fbpx

AB-Türkiye raporu ve Çin – Ceren Ergenç

Paylaş

Avrupa Birliği Zirvesi öncesinde, ülke liderlerinin talebiyle Avrupa Komisyonunun Genişleme ve Komşuluktan Sorumlu Üyesi Varhelyi ve Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell, bir AB-Türkiye ilişkileri raporu hazırladı.

Kasım sonunda yayımlanan bu raporda üyelik görüşmeleri yeniden başlamasa da Türkiye’nin AB’nin karar alma mekanizmalarına yaklaşmasını sağlayacak noktalar var.  Örneğin, Türkiye dışişleri bakanının, gerektiğinde AB’nin gayriresmi dışişleri bakanları toplantılarında  (Gymnich toplantıları) görüşünün sorulması gibi.

Raporda öne çıkan başlıklar göç, vize sorunları ve Gümrük Birliğinin yenilenmesiydi. Rapordan AB’nin göç rejimini olduğu gibi devam ettirmeyi amaçladığı anlaşılıyor. Vize konusundaysa müzakereleri dondurulmuş olan vize muafiyeti yerine iş dünyası, öğrenciler gibi toplumsal aktörlerle Avrupa’nın bağını koparmayacak vize kolaylıkları önerilmiş.

Raporda, Türkiye’nin Avrupa pazarları için Çin’le rekabetini de belirleyecek önemli bir nokta, Gümrük Birliğinin yeni koşullara göre güncellenmesi. Bu yeni koşulların en önemlisi Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın deneme sürecinin başlamış olması.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, 2020 yılında imzalanan ve AB’yi 2050 yılında tamamen karbonsuzlaşmış bir bölgeye dönüştürme amacını taşıyan bir belge. Bu stratejinin en önemli ayağı, AB’nin kendi içindeki karbonsuzlaşmayı sağlamak için bir Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurması ve bu sistemin küresel ekonomi içinde işlemesini sağlamak için AB’yle ticaret yapan dış aktörlerin de Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile kontrol altına alınması.

ETS ve SKDM’nin iki kolu var: (i) ağır sanayi, madencilik, ulaşım gibi yüksek düzeyde karbon üreten geleneksel sektörlerin yeşil teknolojilerle dönüştürülüp karbon salımlarını azaltmak ve (ii) sürdürülebilir ekonomiyi desteklemek için yenilenebilir enerji üretimi ve ve bu üretilen yeşil enerjiyle çalışacak olan yeni sektörler yaratmak. Çin, geleneksel sektörlerde AB pazarları için Türkiye’yle yarışırken, yeni yeşil sektörlerde Türkiye pazarları için AB’yle yarışıyor.

Türkiye’nin aksine Çin, Avrupa Yeşil Mütabakatı ilk gündeme geldiği andan itibaren kendi sanayi sektörlerini uyumlulaştırmak için harekete geçti. Bugün, hem ulusal hem yerel düzeyde emisyon ticaret sistemlerini kurmuş durumda. Yerel karbon azaltma mekanizmaları, karbon vergileri ve karbon kredilerinden oluşuyor, ki özellikle karbon kredileri Çin’in sanayileşmiş bölgelerinin yerel yönetimleri tarafından makbul bir teşvik yöntemi olarak görülüyor. Ayrıca Çin yurt dışı yatırımların hedef ülkeler ve bölgelerin karbonsuzlaşma ve sürdürülebilirlik kurallarıyla uyumlulaştırılması için yasal ve teknik destek belgeleri de yayımladı. Benzer şekilde, Kuşak ve Yol Girişimi dahilindeki tedarik zincirlerinin yüksek karbon üretmesiyle eleştiriliyordu, buna karşılık ‘yeşil lojistik’ dönüşümünü başlattı. Yeşil lojistik içinde gemi yapım teknolojilerinin ve liman işletmelerinin karbon salımının azaltılması var. Örneğin, Çin’deki ve Avrupa’da Çin’in sahip olduğu limanlar Avrupa’da Avrupalılar tarafından işletilen limanlardan daha dijitalize olmuş durumda, yani daha az karbon salımına neden oluyorlar. Böylece, bu yıl başlamış olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına Çin çoktan hazırdı, ve Çin şirketleri  Avrupa Yeşil Mutabakatı sonrasında da pazar avantajlarını koruyorlar.

Buna karşın, Avrupa Yeşil Mütabakatından en çok etkilenecek olan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye de, Çin gibi, küresel tedarik zincirleri, ulaşım ve lojistik konularında iddialı olduğunu söylemesine rağmen bu alanların yeşil dönüşümü konusunda bir çalışması yok. Yine Çin’le rakip olduğu ağır sanayi ve maden sektörlerinde kendisine avantaj sağlayacak bir ulusal emisyon ticaret sistemi yok. Hane ısıtması kaygısıyla bir kömürden çıkış planı yok. Türkiye’de Çin’in aldıklarına benzer tek önlem, Çevre Bakanlığı tarafından verilen YEKA teşvikleri, ancak bunlar Türk lirası üzerinden verildiği için kriz sonrasında pratikte etkisiz hale geldi ve zaten ağır sanayiyi değil, yeşil enerji sektörünü içeriyor. Dolayısıyla, Türkiye’de KOBİ’ler karbon emisyonu olmayan teknolojilere geçişin maliyetli olmasından ve Çin’deki gibi, hem küçük sanayiciyi koruyacak, sektörü AB karşısında dezavantajlı konuma düşürmeyecek bir ulusal emisyon ticaret sistemi olmamasından endişeleniyorlar çünkü bu şekilde, Avrupa’ya yakınlıklarından kaynaklanan pazar avantajlarını Çinli rakiplere karşı kaybedecekler.

Gümrük Birliğinin güncellenmesinin ne kadar önemli olduğu bakanlıklar arasındaki tutum farklılığından da anlaşılabilir. Raporda Gümrük Birliği güncellemesi Rusya’ya yaptırımlar ve Kıbrıs’ta iki devletli çözümden vazgeçilmesi koşullarıyla geldiği için Dışişleri Bakanlığı açısından memnuniyet verici olmaktan uzakta. Ancak, Dışişleri Bakanlığı rapora tepki vermeden önce Ekonomi Bakanlığı memnuniyetini ifade etti. Çünkü Türkiye’nin küresel iktisadi ilişkiler içindeki yeri artık daha da sallantıda.

Kaynak: Evrensel