fbpx

Finlandiya Komünist Partisi Genel Sekreteri Sandberg: Son derece tehlikeli bir kumar

Paylaş

Finlandiya Komünist Partisi (SKP) Genel Sekreteri Tiina Sandberg ile Finlandiya’nın bir yıla yaklaşan NATO üyeliği sonrası gelişmeleri Evrensel’den Elif Görgü konuştu.

NATO’nun genişlemesi İsveç’in üyeliği ile Rusya etrafında devam ederken, Rusya’nın lehine devam eden Ukrayna savaşının Avrupa ülkelerinin sırtına yıkılarak bölgeye genişlemesi tartışmaları, biri bitmeden diğeri başlayan NATO askeri tatbikatları, kamu bütçelerinden kısılarak hızla yükseltilen savaş harcamaları ve füzeler kadar tehlikeli nükleer tehditler Avrupa halklarının geleceği açısından tehlikeli bir tablonun renklerini giderek netleştiriyor. Son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Finlandiya sınırına yeni askeri yığınak yapacaklarını açıklayarak gözleri bu ülkeye bir kez daha çevirdi.

NATO üyeliği başvurusunu mayıs 2022’de, dönemin sol koalisyon hükümetinin de desteğiyle 200 sandalyeli mecliste 188 oyla kabul eden ve yeni seçilen sağ koalisyon hükümetiyle birlikte nisan 2023’te üyeliğini resmileştiren Finlandiya’nın 1340 kilometrelik Rusya sınırı, savaş senaryolarında başroller arasında geçiyor. Bu rolü kapmasında geleneksel olarak NATO’ya karşı olan ancak koalisyon ortağı olarak NATO üyeliğine destek veren, 1992 yılında Finlandiya Komünist Partisinden ayrılarak kurulan Sol İttifak (Vasemmistoliitto) partisinin de olması dikkat çekmişti.

Ülkesinin NATO üyeliği ile birlikte yaşanan gelişmeleri konuştuğumuz Finlandiya Komünist Partisi (SKP) Genel Sekreteri Tiina Sandberg ise senaryolardaki tehlikelere işaret etti. NATO üyeliğinin ardından ABD ile savunma iş birliği anlaşmasının sırada beklediğini, kamu bütçesinin savaşa ayrıldığını ve ülkede barış siyaseti konuşmanın giderek zorlaştığını aktaran Sandberg, “ABD’nin Rusya’ya karşı harekete geçmesi, Finlandiya’nın güvenlik politikası statüsünü barışçıl bir İskandinav ülkesinden, Rusya ile ilişkileri hızla kötüleşen bir Rus sınır devleti statüsüne dönüştürme tehdidinde bulunuyor. Bu son derece tehlikeli bir kumar ve sonuçlarını çoğu Finli henüz anlamış bile değil” yorumunda bulundu.

NATO ÜYELİĞİ RUSYA İLE İLİŞKİLERİ YÖNETMEYİ ZORLAŞTIRDI

Partinizin NATO konusundaki tutumu nedir?

Partim Finlandiya Komünist Partisi her zaman NATO’ya karşı oldu ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınamamıza rağmen Finlandiya’nın NATO üyeliği sırasında da tutumumuz aynı kaldı. NATO üyeliği yoluyla ABD politikasına angaje olmanın Finlandiya’daki güvenlik durumumuzu iyileştirecek bir eylem olabileceğini düşünmüyoruz. Bunun yerine, Finlandiya ile Rusya arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemesi ve bu ilişkileri yönetmeyi daha da zorlaştırması kaçınılmazdır.

Ayrıca NATO üyeliğinin ekonomi üzerinde de önemli bir etkisi var. Üyelik aidatları ve özellikle de silah alımları Finlandiya’nın GSYİH’sinin yüzde 2’sinden fazlasını oluşturuyor. Bu paraya, örneğin son reformun ardından darmadağın olan sağlık hizmetlerinde ya da ciddi bir kaynak eksikliği ile mücadele eden okullarda çok ihtiyaç var.

Parlamentoda NATO üyeliğine tamamen karşı çıkan tek bir partinin bile olmaması büyük bir talihsizlikti. Daha sonra alınan bilgilere dayanarak, örneğin Sol İttifak üyeliğe karşı çıkmış olsaydı (Ki bu iktidar partisi için elbette zor olurdu) üyeliğin gerçekleşmesini engelleyebileceği sonucuna varılabilir. Dönemin Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, üyelik müzakerelerini milletvekillerinin yeterli çoğunluğunun üyeliği desteklemesi şartına bağlamıştı. Sol İttifakın muhalefeti bunun tam olarak kesin olmadığı bir durum yaratabilir ve Sayın Niinistö’nün müzakereleri durdurmasına yol açabilirdi.

ABD İLE SAVUNMA ANLAŞMASI NATO ÜYELİĞİNDEN BİLE TEHLİKELİ

NATO üyeliğinin üzerinden bir yıla yakın zaman geçti. Bu süreçte neler değişti?

Şu ana kadar nispeten küçük değişiklikler oldu. Finlandiya’nın üye olarak katıldığı ilk NATO askeri tatbikatı şu anda Laponya’da gerçekleşiyor olsa da NATO ülkemizdeki faaliyetlerini önemli ölçüde arttırmadı. Bununla birlikte, geçmişte de NATO ile çok sayıda iş birliğimiz olmuştu.

Şu anda Finlandiya ile Rusya arasındaki sınır kapalı. Bu kapatma, hükümetin Rusya’nın çok sayıda mülteciyi sığınma talebinde bulunmak üzere Finlandiya sınırına getirerek Finlandiya’nın güvenlik durumunu zayıflatmaya çalıştığından şüphelenmesi üzerine yapıldı. Bu durumla ilgili hiçbir istihbarat kamuoyuna açıklanmadı ve gelenlerin sayısının aslında bu kadar sert bir önlemi gerektirmeyeceğinden şüphelenmek için nedenler var. Ancak hükümet sınırı kapatmıştır ki bence bu Putin’in zararından çok yararına. Ancak bu durum doğrudan NATO üyeliğiyle bağlantılı değil, daha ziyade mevcut Rusya karşıtı iklimi yansıtıyor.

Şahsen en tehlikeli etki Finlandiya’nın şu anda ABD ile DCA (Savunma İş Birliği Anlaşması) anlaşması üzerinde müzakere ediyor olması. Anlaşmanın NATO üyeliği ile ilgisi yok ancak bu anlaşmaya ilişkin müzakereler Finlandiya’nın NATO üyelik sürecini başlattığı bir dönemde başlatıldı. DCA anlaşması ABD ile imzalandı ve ABD’ye Finlandiya’nın askeri bölgelerinde faaliyet gösterme ve buralarda Finlandiya devletinin müdahale edemeyeceği kendi üslerini kurma konusunda pratikte serbestlik tanıyor. Bu anlaşma kamuoyuna NATO üyeliğinin bir parçasıymış gibi sunuldu ancak durum böyle değil. Aslında DCA birçok açıdan NATO üyeliğinden bile daha tehlikeli.

Bu anlaşmaya dayanarak NATO istediği zaman Finlandiya’ya nükleer silah sokabilir ve Finlandiya’nın bunun üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. Anlaşma aynı zamanda Finlandiya topraklarında Rusya’ya karşı çeşitli askeri operasyonların hazırlanmasını ve bazı durumlarda bu operasyonlar Finlandiya’nın güvenliğine zarar verecek olsa bile gerçekleştirilmesini mümkün kılıyor. Belirleyici olan tek husus, ABD’nin bu eylemin kendi gündemine fayda sağlayacağını düşünüp düşünmediği. Bu durum Rusya-Finlandiya sınırındaki askeri gerilimi tek başına NATO üyeliğinden çok daha fazla arttıracaktır.

FİNLİLERİN ÇOĞU ABD’NİN NÜKLEER SİLAHLARININ GETİRİLMESİNE KARŞI

Finlandiya başbakanı nükleer silahların ülkede konuşlandırılmayacağını belirtti. Sizce bu doğru değil mi?

Böyle söylüyor çünkü Finlandiya yasaları şu anda buna izin vermiyor ve Finlilerin çoğunluğu Finlandiya’ya nükleer silah getirilmesine karşı. NATO ile Finlandiya belki bu sözünü tutabilir.

Ancak DCA anlaşması durumu değiştiriyor. Örneğin, Yeni Zelanda ABD ile benzer bir iş birliği anlaşmasını feshetmek zorunda kaldı, çünkü nükleer silah ithalatını denetleme imkanı hemen hemen hiç yoktu ve ABD ordusu denetimleri kabul etmemişti. Finlilerin, ABD’nin bu anlaşma kapsamında Finlandiya topraklarına ne getireceğini ya da gemilerinin Finlandiya’ya vardıklarında hangi silahlarla donatılacağını kontrol etme hakkı olmayacaktı.

ÇOK ENDİŞE VERİCİ BİR GELECEK GÖRÜYORUM

İsveç’in NATO üyeliği de resmileşti ve şimdiden savaş hazırlıkları, silahlanma bütçesinin arttırılması, Rusya ile olası bir savaşa yönelik uyarılar ve NATO tatbikatları yapılıyor. NATO’nun geçmişteki rolleri göz önünde bulundurulduğunda, Finlandiya’nın savaşın içine çekilmesi ihtimalini düşünüyor musunuz? Bu üyeliğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Çok endişe verici bir gelecek görüyorum. İsveç de topraklarına Finlandiya’nınkiyle aynı askeri kullanımı verecek olan bir Savunma İş Birliği Anlaşması imzalamak üzere. Aradaki fark, Finlandiya’nın Rusya ile çatışmanın ön saflarında yer alması ve İsveç ya da Norveç’e (Ki zaten Norveç’te DCA yürürlükte) yapılacak herhangi bir saldırının Finlandiya topraklarından geçecek olması.

ABD tarihsel olarak askeri üslerini gücünü arttırmak için kullanmıştır. Yerlilerin yaşadığı bölgelerde garnizonlar kurduğunda ve bu bölgelerin kontrolü için savaşında bunları başarıyla kullandığında da durum böyleydi. ABD bir süper güç haline geldiğinde, askeri üsleri için de aynı şeyi yaptı. Halihazırda dünya çapında 70 ülkede 800 askeri üs kurmuş durumda. ABD bu üsleri kurarken aynı zamanda birçok ülkenin yönetimini doğrudan etkileri ve darbeler gerçekleştirdi. Benzer şekilde, diğer ülkelerdeki çeşitli askeri müdahalelerinin sayısı da son 25 yılda yaklaşık 200 olmak üzere, giderek artmaktadır.

Finlandiya’nın, ABD’nin ülkemizde askeri faaliyetlerde bulunmasına izin verdiği ve ABD’nin dünyanın dört bir yanındaki üslerini nasıl kullandığını bildiğimiz göz önüne alındığında, bu fırsatı Rusya’ya karşı harekete geçmek için kullanmak isteyeceğine şüphe yok. ABD’nin harekete geçmesi, Finlandiya’nın güvenlik politikası statüsünü barışçıl bir İskandinav ülkesinden, Rusya ile ilişkileri hızla kötüleşen bir Rus sınır devleti statüsüne dönüştürme tehdidinde bulunuyor. Bu son derece tehlikeli bir kumar ve sonuçlarını çoğu Finli henüz anlamış bile değil. Eğer anlasalardı ve doğru bilgilendirilmiş olsalardı, Finlandiya’nın üyeliği gerçekleşmezdi. Ancak NATO üyelik sürecinin bu kadar aceleye getirilmesinin ve her türlü eleştirel tartışmanın kararlılıkla susturulmasının nedeni budur. Finlandiya’yı NATO’ya sokmanın tek yolu buydu.

Ancak bu kadar karamsar olmamak için, bu yanıtı ABD için pek de hayra alamet olmayan tarihi bir anekdotla bitireceğim. Gerçekten de Finlandiya, kısa tarihinde müttefiklerini seçerken son derece kötü bir muhakeme sergiledi. Her iki durumda da Almanya ile ittifak (1918 ve 1941) Almanya için de olumlu bir sonuca yol açmadı. Belki de ABD, Finlandiya ile müttefik olmaya karar vermeden önce iki kez düşünmeliydi. Ne de olsa “Üçüncüsü olmadan ikisi olmaz” derler.

İŞÇİ GREVLERİ: HÜKÜMETE BİRÇOK YÖNDEN MEYDAN OKUNMASI ÖNEMLİ

Askeri bütçedeki artıştan ve sosyal kesintilerden bahsettiniz. Bugünlerde Finlandiya’da sosyal kesintileri içeren reform planlarına karşı işçi grevleri de var. İşçi hareketinin ve sendikaların askeri bütçedeki artışı sosyal kesintilerle ve NATO’nun savunma harcamalarını arttırma talebiyle ilişkilendiriyorlar mı?

Sendikal hareketin askeri harcamaların kısılmasını bir talep olarak kabul edeceğini sanmıyorum. Ancak aşırı sağ ile ittifak halinde olan ve Finlandiya refah devleti modeline saldıran mevcut hükümete birçok yönden meydan okunması çok önemli. Büyük ihtimalle çalışma hayatındaki aksaklıkları iptal etmek zorunda kalacaklar. İşverenlerin artık durumu tırmandırmak istemediklerine dair işaretler bugün ortaya çıkmaya başladı.

Ancak daha önce bahsettiğim DCA süreci bu baharın sonlarına doğru gerçekleşecek. Eğer hükümet o tarihten önce önemli bir konuda geri adım atmak zorunda kalırsa, biz anlaşmaya karşı çıkanlar anlaşmanın sonucunu sorgulamak için daha iyi fırsatlara sahip olacağız. Hükümetin olası tek bir seçenekle ilgili iddiaları artık herkes tarafından kabul görmüyor.

BARIŞ SİYASETİ POPÜLER DEĞİL

Tüm bu tehlikeli siyasi ve askeri gelişmelere karşı partiniz nasıl bir çalışma yürütüyor?

Şu anda maalesef parlamentoda temsilcilerimiz yok ama çeşitli hareketler ve aktivistlerle sürekli iş birliği içindeyiz. Barış siyaseti çok popüler değil ancak kısmen Filistin’deki durum sayesinde giderek daha fazla genç insan bu konuya ilgi duymaya başladı. En büyük zorluk NATO ve DCA anlaşmasının tehlikeleri hakkında gençlere daha fazla bilgi ulaştırmak. Şu anda bu konuyu sadece sol medyada okuyabiliyorlar. Kendi gazetemiz Tiedontanaja’yı yayımlıyoruz ve mesajımızı yaymak için sosyal medyanın yanı sıra çeşitli dergilerin izleyici bölümlerini ve diğerlerini kullanmaya çalışıyoruz.

Ayrıca barış ve barışın militarist olmayan bir temelde, diyalog ve diplomasi temelinde inşasının ana konu olacağı Avrupa Parlamentosu seçim kampanyamızı da başlatıyoruz. Seçimler sırasında siyasi görüşlere daha fazla dikkat çekmek de mümkün.

Aynı zamanda bizimle NATO karşıtı pozisyonu paylaşan ve militarizm döngüsünden çıkmaya çalışan Avrupa Sol Partisinin bir parçası olarak da faaliyet gösteriyoruz.

Finlandiya siyasetinin yönünü değiştirmek çok zor ancak elbette zorluklar komünistler için hiçbir zaman işleri yarım bırakmak için bir neden olmamıştır. Barışı inşa etmek ve pekiştirmek için alternatifler ve açılımlar olmadan çok tehlikeli bir duruma düşeceğimizi biliyoruz, bu nedenle en azından bu gelişmeyi önlemeye çalışmalıyız.

SİYASİ ELİT NATO’YU GÜCÜNÜ ARTIRACAĞI BİR KULÜP OLARAK GÖRÜYOR

Finlandiya halkının bu savaş politikalarından çıkarı olmadığı açık. Ancak Finlandiya’nın eski ve yeni hükümetleri üyelik konusunda kararlı tutum aldı. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Finlandiya sermayesinin savaştan ve ABD ve NATO ile gelişen ilişkilerden çıkarı olan kesimleri hangileri? Finli kapitalistlerin bu süreçten çıkarları neler?

Aslında Finlilerin İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma travmaları var ve (Sovyetler ile) Kış Savaşı, Finlandiya’nın bir ulus olarak tüm fikrinin üzerine inşa edildiği büyük ulusal anlatımız. Bu hikayenin içinde Rusya’nın tehlikeli bir düşman olduğu fikri de var.

Rusya Ukrayna’yı işgal ettiğinde, Finlileri Rusya’nın yakında Finlandiya’ya da saldıracağına inandırmanın çok kolay olduğu bir durum yarattı. Sıradan insanlar gerçekten korktular ve bombalar düşmeye başladığında nereye gideceklerini merak ettiler.

Örneğin, kiracı toplantılarında dahi bu konu birçok kez ciddi bir tartışma konusu olarak gündeme geldi.

Elbette NATO üyeliğinin arkasında ekonomik çıkarlar da dahil olmak üzere pek çok kişisel çıkar olduğu açık. Ancak siyasi eliti NATO’ya en çok cezbeden şeyin diğerleriyle aynı “kulüpte” yer alma fikri olduğunu söyleyebilirim. Kendi güçlerini arttırmak ve elbette Rusya’ya bir tokat atmak. Büyük bir gücün yanı başında küçük bir ülke olmak kolay değil. Ancak bu, dar görüşlülük ve korkudan kaynaklanan hızlı bir kararla güvenliği riske atmak için bir neden değildir. NATO üyeliği sakin bir tartışma gerektiriyordu ve şimdi açıkça görebildiğimiz gibi bunun için bolca zaman vardı. Her halükarda bu korku tacirliği, Finlandiya’nın NATO’ya katılımının pek çok kişi için mümkün ve hatta zorunlu göründüğü bir durum yarattı.