fbpx

İstanbul Sözleşmesi: Kadınlar için evrensel bir güvence – Rabia Baldemir

Paylaş

Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede uluslararası standartları belirleyen İstanbul Sözleşmesi, kadınların yaşam hakkını koruyan, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen ve ayrımcılığa sıfır tolerans ilkesini benimseyen bir yol haritasıdır. Şiddeti önleme, mağdurları koruma ve failleri cezalandırma üzerine kurulu bu sözleşme, devletlere önemli sorumluluklar yüklerken, aynı zamanda bir dayanışma çağrısı niteliği taşır.

Göçmen ve Mülteci Kadınların Korunmasında Hayati Bir Adım

İstanbul Sözleşmesi, yalnızca yerli kadınları değil, göçmen ve mülteci kadınların da cinsiyete dayalı şiddetten korunmasını ve yaşam haklarının güvence altına alınmasını sağlar. Özellikle, savaş ve şiddet riski taşıyan ülkelerden gelen kadınların, tehlike altındaki bölgelere geri gönderilmelerini engeller. İltica başvurularında kadınların yaşadığı zorluklara duyarlılık gösteren bu sözleşme, uluslararası bir koruma mekanizması oluşturur.

İstanbul Sözleşmesi’nin Göçmen Kadınlarla İlgili Maddeleri

İstanbul Sözleşmesi’nin 60. ve 61. maddeleri, göçmen ve sığınmacı kadınların korunması açısından kritik önem taşır:

60. Madde: Cinsiyete Dayalı Şiddet Nedeniyle Koruma Talebi

  • Şiddet Gerekçesiyle Sığınma Talebi: Bu madde, cinsiyete dayalı şiddeti sığınma başvuruları için geçerli bir gerekçe olarak kabul eder. Aile içi şiddet, zorla evlendirme veya kadın sünneti gibi uygulamalara maruz kalan kadınların korunması gerektiğini vurgular.
  • Duyarlılıkla Değerlendirme: Kadınların yaşadığı travmalar, sığınma süreçlerinde göz önüne alınmalı ve başvurular cinsiyete duyarlı bir şekilde ele alınmalıdır.

61. Madde: Geri Gönderme Yasağı (Non-refoulement)

  • Kadınların Güvenliği Önceliklidir: Şiddet riski altındaki kadınların geri gönderilmesini yasaklayan bu madde, yaşam hakkını ön planda tutar. Kadınların hayatını tehlikeye atacak veya kötü muameleye neden olacak bir duruma gönderilmeleri mümkün değildir.

İsviçre’nin Şerhi ve Kadınlar Üzerindeki Tehlikeli Etkileri

İsviçre, İstanbul Sözleşmesi’nin 60. maddesine şerh koyarak, özellikle göçmen ve sığınmacı kadınların durumlarını değerlendirme süreçlerinde “güvenlik” gerekçesiyle daha sıkı bir inceleme yapılması gerektiğini belirtmiştir. Ancak bu şerh, bazı tehlikeleri beraberinde getirmektedir:

  • Keyfi Değerlendirme Riski: Şerh, devletlerin kadınların başvurularını keyfi biçimde değerlendirebilmesine kapı aralayabilir.
  • Koruma Taleplerinin Zorlaşması: Zaten zorlu bir süreçten geçen kadınlar, dil bariyerleri, yasal bilgi eksikliği ve travmalar nedeniyle başvurularında daha fazla zorluk yaşayabilir.
  • Geri Gönderilme Tehlikesi: Şerh, uygulamada kadınların şiddet riski görmezden gelinerek geri gönderilme olasılığını artırabilir.

Göçmen ve Mülteci Kadınların Görünmez Mücadelesi

Bugün pek çok göçmen ve mülteci kadın, şiddet, ayrımcılık ve güvencesizlik gibi temel hak ihlalleriyle karşı karşıyadır. Kadınlar, hem cinsiyete dayalı şiddetle hem de göçmenlik statülerinden kaynaklanan ayrımcılıkla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Kötü kamp koşulları ve geri gönderilme riski, bu kadınların yaşam hakkını tehdit eden unsurların başında gelir.

Sonuç: Tam Uygulama Şart

İstanbul Sözleşmesi’nin maddeleri tam anlamıyla uygulanmalı, özellikle şerhlerin mağdur kadınlar üzerindeki olumsuz etkileri ortadan kaldırılmalıdır. Göçmen ve mülteci kadınların korunma talepleri, bireysel ve insan haklarına duyarlı bir şekilde ele alınmalıdır. Devletlerin, şiddeti önleyici ve eşitliği güçlendirici adımları gecikmeden hayata geçirmesi, kadınların yaşam hakkı için elzemdir.

Kaynakça

  1. İstanbul Sözleşmesi’nin Tam Metni: Council of Europe
  2. İsviçre’nin Şerhi Hakkında Bilgi: UNHCR
  3. Cinsiyete Dayalı Şiddetle Mücadele ve İltica Süreçleri: Amnesty International