
Leman dergisinde yayımlanan bir karikatür, devletin en üst kademelerinden gelen tepkilerle hızla soruşturma ve tutuklamalara dönüştü. Karikatür mü çizildi, yoksa kırmızı çizgiler mi aşıldı? Mehmet Murat Yıldırım, mizahın susturulması ve düşünce özgürlüğünün çöküşüne dair sorular soruyor
Geçtiğimiz günlerde Leman dergisinde çıkan bir karikatür yüzünden kıyamet koptu. “Muhammed” ve “Musa” adlı iki karakterin bombalanmış bir şehre bakarken çizildiği bu karikatür, bir anda “Hazreti Muhammed tasviri” diye lanse edilip devletin en üst kademesinden linç listesine alındı. Adalet Bakanı jet hızında soruşturma başlattı, İçişleri Bakanı “gereği yapıldı” diye gözaltı görüntülerini paylaşarak sosyal medyadan hava attı, kolluk güçleri dört çizeri gözaltına aldı. Yetmedi, dergi ofisinin camları kırıldı, sokağa çıkan kalabalıklar adeta çılgına döndü. Madımak katliamı gibiydi…
Bütün bunları durup bir kenardan izlediğimizde, aslında tek bir soru kalıyor geriye;
Nedir bu? Gerçekten nedir bu kadar hassasiyet?
Din mi dediniz, yoksa siyaset mi?
Hz. Muhammed’in tasvir edilemeyeceği, İslam’da sık sık söylenen bir şeydir ama bu mutlak bir yasak değildir. Kur’an’da böyle bir emir yok. Ne “Peygamberin resmi yapılamaz” diye bir ayet var, ne de bunu yasaklayan bir hadis. Bu yasağın kökeni daha çok, belli bir mezhep anlayışı ve tarihsel iktidar mücadelesiyle oluşmuştur. Özellikle Sünni yorumda… Ki bugün Türkiye’de devletin dayattığı yorum da budur. Figüratif sanat “putperestlik” korkusuyla hep aşağılanmıştır. Ama aynı İslam dünyasında, İran minyatürlerinde, Osmanlı’nın bazı el yazmalarında, Hz. Muhammed figüratif olarak resmedilmiş, hatta ona atfedilen “nur yüz” görselliklerle tasvirler yapılmıştır.
Bugün ise bu dini yorum, sadece “iman hassasiyeti” ile değil, muhalefeti susturmak, mizahı bastırmak ve eleştiriyi cezalandırmak amacıyla kullanılıyor. Devletin olayı bir operasyon gerekçesine çevirmesi başka bir şeydir. O artık iman değil, istismardır.
Adalet Bakanı’nın adaleti, İçişleri Bakanı’nın intikamı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, karikatürün ardından sosyal medya üzerinden “dini değerlere hakaret edilemez” diyerek savcılığı harekete geçirdi. Aynı gün Leman’ın çalışanları gözaltına alındı. Bugün ise soruşturma kapsamında 4 kişinin tutuklandığı, yurtdışında bulunan 2 kişi hakkında ise yakalama kararı çıkarıldığını duyuruldu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise bu gözaltıyı kendi sosyal medya hesabından paylaştı, sanki bir suç örgütü çökertilmiştir gibi.
Ama kimse sormuyor;
Bu insanlar ne yaptı?
Çocuk mu kestiler? Silah mı taşıdılar?
Hayır, bir karikatür çizdiler. Hem de İsrail bombalarıyla yerle bir edilen Gazze’de öldürülen Müslüman bir çocuğun ardından.
Bir ülkede bir karikatür, bir silah kadar tehlikeli sayılıyorsa, sorun karikatürde değil, ülkededir.
Mali soruşturma da peş peşe
Tüm bu gelişmelerin yanında, Leman dergisine yönelik sadece ifade ve gözaltı operasyonlarıyla kalınmadı. Derginin mali kayıtları da mercek altına alındı. Son günlerde dergi hakkında mali soruşturma başlatıldığı, gelir-gider hesaplarının ve yayın faaliyetlerinin detaylı şekilde incelendiği bilgileri sızdı. Bu yeni hamle, baskının boyutunu artırırken, Leman’ın varoluş mücadelesini daha da zor hale getirdi.
Mizahı linç eden ülke
Bugün Leman dergisi yalnız. Çünkü o ülke artık gülmeyi değil, parmak sallamayı seviyor. Mizahı anlayacak zekâdan çok, kinle dolu bir kabalık revaçta. Oysa mizahta amaç kutsal olanı aşağılamak değil, kutsallaştırılmış olanı sorgulamaktır.
Eleştirinin hedefi kim olursa olsun devlet, ideoloji, din sanatçının da, çizerin de, mizahçının da görevi budur. Güç karşısında söz söylemek.
Leman’ın yanındayız
O ülkede her şeyden korkuluyor artık. Karikatürden, şarkıdan, şiirden, kahkahadan, eleştiriden, akıldan, özgürlükten… Ama esas korkulması gereken şey mizahçılar deği, düşünceyi suç, eleştiriyi ihanet, gülmeyi günah sayan bir zihniyettir.
Bugün Leman’a sahip çıkmak, karikatür hakkını değil sadece, düşünce özgürlüğünü ve onurlu yaşamı savunmaktır.
Resim değil, fikir yasaklı o ülkede.
Karikatür değil, korku yönetiyor yurttaşları.
Ve biz susarsak, yarın sadece dergi değil, biz de çizileceğiz,
Bir dosyada, bir hücrede…
Gaste Avrupa