fbpx

Hatimoğulları: AKP’ye kaybettirme stratejimizi savunuyoruz

Paylaş

HEDEP Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açmak için AKP’ye kaybettirme stratejisinin arkasında olduklarını belirtirken, yerel seçim stratejilerinin henüz netleşmediğini ancak ana muhalefetin ‘Destekleyin ama yanımızda gözükmeyin’ tutumunu seçmenin kabul etmeyeceğini söyledi.

Röportaj Ceren Bayar / Gazete Duvar

Halkların Demokratik Partisi’nin seçimlere çatısı altında girdiği Yeşil Sol Parti, hafta sonu gerçekleşen kongresiyle adını değiştirdi. Yola, Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (HEDEP) olarak devam edecek partinin eş genel başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan oldu.

Partinin yeni Eş Genel Başkanı Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, HEDEP bileşeni Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi’nden (SYKP). Uzun süredir aktif siyasetin içinde olan Hatimoğulları, yolu Kürt siyasetiyle genç yaşlarda kesişen Hatay Samandağlı bir Arap.

Türkiye kamuoyu, Hatimoğulları’nı Ortadoğu ile ilgili çalışmalarıyla ya da pek çok yakınını kaybettiği Hatay depremindeki çabasıyla hatırlıyor. Bugün Hatimoğulları belki de Türkiye’nin en zor siyasi pozisyonlarından birine geldi: Eski eş genel başkanları dahil çok sayıda önemli ismi tutuklu bulunan, sürekli kapanma ve siyasi yasak tehditleriyle yüz yüze olan HEDEP’in eş genel başkanlığı.

Hatimoğulları ile bu zor görevi ve yola yeni ismiyle devam edecek olan partisinin atacağı adımları konuştuk.

‘’BU BÖYLE GİTMEZ’ DİYEN HER KESİMİ DAVET EDİYORUZ’

Gazete Duvar Ankara muhabiri Ceren Bayar – HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları 

HEDEP olarak neden biz alternatifiz? Biz başarıyı sokakta, alanlarda, fabrikalarda kazanmak yöntemini sunuyoruz. Elbette bizim de eksiye düştüğümüz taraflar oldu. Tüm bunların farkındayız. Önümüzdeki dönemde toplumun umudunu yeşerten, toplumun demokrasi, rahat bir yaşam sürme, nefes alma isteğinin karşılık bulması için bedeli ne olursa olsun mücadelemizi yürüteceğiz. Biz Türkiye’deki “bu böyle gitmez, mutlaka bir şey yapmalıyız” diyen her kesimi davet ediyoruz. “Bu böyle gitmez” diyen herkes bir arada olmalıdır.

‘İTTİFAKTA İKİ PARTİYLE SEÇİME GİRMEK YANLIŞTI’

14-28 Mayıs seçimleri, Yeşil Sol Parti dahil tüm muhalefet partileri için yenilgiyle sonuçlandı. Muhalefet partileri içinde seçim sonucunu, seçmenin verdiği mesajı okuyarak harekete geçen ilk siyasi parti oldunuz. Eleştiriler en fazla ittifak politikanızda yoğunlaştı. Bu eleştirilere dair atılacak adımlar olacak mı?

Seçime ittifak çatısında iki partiyle girmek yanlıştı ve bu konuda çok fazla eleştiri aldık, özeleştirimizi verdik. Bundan sonraki süreçteyse siyasal ve toplumsal alanların birlikte hareket edeceği bir demokrasi ve mücadele ittifakı kurma kararı aldık. Sadece seçimle sınırlı olmayan mücadeleyi güçlendirme zemini üzerinde kurulmuş bir toplumsal ittifak için çalışacağız.

‘YOKSULLUK, AÇLIK ORTAKTIR; TÜRK, KÜRT, ARAP FARK ETMEZ’

Ekonomik darboğazın, işsizliğin, yoksulluğun, tartışmalı yargı kararlarının bu kadar aşikar olduğu söylenen bir dönemde Türkiye solu ve sosyalistleriyle işbirlikleri ve ittifaklar neden büyüyemiyor, neden başarılı olamıyor? Bunun olmasını sağlamak için neler yapacaksınız?

Bu çok temel bir soru. Bu sorunun yanıtını hep beraber bulabilirsek mücadelede yaşanan tıkanıklıkları da aşmış olacağız. İktidarlar yoksulluk, güvencesizlik, işsizlik, hayat pahalılığına karşı tepkilerden hep korkmuştur. Türkiye’deki iktidar bunların üstünü örtmek için suni dalgalar üretiliyor. “Terörle mücadele ediyoruz” diyerek sorunların üstünü örtüyorlar, ilkel milliyetçiliği kullanıyorlar. Emekçileri de bu söylemlerle etnik gruplarına göre ayrıştırıyorlar. Türk emekçilerle Kürt emekçilerin yan yana gelmesini engelliyorlar. Kürt sorunu çözülmüş olsaydı, Türkiye’de böyle bir gündem olmasaydı ülkedeki emekçiler etnik grupları fark etmeksizin yan yana daha kolay gelebilirlerdi. Çünkü yoksulluk, açlık ortaktır; Türk, Kürt, Arap fark etmez. Sistem emekçileri ezerken, patron sigortasız, düşük ücretle çalıştırırken Türk – Kürt ya da herhangi bir etnik kimlik olarak ayırmaz.

‘KÜRDİSTAN’DA BELEDİYELERİMİZİ ALACAĞIZ, SAYIYI ARTIRACAĞIZ’

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarılmaması ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi de çokça eleştiri aldı. Bu eleştiriler yerel seçim kararını nasıl etkileyecek? Büyükşehirlerde ittifaklara açık olacak mısınız? Bunun koşulları neler olacak?

Yerel seçim stratejimizi belirlemek için bu kongreyi bekledik. Parti Meclisimiz toplanıp MYK’yi belirleyecek ve bir işbölümü yapacağız. Yerel Yönetimler Konferansımızı gerçekleştireceğiz. Türkiye’nin batısındaki stratejimizi bu süreçten sonra netleştireceğiz. Ama Kürdistan’da belediyelerimizi alacağız. Sayıyı da artıracağız. Elbette kayyımların yeniden gelmesini engelleyecek yöntemler üzerine de yoğunlaşacağız.

‘CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDEKİ STRATEJİMİZİN ARKASINDAYIZ’

Bir önceki yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’ye kaybettirme stratejimizi savunuyoruz, stratejimizin arkasındayız. Bizim Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen her bir kişiye karşı sorumluluğumuz var. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde biz kendi adayımızla çıksaydık ve Erdoğan kazansaydı sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmemiş olurduk.

‘ANA MUHALEFETİN ‘DESTEKLEYİN AMA YANIMIZDA GÖZÜKMEYİN’ TUTUMUNU HALKIMIZ KALDIRMAZ’

Bu strateji önümüzdeki seçimde aynen devam edecek diye bir durum yok. Elbette mevcut rejimin tasfiye edilmesi gerektiğini hala düşünüyoruz. Ana muhalefetin “Üstü örtük destekleyin, destekleyin ama yanımızda gözükmeyin” tutumunu artık halkımız, seçmenimiz kaldırmaz.

‘KİMİNLE İTTİFAK GERÇEKLEŞİRSE GERÇEKLEŞSİN KAMUOYUNUN ÖNÜNDE OLMAK ZORUNDA’

Hangi zeminde, kiminle ittifak gerçekleşirse gerçekleşsin bu, şeffaf ve kamuoyunun önünde olmak zorunda. Bu iktidar HDP’yi kriminalize etmeye çalıştı. Şimdi HEDEP için aynı yol ve yöntemi izleyecekleri aşikar. Bu ülkenin demokratları, sosyal demokratları, insan haklarından ve özgürlüklerinden yana olanları ideolojisi ne olursa olsun demokratik zeminde mücadele veren bir partinin yanında durur. Yanında durmaktan çekiniyorsa dönüp demokratlığını sorgulaması gerekir.

‘KAÇ PARTİ KAPATTILAR, NE ELDE ETTİLER?’

HDP hakkında devam eden bir kapatma davası var. Kongrenin üzerinden henüz iki gün geçmişken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “HDP ve devamında kurulan hangi parti varsa derhal kapatılmalıdır” dedi. Bahçeli’nin bu açıklamasını nasıl değerlendirirsiniz?

Bahçeli’ye kalsa AYM de kapatılsın. MHP’nin kendileri dışında hiçbir siyasi partiye tahammülü yok. Ne demokrasiyle ne insan haklarıyla ne demokratik siyasetle bir bağları var. Şimdi HEDEP’i hedef tahtasına oturtmak istiyorlar.

Siyasi parti kapatmak Türkiye tarihinin bir kara lekesi. Bundan önce başarılı olamadılar, bundan sonra da olamayacaklar. Yeni partimizden de bunu anlamış olmalılar. Burada halkın iradesi, milyonlarca insanın kanı, canı, ruhu, alın teri var. Biz aynı fikri başka bir partiyle devam ettiriyoruz. Kaç parti kapattılar, ne elde ettiler? Kaldığımız yerden yolumuza devam ettik, çözümler ürettik. Bundan sonra da üretiriz.

‘ANAYASA’YI AYAKLAR ALTINA ALMIŞ BİR İKTİDARIN DEMOKRATİK BİR ANAYASA YAPMA İHTİMALİNİ ZAYIF GÖRÜYORUM’

İktidarın kurmayı planladığı yeni Anayasa masasına hangi koşullarda oturursunuz?

Türkiye’nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Demokratik anayasa tartışmalarını başlatan, bu konuda çalışmaları, taslakları olan bir siyasi partiyiz. Biz şu anda askeri cunta anayasası ile yönetilen bir ülkeyiz ama AKP iktidarı bu askeri cunta anayasasını bile uygulamıyor. İktidar anayasayı ayaklar altına almış durumda. Böylesi bir anlayışın demokratik bir anayasa yapma ihtimalini zayıf görüyorum. Türkiye’de bunun dışında bir demokratik anayasa tartışması olmalıdır. Demokratik bir anayasa en geniş toplumsal mutabakatla yapılmalıdır. Kayyım politikası, Kuzey ve Doğu Suriye’ye operasyonlar, kadına yönelik hak gaspları, insan hakları ihlalleri, doğa tahribatı, tecrit sürdükçe; Aleviler dışlandıkça, emekçiler yoksulluğa mahkum edildikçe bir toplumsal mutabakattan söz edilemez. Anayasa tartışmaları zemini için tüm bu sorunların masaya yatırılması gerekir.

‘KÜRT HALKININ DUYGUSAL KOPUŞUNA İZİN VERMEMELİYİZ’

Kongrede Kürt sorununun çözümüne ve Abdullah Öcalan’ın muhataplığına güçlü bir vurgu yapıldı. İçinde bulunduğumuz konjonktürde Kürt sorununun çözümü için adım atılabilme ihtimalini, iradesini görüyor musunuz? Bunun olması için siyaseten neler yapacaksınız?

İktidar Türkiye’de yaşanan derin yoksulluğun üzerini bile Kürt sorunu ile örtüyor. İnsanlar aç olduğunu söylediklerinde yöneticilerden “mermi kaç para biliyor musun” diye yanıt alıyorlar. Hal böyleyken Kürt sorununun çözülmesi sadece Kürt halkını değil Türkiye halklarını her bakımdan rahatlatacaktır.

Kürt sorununun çözülmesi akan kanın, gözyaşının durması da demek elbette. Bu bizim için çok önemli. Bu kadar acıya ve bu kadar gözyaşına rağmen insanlar hala barışta ısrar ediyorsa, çocuklarının cenazeleri kargo kutularıyla teslim edilen bir Kürt ana hala “ben barış istiyorum” diyebiliyorsa bu, Kürtlerin Türkiye halklarıyla birlikte yaşama iradesinin göstergesidir. Bu maneviyatı daha fazla kırmamalıyız. Kürt halkının duygusal kopuşuna izin vermemeliyiz.

‘ÖCALAN’IN ÖNEMLİ ROL OYNAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ, FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SAĞLANMASINI TALEP EDİYORUZ’

Tüm bunlar için Sayın Öcalan’ın önemli bir rol oynayacağı kanaatindeyiz. Sayın Öcalan, “Bana olanak tanınırsa bir hafta içinde barışın yollarını açarım” demişti. Bu olanağın tanınması gerekiyor. Ama 32 aydır ailesiyle bile görüştürülmüyor. Biz, üzerindeki ağır tecridin kaldırılmasını, fiziki özgürlüğünün sağlanmasını talep ediyoruz. Bunun için de mücadele edeceğiz. Tüm Türkiye halklarını, Türkiye’deki sol sosyalist yapıyı içinde barındıran bir parti olarak Kürt halkının yürüttüğü bu mücadeleyle daha fazla destek olmak istiyoruz.

‘ÖCALAN’IN ROLÜNÜ BATIYA DAHA İYİ ANLATABİLMEK İÇİN YEPYENİ ARGÜMANLARA İHTİYACIMIZ VAR’

Abdullah Öcalan’ın fikrinin, sözünün Kürt sorununun çözümündeki önemini Türkiye’nin batısına anlatabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Daha iyi anlatmak için bir çabamız olacak. Anlatmak ve örgütlemek bir bütündür. Anlattıkça örgütler, örgütledikçe anlatırsınız. Bizim bunu daha iyi yapmamız gerekiyor.

Öte yandan mevcut rejim bütün varlığını Kürt sorunu ve çatışmalar üzerinden şekillendiriyor. Demokratik siyaseti kriminalize ediyor. Biz bunlarla mücadele ediyoruz ve zaman zaman zorluklar yaşıyoruz. Tüm bu zorluklara rağmen Kürt sorununun çözümünün önemini ve Öcalan’ın rolünü batıya daha iyi anlatabilmek için yepyeni argümanlara ihtiyacımız var.

Batının sorunlarıyla Kürdistan’ın birçok sorununun ayrıştırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Biz Türkiye’deki işçilere, emekçilere, yoksullara Kürt sorununu anlatabilmeliyiz, Kürdistan’da da yoksulluğu konuşabilmeliyiz ve bu mücadeleyi iç içe yürütebilmeliyiz. Kimlik mücadelesi ile sınıf mücadelesinin ortak çok yanları var. Bir Türk işçi, bir Arap işçi ekmeğinin küçülmesinde Kürt sorununun rolünü kavrarsa Kürt halkının verdiği mücadele ile empati sağlar. Kürt halkı için de derinleşen yoksulluğun, Türkiye’deki tüm halkların yoksulluğu ile aynı olduğu bilinci ile; yoksullukla ortak mücadele kanalları yaratmalı.

‘FİLİSTİN’DE İKİNCİ NAKBA YAŞANIYOR, SİLAHLAR ACİLEN SUSMALI’

Filistin’de giderek şiddetlenen bir savaş sürüyor. Bölgeyi iyi bilen bir siyasetçi olarak bu savaşın sonlanması için ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Ortadoğu’daki tabloda partinizin nasıl bir misyonu var?

Çok ağır bir tablo ile karşı karşıyayız. Filistin açısından baktığınız zaman ikinci Nakba yaşanıyor. İsrail Gazze’yi boşaltmak ve oradaki Filistinlileri Sina Yarımadası’na ya da Necef Çölüne doğru sürmek istiyor. Bu olursa Filistin neredeyse haritadan silinecek. Biz, tanklara karşı taşla mücadele eden, kararlı bir toplum olan Filistin halkının yanındayız.

ORTADOĞU’DA ÇÖZÜM DEMOKRATİK KONFEDERALİZM: HER HALK KENDİ TOPRAKLARINDA ÖZGÜRCE YAŞAMALI

Ortadoğu’da kanayan iki yara Kürt sorunu ve Filistin sorunu. Bu iki sorunun çözülmesi bölgeyi rahatlatır. Asıl çözüm de konfederal bir modeldir, demokratik konfederalizmdir. Buradan çağrımız silahların bir an önce susması, insani desteğin bir an önce ulaşmasıdır. Nihayetinde her halkın kendi topraklarında özgürce yaşayabileceği koşulların sağlanması ve bunun uluslararası hukukta tanınmasıdır. Bunun olması için gücümüz yettiğince ses çıkaracak ve diplomasi faaliyeti de yürüteceğiz.

‘ERDOĞAN ROJAVA’DA İSRAİL’İN FİLİSTİN’E YAPTIĞININ AYNISINI YAPIYOR’

Suriye’nin kuzeyinde, Rojava’da da devam eden bir operasyon var. Bu operasyona karşı ses çıkaran tek parti HEDEP. Rojava’da ne oluyor?

Türkiye uzun zamandan beri askeri varlığını Rojava’da sürdürüyor. Son birkaç gündür oradaki sivil alanlar; elektrik santralleri, hastaneler, okullar, kamu kurumları, benzin istasyonları daha çok bombalanıyor. İsrail’in Filistin’i vurmaya başladığı günlerde Cumhurbaşkanı ve hükümetin farklı yetkilileri barış ve itidal çağrısı yaptılar. Ama bu çağrıyı yaptığı saatlerde İsrail’in Filistin’e yaptığının aynısını Rojava’da Kürt halkına yapıyorlar. Orada da siviller katlediliyor. İki tarafta da silahların acilen susması, sivil ölümlerinin derhal durması gerekiyor. Ayrıca Türkiye’ye ait tüm askeri unsurlar Suriye’den bir an önce çekilmeli. Suriye hükümetinin de oradaki halkın da talebi bu yönde.

‘ENTERNASYONEL BİR BARIŞ HAREKETİ ÖRGÜTLENMELİ, BUNUN MUTFAK ÇALIŞMASINI YÜRÜTECEĞİZ’

Uluslararası güçlerse hem Filistin hem Rojava konusunda seyirci. Ne yazık ki bu tür konularda kendi çıkarları çerçevesinde hareket ediyorlar. Bu yüzden uluslararası demokratik zeminde güçlü ve zorlayıcı bir iradenin açığa çıkması lazım. Enternasyonal bir barış hareketi örgütlenmeli. Bunun için de önümüzdeki dönem, yoğunlaşacağımız alanlardan biri budur. Bunun mutfak çalışmasını yürüteceğiz. Ümit ediyorum ki Türkiye ve Ortadoğu halkları olarak bunu hep birlikte başarabiliriz.