fbpx

“Yalnız Adamlar” Bayramı – Ceren Ataş

Paylaş

Aşıklar Bayramı filmi Netflix’te yayınlanDıktan sonra iki arkadaşım beni arayarak filmde anlatılan Aleviliği nasıl bulduğumu sordular. Filme dair bilgim yoktu; ancak hem adı hem de Alevilik anlatıyor olması ilgimi çekti. En çok da Aleviliği nasıl ele aldıklarını merak ettim. Malum, bu son zamanlarda Alevilik pek bir gündemde…

Film, aşıklık geleneğini sürdüren bir adamın ölmeden önce herkesten rızalık almak için çıktığı yolculuğu anlatıyor. Bu yolculuk hem Kars’taki Aşıklar Bayramı adlı etkinliğe doğru bir yolculuk hem de esasında bir iç yolculuk. En azından bir iç yolculuk olma çabasında diyelim. Ancak aşık karakter Heves Ali, önce 25 sene evvel terk ettiği oğlu Yusuf’un yanına gidiyor. Yusuf’un annesinin (isim ve hikayesi yok) mezarında onunla vedalaştıktan sonra oğlunun kapısını çalıyor. Ancak tek kelime bir şey söylemeden Kars yoluna düşmeyi planlıyor. Yusuf, babasının cebindeki sağlık sonuçlarından onun ölmek üzere olduğunu anlayınca babasının peşine düşüyor. Baba oğul yol boyunca iletişimsizlik çekiyorlar. Daha doğrusu, Yusuf yirmi beş yıl boyunca gelmesini beklediği babasını karşısında görünce başlatmak istediği her yüzleşme çabasında duygusal patlamalar yaşıyor. Heves Ali ise tek kelime konuşmuyor. 

Film boyunca şehir şehir, köy köy gezerek Heves Ali’nin üzdüğü kadınlardan rızalık almasına şahit oluyoruz. Bir kadının mezarı başında deyiş söylüyor. Bu mezar başında bağlama çalıp deyiş söyleme geleneği Alevilikte yaygın bir gelenek elbette. Dua etmek, Hakk’a yakarmaktan daha öte bir ritüel. Ancak Heves Ali burada üzdüğü bir kadından rızalık isterken sahne çok yüzeysel kalıyor. 

Alevi Aşıkların Aşkı

Alevi aşıkların, pirlerin, budalaların aşkı anlatış ve ele alış biçimi ile Aşıklar Bayramı filmindeki Heves Ali’nin aşkı yaşayışı arasında bir uçurum var. Alevi aşıklar, sevgililerini Pirlerine, şaha benzetir, “gönül vazgeçmez senden” diye bir aşk üzerine dururlar. Bu aşk, aşık olma hali, insanın inancından bağımsız değildir. Sevgili Hakk’tır, Hakk nişanıdır, tektir, özgedir… 

“Söyle dilber suçum nedir

Seni candan sevdiğim mi

Seni Allah gibi bilip

Sana gönül verdiğim mi”

(Melûli Baba, 19. Yüzyıl, Afşin)

Alevi aşıklar, bir kadına yazdıkları beyiti bir başka kadına gidip söylemezler. Aşkı böyle tanımazlar. Heves Ali’nin filmde yaptığı en uyumsuz konu buydu belki de…

“Ey efendim bana meylin var ise

Mahabbetin benim ile yar olsun

Eğer senden gayri güzel seversem

Bülbül gibi işim ah u zar olsun”

(Gevheri, 17. Yüzyıl)

Heves Ali filmde her köyde ayrı bir güzele şarkılar söylemiş, her köyde kırık bir kalp bırakmış, sonra da hiçbir açıklama yapmadan, hesap vermeden rızalık istemeye gelmiş. Bunun Alevilikte karşılığı yok. Alevi toplumu kendi içinde bu şekilde gönül kırarak aşk yaşayan, “kadın kaçıran” ozanların hakkında beyan verirken her ne kadar eserlerini beğendiklerini söyleseler bile bu itibarlarını küçülten bir durumdur. Bilinir, söylenir ve yadırganır. Çünkü Heves Ali gibi adamlar hiç yoktur demek elbette tutarsızlık olacaktır. Söylemek istediğim bunun filmdeki gibi kabul görmediği. Muhakkak sorgulandığı. 

Sorgudan bahsetmişken filmdeki cem sahnesine geçelim.

Ceme katılanlarla ilgili olarak önemli bir kuralı belirtmek gerekir; o da cem yapıldığında küslerin, dargınların olmamasıdır. Böyle bir durum varsa önceden sorunların çözülmesi, dargınların barıştırılması gerekir. Filmde Heves Ali’nin ceme katıldığı köyde onun tarafından kalbi kırılmış bir kadın bulunmakta; Zere. Aynı zamanda yine orada hâlâ rızalık almadığı, yirmi beş yıl boyunca sorumsuz davrandığı, terk ettiği oğlu Yusuf var. Zere ile Heves Ali’nin aşkını da, Heves Ali’nin Zere’ye ihanetini de tüm köy bilmesine rağmen Heves Ali ceme girebiliyor. Ceme, rızasız kimse giremez. Pir dahi olsa. Pirin de bir sorgusu olur. Ancak burada bu noktalar atlanmış. Ya da ele alınan konuyu yeterince öğrenmemiş senarist ve filmin yönetmeni. Diğer bir nokta cem bağlanırken kadın erkek beraber bir sahne çekilmiş; ancak Ana yok. Anadolu’da, hele k böylesi kapalı, herkesin herkesi bildiği cemlerde Ana olurdu. Yine benzer şekilde, böyle “biz bize” bir cemde muhakkak dem de olurdu. Haydi dem burada önemsenmemiş veya çekinilmiş bir şey olarak kalsın (ki olmamalı), Ana’nın olmayışı ve gerekli kişilerden rızaların alınmadan cem kurulması Alevi cemleri hakkında yanlış bilgilendirmeye neden olduğu gibi, Alevilik inancına da saygısızlık oluyor. Eşini ve çocuğunu ortada bırakıp, köy köy kadın peşinde koşan bir adam Alevilikte “düşkündür”. Bırakın ceme girmeyi, filmdeki gibi cem bağlayamaz bile….

Aşıklar Bayramında Kadınlar

Filmde erkeklikten arınmış bir sinema bakışı, böyle bir nazardan işlenmiş kadın anlatısı hiç yok. Cemde kadın erkek beraber olunması, bir sahnede kadının da aşıklık etmesi yetersiz ve ağıza çalınan bir parmak pal gibi. Köyde sofranın kurulduğu sahnede hizmet edenler sadece kadınlar ve erkekler oturmuş önlerine yemek konmasını bekliyordu. O sahnede kadınlar daha ziyade “süs ” idi. Kadın erkek bir arada mı, bir arada. Cem esnasında kadınların başının açık olması güzel; ama yetersiz. Verilebilen tek mesaj “kadın erkek bir arada” olmuş, bunun altı doldurulamamış. 

Heves Ali’nin adını bilmediğimiz eşinin ikinci evliliğini yapması ve eski koca ve oğlunun bu durumu doğal karşılaması, yani kadını yargılamaması, köydeki Zere kadın ile Heves Ali’nin ilişkisinin herkes tarafından bilinmesi ise kadın mücadelesinin filme yansıdığı noktalar. Ama bu iki kadının da hikayesini bilmiyoruz yine konu “Heves Ali” olarak kalıyor.

Karakter olarak Heves Ali ne ise, onun “eksik” bıraktığı oğlu da o desek yanılmış olmayız. Sorumsuz babanın sorumsuz oğlu Yusuf, onu telefonla arayan Yıldız isimli kadına cevap vermiyor. Kendisi babasından bir cevap beklerken, bir başkasını cevapsız bırakıyor. Yine Yıldız kim, neden o sıklıkta ve hep arıyor Yusuf’u bilmiyoruz. Yıldız’ın da hikayesini bilmeyerek devam ediyoruz filme. 

Filmin çokça paylaşılan ve tutan cümlesi “Babalar hep yarım kalır” oldu. Neden babalar hep yarım kalır? Babaların sorumsuzluğu böyle bir cümle ile nasıl da meşrulaştırılıyor. Anne kutsal, anne çilekeş; ama baba sorumsuzsa “eksik kalır”. Heves Ali’nin hayatı bir kadında olsa bu toplum “anneler eksik kalır” der miydi? Oğluna tek kelime açıklama yapamayan, rızalığını istemeye dili varmayan, herkesi hayatında çıkartarak geride bırakmış bir adamın ve böyle yaşadığı için onu eleştiren ama onun gibi yaşayan Yusuf oğlanın hikayesi bu. 

Özetle filmde aşıklık deseniz, yok. Alevilik derseniz yok. Yalnız ve sorumsuz erkekler güzellemesi çok!