fbpx

Mülteci statüsü ile ikincil koruma arasındaki fark nedir?

Paylaş

Almanya, İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa’da mülteci statüsü ile ikincil koruma arasındaki farklar nelerdir?

Mülteci statüsü ve ikincil koruma, sığınmacılara verilen uluslararası koruma türleridir. Hangisine başvuracağını seçmek sığınmacıya bağlı değildir – hangi statüyü vereceklerine yetkililer karar verir. Koruma standartlarını belirleyen bir Avrupa Direktifi (bağlayıcı olmayan bir kural) vardır, ancak bunları kendi yasalarına dahil etme şekilleri Avrupa Birliği’ndeki (AB) her ülkenin kendi inisiyatifindedir, bu nedenle üye devletler arasında farklılıklar vardır.

Kural olarak, bir kişiye mülteci statüsü verilebilmesi için 1951 tarihli Mülteci Sözleşmesi (‘Cenevre Sözleşmesi’) kapsamındaki mülteci tanımına uyması gerekmektedir. Bunun önemli bir yönü, mülteci statüsü başvurusunun reddedilmesinin, kişinin hayatının veya özgürlüğünün tehdit altında olacağı bir ülkeye “geri gönderilmesi” (yasadışı zorla geri gönderme) ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağıdır. Eğer öyleyse, bu kişiler mülteci olarak tanınacaktır.

İkincil koruma – insani koruma olarak da adlandırılır – bir kişinin mülteci statüsü kriterlerini karşılamadığı durumlarda verilebilecek daha düşük bir koruma şeklidir. İkincil korumaya hak kazanmak için, bir kişi genellikle menşe ülkesine geri gönderildiği takdirde ciddi zarar görme riskiyle karşı karşıya kalacağını kanıtlamalıdır. Irk, din veya siyasi görüş gibi belirli bir nedenden dolayı risk altında olmak gerekli değildir.

İki koruma türü arasındaki en büyük fark, aile üyeleriyle yeniden bir araya gelme imkanıdır. AB üyesi ülkelerin çoğu, ikincil korumadan yararlananlara mültecilere kıyasla farklı aile birleşimi kuralları uygulamaktadır. Yunanistan, Kıbrıs ve Malta’nın da aralarında bulunduğu bazı ülkeler, ikincil koruma statüsüne sahip kişileri aile birleşiminin tamamen dışında tutmaktadır. Avusturya, Almanya, İsveç ve Macaristan yeterli gelir, sağlık sigortası ve barınma gibi şartlar getirmektedir. İsveç’te, ikincil koruma statüsü verilenler 2 yıl uzatılabilen 13 aylık bir oturma izni almakta, ancak aile birleşimi için neredeyse hiç imkânları bulunmamaktadır.

Almanya

Mülteci statüsü, kendi ülkelerinde ırkları, dinleri, milliyetleri, siyasi inançları veya belirli bir sosyal gruba aidiyetleri nedeniyle zulme uğrayan kişilere verilir. Bir kişi Almanya’ya güvenli bir üçüncü ülke üzerinden giriş yapmış olsa bile mülteci statüsü kazanabilir.

Mülteci statüsü tanınan kişilere üç yıllık oturma izni verilir ve bu süre, kendi ülkelerindeki durumun iyileşmemesi halinde üç yıl daha uzatılabilir. Mülteciler üç ya da beş yıl sonra daimi ikamet başvurusunda bulunma imkânına sahiptir.

Tanınan mülteciler ayrıca, kendi ülkelerine değil ama yurtdışına seyahat etmelerini sağlayan bir Mülteci (veya ‘Konvansiyon’) Seyahat Belgesi alma hakkına sahiptir.

Bir kişiye mülteci statüsü verilirse, bu kişi yakın aile üyelerini Almanya’ya getirme, çalışma ve işsizlik yardımı alma, çocuk ve ebeveyn parası alma, bir uyum kursuna katılma ve mesleki eğitim alma veya mesleki eğitime katılma hakkına sahip olur.

İkincil koruma, sığınma veya mülteci statüsü hakkı tanınmayan kişiler için geçerlidir. Bu koruma şekli, kişisel olarak zulüm görmeyen ancak örneğin savaş veya ölüm cezası, işkence veya insanlık dışı muamele gibi ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle ciddi tehlike altında olan kişiler için geçerli olabilir.

Almanya’da ikincil koruma alan kişilere bir yıl geçerli oturma izni verilir. Bu izin, kendi ülkelerindeki durumun iyileşmemesi halinde iki yıl daha uzatılabilir. Mülteci statüsünde olduğu gibi, daimi ikamet için başvuruda bulunma seçeneği de vardır.

Almanya’da ikincil korumaya sahip bir kişi çalışma, işsizlik yardımı, iş arama yardımı, çocuk ve ebeveyn parası alma, entegrasyon kursuna katılma, yüksek öğrenim görme ve meslek eğitimine katılma hakkına sahiptir.

Ancak ikincil korumaya sahip olanlara Mülteci Seyahat Belgesi verilmez.

2018 yılında Almanya, ikincil korumadan yararlananlar için aile birleşimi hakkını kaldırmış ve her ay en fazla 1.000 aile üyesine Almanya’ya giriş için vize verilmesine izin veren bir hüküm getirmiştir.

Birleşik Krallık

Pratik açıdan mülteci statüsü ve ikincil koruma (insani koruma olarak adlandırılır) Birleşik Krallık’ta birbirine çok benzer: her ikisi de beş yıl boyunca ülkede kalma izni ile sonuçlanır ve bundan sonra kalıcı ikamet için başvurma seçeneği vardır. Birleşik Krallık’ta buna “süresiz kalma izni” denmektedir.

Almanya’da olduğu gibi Birleşik Krallık’ta da mülteciler Konvansiyonel Seyahat Belgesi ile seyahat edebilirken, ikincil korumaya sahip olanlar seyahat edememektedir. İltica hukuku portalı Free Movement için uzman bir Birleşik Krallık göçmenlik avukatı olan John Vassiliou tarafından yazılan bir blog yazısında başka farklılıklara da işaret edilmiştir.

Bunlardan biri, bir kişinin statüsünün iptal edilmesiyle ilgilidir. Birleşik Krallık’ta, BM mülteci ajansı UNHCR’ye, mülteci statüsü iptal edilen bir kişinin durumunu değerlendirme fırsatı verilmelidir, ancak bu koşul ikincil korumaya sahip kişiler için geçerli değildir. Ayrıca, Vassiliou’ya göre, göçmenlik kurallarında yapılan bir değişikliğin ardından, aile içi şiddet mağduru mültecilerin eşleri artık daimi ikamet için başvuruda bulunabiliyor, ancak ikincil (insani) korumaya sahip olanların eşleri başvuruda bulunamıyor. “İnsani korumaya sahip olanlar, Birleşik Krallık’ta kendilerine katılmaları için eşlerine sponsor olmaya devam edebilirler, ancak eşleri onlara şiddet uyguluyor ya da kötü muamelede bulunuyorsa, bu eşler kurallar kapsamında korumadan yararlanamazlar,” diye açıklıyor.

Hem tanınmış mültecilerin hem de ikincil korumaya sahip olanların aile birleşimi talep etme, çalışma ve eğitim izni alma hakları vardır. Ayrıca sağlık hizmetlerine ve diğer yardımlara da erişimleri vardır.

Not: Brexit sonrası Birleşik Krallık insani korumaya ilişkin yasa ve yönetmeliklerini değiştirmedi, ancak değiştirmek üzere sürekli çalışmalar yapılıyor. Ruanda uygulaması gibi mülteciler aleyhine bir çok uygulama hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.

İtalya

İtalya’da hem mülteci statüsü hem de ikincil koruma (Permesso di soggiorno per protezione sussidiaria) beş yıl süreyle verilir ve yenilenebilir. Her iki statü de kişiye Schengen Bölgesi içinde vizesiz seyahat etme hakkı verir. Tanınan mülteciler Sözleşme Seyahat Belgesi alırken, ikincil korumaya sahip olanlar Seyahat İzni veya ‘Titolo di viaggio per stranieri’ alırlar. Her ikisi de kişinin üç aya kadar seyahat etmesine izin verir, ancak başka bir ülkede kalıcı olarak çalışmasına veya kalmasına izin vermez. Diğer ülkelerde olduğu gibi, mülteci korumasından ve ikincil korumadan yararlananların menşe ülkelerine seyahat etmelerine izin verilmez.

Tanınmış bir mülteci gibi, İtalya’da ikincil koruma sağlanan bir kişi de bir SPRAR merkezinde (mülteci barınağı) kalma, İtalya’da çalışma (ancak diğer Avrupa ülkelerinde değil), sağlık hizmetlerine ve diğer yardımlara erişim ve eğitim alma hakkına sahiptir. Bu tür bir statüye sahip kişiler ayrıca bir kimlik kartı (carta d’identità) alma, 10 yıl sonra İtalyan vatandaşlığına başvurma ve İtalya’da beş yıl yaşadıktan sonra ve belirli koşullar altında başka bir AB ülkesinde çalışma veya eğitim izni için başvurma hakkına sahiptir.

Hem ikincil korumadan yararlananlar hem de mülteciler aile birleşimi hakkına sahiptir.

Fransa

İkamet söz konusu olduğunda, Fransa’da mülteci statüsü ile ikincil koruma arasındaki fark diğer ülkelere göre çok daha fazladır. Mülteci statüsü verilen bir kişi 10 yıllık oturma izni ve çalışma hakkı (otomatik olarak yenilenir) alır. Fransa’da ikincil koruma sağlananlar ise çalışma hakkıyla birlikte bir yıllık ikamet izni alırlar. Bu izin, menşe ülkedeki durumun önemli ölçüde iyileşmemiş olması koşuluyla yenilenir.

Fransa’da aile birleşimi açısından mülteciler ve ikincil korumadan yararlananlar için aynı haklar geçerlidir. Bir kişi her iki koruma türünden birine hak kazanır kazanmaz aile birleşimi için başvurma hakkına sahip olur ve aynı kurallar uygulanır.

Kaynak: InfoImmigrants

Çeviri: Gaste Avrupa/Deniz Kantar