaşılacağı kaydedildi.

Üzerinde aylardır çalışılan Ulusal Güvenlik Starteji belgesinin Şubat ayında Münih Güvenlik Konferansında açıklanması hedefleniyordu. Ancak Sosyal Demokrat Partili Başbakan Olaf Scholz ile Yeşiller partili Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock arasındaki görüş ayrılıkları nedeniyle süreç uzamıştı. Bugün kabinede onaylandıktan sonra kamuoyuna açıklanan belgede, daha önce kamuoyuna yansıyan, karar alma mekanizmalarında yapısal reform ile bir Ulusal Güvenlik Konseyi kurulması gibi maddeler yer almadı.

Belgede Alman güvenlik ve dış politikasının ana hatları arasında Avrupa’daki barış ortamının sürdürülmesi, özellikle Fransa ile sahip olunan yakın dostluk, İsrail’in varlık hakkı konusunda taşınan sorumluluk ile NATO ve ABD’ye sıkı bağlılık ve ortaklığa vurgu yapıldı.

Rusya “tehdit”, Çin “sistemsel hasım”

Belgede Rusya ve Çin ise stratejik hasım olarak yer aldı. Rusya için “Günümüz Rusyası kestirilebilir bir zaman diliminde Avrupa-Atlantik bölgesindeki barış ve güvenlik önündeki en büyük tehdittir” ifadesi yer alırken Çin Halk Cumhuriyeti “partner, rakip ve sistemsel hasım” olarak nitelendirildi.

Belgede, “Giderek büyüyen bir çokkutupluluk döneminde yaşıyoruz. Bazı devletler mevcut uluslararası düzeni kendi sistemsel hasımlık anlayışlarına göre yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Bu bağlamda Çin partner, rakip ve sistemsel hasımdır. Rekabet ve yarış ögelerinin son yıllarda arttığını gözlemliyoruz. Ancak Çin aynı zamanda bir partner olmayı sürdürmektedir. Çin’in partnerliği olmadan aciliyet taşıyan pek çok küresel soruna çözüm bulunamaz” denildi.

“Değerleri paylaşmayan ülkelerle de iş birliği”

Dünyayı nüfuz bölgelerine ayırma çabalarına karşı Birleşmiş Milletler Antlaşması temelinde insan hakları ve devletler hukukuna dayalı özgür bir uluslararası düzenin savunulduğu belgede, “Değerlerimizi ve çıkarlarımızı paylaşan partnerlerimizle bu noktada aynı görüşteyiz. Ancak aynı zamanda, tüm değerlerimizi paylaşmasalar da bizim savunduğumuz uluslararası düzenden yana olan devletlerle daha yakın iş birliği için çalışmaktayız” denildi.

“Göç Almanya’yı zenginleştirmektedir”

İklim krizi ve çatışmalar gibi çeşitli faktörlerin göç hareketlerini tetiklediğine işaret edilen belgede, “Düzensiz, araçsallaştırılan ve zorunlu göç, göçmenlerin hayatını çeşitli şekillerde tehlikeye atmaktadır. Kitlesel göç hareketleri, transit ve hedef ülkeler açısından devletin istikrarı ve toplumsal birlikteliğini tehdit edici rol oynayabilir. Düzenlenmiş bir göç ise Almanya’yı zenginleştirmektedir. Kaldı ki Almanya, demografik gelişmeler açısından da göçe ihtiyaç duymaktadır” ifadeleri yer aldı.

İkili göç ve geri kabul anlaşmaları desteklenecek

Belgede, AB’nin göç konusunda dünya çapında partnerlerle iş birliği ve ortaklıkları genişletmesine destek verildiği belirtilerek “Bu şekilde düzenlenmiş göç imkanlarının iyileştirilmesi ve sığınma arayışındaki kişilerin yerinde entegrasyonunu teşvik etmek, aynı zamanda düzensiz sığınmacı ve göç hareketlerinin önüne geçmek istemekteyiz. Alman Federal Hükümeti bunun için önemli menşe ülkelerle ikili göç ve geri kabul anlaşmaları yapılması için çaba göstermektedir” ifadesine yer verildi.

Avrupa’ya komşu bölgelerde yaşanan savaş, kriz ve çatışmaların Almanya ve Avrupa’nın güvenliğini zayıflattığı, Avrupa toplumları ve ekonomilerinin terörizm, aşırılıkçılık, organize suç ve yasadışı sermaye akışları gibi karmaşık tehditlerle karşı karşıya kaldığı belirtildi, ayrıca artan siber suçlara işaret edildi, kritik altyapının giderek güçlenen tehditlerle karşı karşıya kaldığı kaydedildi.

“Tek taraflı bağımlılıklar riske dönüşüyor”

Belgede enerji ve hammaddede arz güvenliğinin tehlikeye girdiğine, ülkelere tek taraflı bağımlılıkların güvenlik politikaları açısından risklere dönüştüğüne de vurgu yapıldı. İklim değişikliğinin etkilerine de geniş yer ayrılan belgede “İklim krizi yaşamsal ve ekonomik temellerimizi tehdit etmekte, şimdiden güvenlik politikalarıyla ilintili sonuçları görülmektedir. İklim krizinin etkilerini tamamen engelleyebilmemiz artık mümkün değildir. Ancak etkilerini hafifletebiliriz. Yoksulluk ve açlık, hastalıklar, doğal yaşam alanlarının tahribatı, dünya çapında milyonlarca insanı tehdit etmektedir” denildi.

Ukrayna ve Gürcistan’ın AB üyeliğine destek

Almanya’nın güvenliğinin Avrupalı ortaklar ve müttefiklerin güvenliğinden ayrı düşünülemeyeceği belirtilen belgede, “Avrupa Birliğini, güvenlik ve egemenliğini gelecek nesiller için de güvence altına alacak, jeopolitik açıdan hareket becerisine sahip bir aktör haline getirmek istiyoruz. Alman Federal Hükümeti, AB’nin entegrasyon sürecinin devamını, birlikteliğini, Batı Balkanlar, Ukrayna, Moldova ve perspektif olarak Gürcistan’ı da kapsayacak şekilde genişlemesini desteklemektedir” ifadelerine yer verildi. Bu hedeflere ulaşabilmek için AB içinde reformların gerekliliğine de vurgu yapıldı.

Alman kamuoyunda aylardır tartışılan orduda modernizasyon konusuna da belgede geniş yer ayrıldı. Alman hükümeti, yıllardır yetersiz donanıma sahip olmasıyla gündeme gelen ordu için, yeni silah alımlarını ve modernizasyonu da kapsayan 100 milyar euroluk bir özel fon oluşturmuştu.

“NATO’nun Avrupa kanadı güçlendirilmeli”

Belgede “Almanya, Avrupa ve Transatlantik güvenliğinin vazgeçilmez temeli” ve “askeri tehditlere karşı en yüksek düzeyde garantör” olarak nitelendirilen NATO’ya ve NATO çerçevesinde verilen taahhütlere bağlılık vurgulandı. İttfakın Avrupa kanadının güçlendirilmesinin NATO’yu daha da güçlendirileceğine vurgu yapılarak “Avrupa’nın müstakil bir şekilde hareket becerisine sahip olması Almanya ve Avrupa’nın güvenliği için giderek daha önemli hale gelen bir ön koşuldur. AB ülkelerinin modern, işler ordulara sahip olmasının yanı sıra Avrupa’nın uluslararası alanda rekabet gücüne sahip bir güvenlik ve savunma sanayisine sahip olması, orduların askeri becerilerinin temelini oluşturacaktır. Ortak silah projeleri ve bu silahların ihraç edilebilirliği, Avrupa’nın hareket becerisine katkı sağlayarak NATO’nun Avrupa kanadını güçlendirecektir” denildi.

Bu bağlamda Alman ordusunun “Avrupa’nın konvansiyonel savunmasının temel direği” olarak güçlendirileceği ve NATO’nun lojistik merkezi konumunun gerektirdiği sorumlulukların yerine getirilmeye devam edileceği kaydedildi

Değişen koşullar çerçevesinde Alman ordusunun savunma becerilerinin geliştirilmesi için özel boyutta yatırımlara girişileceği belirtilerek önümüzdeki dönemde NATO’nun öngördüğü, GSYİH’nın yüzde 2’sinin savunmaya harcanması hedefine ulaşılacağı taahhüt edildi. Belgede, “Alman ordusu, NATO’nun planlama hedefleriyle uyumlu bir şekilde önümüzdeki yıllarda Avrupa’daki en etkin konvansiyonel ordulardan biri konumuna getirilecektir” denildi.

Kaynak: DW Türkçe