fbpx

Yunanistan seçimleri: Tren kazası bardağımızdaki suyu taşırdı

Paylaş

Ege’nin iki yakası da seçim heyecanı yaşıyor. Komşudaki seçimlere, 57 kişinin öldüğü tren kazası damgasını vurdu. Gazeteci Pavlopulos yükselen taleplerin bu seçimle de çözülemeyeceğine dikkat çekiyor.

Yunanistan parlamento seçimleri Türkiye’dekinden sadece bir hafta sonra, 21 Mayıs’ta gerçekleşecek. Ülkede resmi seçim süreci parlamentonun feshedilmesiyle birlikte bugün başlıyor.

Yunanistan, seçimlere siyasi skandalların ve büyük bir facianın gölgesinde giriyor. Geçtiğimiz yıl devletin casus programlarla gazeteci ve siyasetçileri dinlediği ortaya çıkmıştı, yankıları bu yıl da sürdü. Ardından Avrupa Parlamentosundaki (AP) Yunanistan Milletvekili Eva Kaili’nin de içinde bulunduğu Katar rüşvet ağı ortaya çıkarıldı. Son olarak ise 28 Şubat’ta Atina-Selanik demir yolunda katliam gibi bir kaza meydana geldi.

Kamuoyu araştırmaları mevcut Başbakan Kiryakos Miçotakis’in liderliğindeki sağcı parti Yeni Demokrasi’yi (ND) birinci parti olarak gösterse de ilk turda mutlak çoğunluğu sağlaması beklenmiyor. Temmuzda ikinci tur yapılması muhtemel. Anketler yanıltmıyorsa, ana muhalefet partisi SYRIZA (Radikal Sol Koalisyon) ile aralarındaki fark, özellikle çoğu genç 57 kişinin yaşamını yitirdiği tren kazasından sonra azaldı.

KAZANIN ÖFKESİ ÇOK BÜYÜK OLDU

Kazadan demir yollarının özelleştirilmesi ve demir yolu işçilerinin yaptığı güvenlik uyarılarının görmezden gelinmesini sorumlu tutan halk ve sendikalar, günler boyunca grev ve kitlesel eylemlerle hükümeti protesto etmişti.

Yunanistan’da yayımlanan haftalık Prin gazetesi editörlerinden Yorgos Pavlopulos, “Başta gençler olmak üzere Yunan toplumunun geniş kesimlerinde öfke çok açık ve büyük” diyor. Seçim sürecindeki gelişmeleri Evrensel’e değerlendiren Pavlopulos’a göre, korkunç tren kazası iktidardaki Yeni Demokrasi, önceki 2015-2019 arası iktidarda olan ana muhalefet partisi SYRIZA ve ülkenin geleneksel merkez partilerinden PASOK’un (Panhelenik Sosyalist Hareket) ortak suçu:

“Bu (kaza) Yunanistan’da söylediğimiz gibi, suyun bardaktan taşmasına neden olan damlaydı. Bu, bizi vuran birçok ciddi ve ardışık krizlerin; mali ve borç krizi, göç, pandemi, enflasyon, savaş vs. sonuncusuydu. Haftalar boyunca yüz binleri sokaklara döktü, insanlar sadece ölenler için adalet talep etmekle kalmadılar, aynı zamanda siyasi hedefler de ortaya koydular: Trenlerin ve diğer birçok kamu malının özelleştirilmesinin tersine çevrilmesi, AB politikalarının reddedilmesi, yeni personel alımı ve maaş artışları ve hatta tüm hükümetin istifası. Bu sistem içinde gerçekleştirilemeyecek hedefler bunlar, geniş halk kitleleri, işçiler, gençlerin mücadelesiyle gerçekleştirilebilecek talepler.”

Yorgos Pavlopulos

NİSPİ SİSTEM, YÜZDE 3 SEÇİM BARAJI

11 milyon nüfuslu Yunanistan’da 9 milyondan fazla seçmen bulunuyor. Ülkede seçimler, nispi/oransal temsil sistemi ile düzenleniyor. Bu, büyük partilerin dışındaki partilerin meclisteki temsiliyetini kolaylaştırıyor. Mevcut yüzde 3 seçim barajını geçen parti, oyları oranınca milletvekili çıkarıyor. Ancak seçim ikinci tura kalırsa bu kez yarı nispi sisteme geçiliyor. Buna göre ise kazanan parti, oyların en az yüzde 25’ini alırsa doğrudan 20 sandalye ve oyların yaklaşık yüzde 40’ını alırsa 50’ye kadar fazla sandalye alma avantajına sahip oluyor.

Toplam 300 üyeli Yunanistan Parlamentosunda 151 sandalye ile çoğunluğu sağlamak için gereken oy oranı, genel sonucun partiler arasında nasıl paylaşıldığına bağlı. Seçim barajını aşamayan partilerin oyları, barajı aşanlar arasında oransal olarak paylaştırılıyor.

Mutlak çoğunluk için ise oyların yaklaşık yüzde 46’sını almak gerekiyor. Anketlere göre hiçbir parti bu orana yakın değil. Yunanistan’da en son 1993 yılında PASOK Lideri Andreas Papandreu yüzde 46.88 oyla iktidara gelmişti. Reuters’ın bir haberine göre, ocak ayından bu yana yapılan anketlerde Yeni Demokrasi’nin oy oranı yüzde 35.6; SYRIZA’nın ise yüzde 30.7 . Sosyal demokrat PASOK partisi ise son aylarda yüzde 9.3 ile yüzde 13.9 arasında değişen oy oranlarıyla üçüncü sırada yer alıyor.

Gazeteci Pavlopulos, en büyük iki siyasi parti olan Yeni Demokrasi ve SYRIZA ile bunların muhtemel hükümet tamamlayıcısı olarak nitelendirdiği PASOK’un “neredeyse aynı” siyasi pozisyonları temsil ettiğini söylüyor. “Seçmenlere ve genel olarak halka sunacakları yeni ya da farklı bir şeyleri yok. Sadece bunları hayata geçirmeyi planladıkları yöntemlerde farklılık gösteriyorlar ve bu yüzden de özellikle skandallar ve yolsuzluklar konusunda kılıçlarını çekiyorlar” diyor Pavlopulos: “Burjuvazinin çıkarlarına ve amaçlarına hizmet ediyorlar ve aynı zamanda Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonunun (IMF) mali çerçevesine bağlılar. Özelleştirmelere, daha fazla kemer sıkmaya ve Yunanistan halkı için daha az demokratik haklara yol açan bir çerçeve. Ufukta sonsuza kadar yoksulluk senaryosu görünüyor.”

MUHALEFETİN DURUMU

Başbakan Miçotakis’in partisinin seçim programını 28 Nisan’da başkent Atina’da açıklaması bekleniyor. SYRIZA Lideri ve Yunanistan’ın bir önceki başbakanı olan Aleksis Çipras’ın söylemlerinde ise “değişim” vaadi öne çıkıyor. Ancak SYRIZA, 2015-2019 döneminde vadettiği değişimi gerçekleştirmediği için iktidarı kaybetmişti. SYRIZA’nın oylarını korumasında ve göreceli olarak artırmasında ise “Sağ yine iktidara gelmesin” motivasyonunun da etkisi var.

“Bugün en büyük muhalefet partisi SYRIZA. Onu PASOK takip ediyor” diyen Pavlopulos, parlamentodaki partilerin seçim öncesi durumunu açıklıyor: “Parlamentoda ayrıca iki sol parti var: Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve MeRA25. Sonuncusu, SYRIZA hükümetinin eski Maliye Bakanı Yannis Varufakis’in liderliğini yaptığı bir oluşum ve 2015’in ilk yarısından ve AB-IMF ile yapılan memorandum referandumundan sonra partiden ayrılmıştı. Temmuz 2015’te Yunanistan halkı büyük ölçüde memoranduma karşı oy kullandı, ancak partinin lideri Alexis Çipras ‘hayır’ı ‘evet’e çevirdi. Böylece Varufakis ayrıldı ve şimdi ‘eski güzel SYRIZA’ vizyonunu temsil ediyor. Ancak herkes onun, (bakanlık yaparken) işlerin nereye gittiğini bildiğini ve onları durdurmak için hiçbir şey yapmadığını düşünse de.”

Parlamentodaki bir diğer önemli parti Yunanistan Komünist Partisi (KKE). KKE’nin şu anda parlamentoda 15 milletvekili bulunuyor. Avrupa Parlamentosunda da KKE’li iki milletvekili mevcut.

Pavlopulos, son grevler ve gösteriler sırasında KKE’nin ana güçlerden biri olduğunu söylüyor. Ancak parti yönetiminin, işçilerin ve gençlerin mücadelesine liderlik edecek bağımsız bir ortak merkez oluşturulması yönündeki neredeyse tüm çağrıları reddettiğine ve tek çözüm olarak partiye destek ve oy vermeyi göstertiğine dikkat çekiyor.

FAŞİST PARTİ SEÇİME GİREBİLECEK Mİ?

Yunanistan önemli bir antifaşist mücadele tarihine sahip. Ancak faşist partiler siyasetten ve toplumsal yaşamdan eksik olmuyor. Meclise kadar giren Altın Şafak (Hrisi Avgi) kapatılmıştı. Ancak yeni parti kurdular. “Aşırı sağın ana partisi Altın Şafak’ın lideri birçok cinayet ve şiddet eyleminden suçlu bulunarak hapse atılmış olsa da, liderlerinden biri yeni bir parti ile aday olmayı hedefliyor ve anketler ona yüzde 5 civarında oy veriyor” diyor Pavlopulos. Bu yeni partinin adı Helenler. Ancak geçtiğimiz hafta parlamento bu partinin seçime girmemesi yönünde karar aldı. Bu kararı kesinleştirecek olan ise yüksek mahkemenin 5 Mayıs’ta yapacağı oturum. Pavlopulos, “Aynı zamanda başka aşırı sağ partiler de var” diyor: “Hatta bazı ‘soft’ olanlarının toplam gücü yüzde 10’un üzerinde.”  

MECLİS DIŞINDAKİ SOL VE DEVRİMCİ GÜÇLER

Yunanistan’da meclis dışında da sol ve devrimci partiler mevcut. Bu ittifaklardan biri ANTARSYA. Komünist Kurtuluş için Yeni Sol Akım’ın (NAR) da bileşeni olduğu ittifak için Pavlopulos, “Yunanistan’daki antikapitalist, devrimci solun ana gücü” nitelendirmesi yapıyor. İttifakın, diğer partilere ya da antikapitalist, devrimci sola seçimlerde ortaklaşma için çağrıda bulunduğunu ancak olumlu yanıt alınamadığını belirtiliyor: “ANTARSYA, Yunanistan’da bu hükümeti ve aynı politikaları uygulayan diğer tüm hükümetleri devirmeyi amaçlayan gerçek bir sistem karşıtı gücü temsil etmektedir. Bu, ancak kendi güç merkezlerini oluşturarak iradelerini kapitalistlere, onların partilerine ve sistemlerine fiilen dayatmak zorunda olan halkın, işçi sınıfının ve gençliğin sürekli mücadelesiyle başarılabilecek bir şey. Seçimler ise binlerce ve milyonlarca insana ulaşmanın bir aracı.”

BU SEÇİMLERDE EGE’DE SULAR SAKİN

Yunanistan, gazete ve televizyonlarda neredeyse her gün ve en az bir Türkiye haberi görebileceğiniz bir ülke. Ancak bu seçimlerde iki ülkenin yönetimi de “Ege’de gerilim” taktiğini -en azından şimdilik- kullanamıyor.

Pavlopulos da, “Bu seçimlerde, Yunanistan’da ve Türkiye’de, iki ülkenin hükümetleri ve burjuva sınıfları arasındaki karşıtlığın önemli bir rol oynayacağını” sanmadığını söylüyor:

“Elbette Türkiye’de iki yıkıcı deprem olmasaydı her şey farklı olabilirdi. Bu durumda, birçok analistin öne sürdüğü gibi, Miçotakis ve Erdoğan iki ülke halklarının büyük bir kısmının milliyetçi içgüdülerini alevlendirmeye çalışacak ve seçimlerde bundan faydalanmayı hedefleyecekti. Ancak saf da değiliz. Yunanistan ve Türkiye bir süredir nispeten sakin sularda yüzüyor gibi görünseler de, iki kapitalizm arasındaki rekabet güçlü ve tehlikeli olmaya devam ediyor. Gerçek ve kalıcı barış için tek yol, Yunanların ve Türklerin hükümetlerine karşı verecekleri, kendilerinin ve çocuklarının hayatını ve geleceğini tehdit eden her şeye karşı ortak mücadelesi. Ve bu ‘normal’ bir şekilde başarılamaz. Yaşadığımız olağanüstü ama heyecan verici zamanlar hepimizin olağanüstü çaba ve cesaret göstermesini gerektiriyor.”

Kaynak: Evrensel, Elif Görgü