fbpx

Moloz yığını AKP

Paylaş

Merkezi Maraş Pazarcık olan ve çok geniş bir çevreyi etkileyen deprem haberleriyle sarsıldık. Saat 04.17’de 7,4 olarak duyurulan depremin büyüklüğü daha sonra 7,7 şeklinde revize edildi. Depremden Maraş’ın yanı sıra Antep, Malatya, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Adana, Adıyaman, Hatay ve Suriye’nin kuzeyi, Rojava da etkilendi. Kobane’de 7,5 hissedilen ikinci deprem ile şehirler çöktü. Havaalanı kullanılamaz, yollar çökük, hastaneler yıkılmış durumda…

Depremde arama kurtarma çalışmaların ilk 24 saati hayati önem taşıyor. Bu kritik zaman dilimine kış, hava koşulları eklenince önemi daha da artıyor. Her geçen dakika felaket daha büyüyor, umutlar azalıyor. Bütün umudunu gelecek yardıma bağlayan, elinde hiçbir şeyi olmayan, elinden bir şey gelmeyen insanlar umutsuzca “büyük devlet”in yardımını bekliyor…

Bu nasıl bir çaresizliktir… Sevdiğinin, çocuğunun, kardeşinin, komşunun, annenin, babanın sesini duyacak, göçük altında olduğunu bilecek ama hiçbir şey yapamayacaksın… Saatler geçecek, bir koca gün geçecek ve onları bu soğuk kış günü göçüğün altında bırakacaksın… İnsanı bu denli çaresiz bırakan başka bir durum yoktur sanırım.

Katı Devlet buharlaştı

Depremin ardından iki gün geçti. Şu ana kadar neredeyse hiçbir yere devletin etkili bir çalışması ulaşmış değil. Sahada olan insanların kendi organizasyonları, sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, HDP ve diğer muhalif partiler. Hala bir kriz merkezi oluşturulabilmiş değil.

Devlet bir kriz merkezi oluşturamadığı gibi, bunu kendi inisiyatifleriyle oluşturmak isteyenleri, deprem bölgelerine yardım taşıyanları, kurtarma çalışmalarına katılmak isteyenleri engellemeye çalışıyor. İnsanlar adeta kaçakçılık yaparmışçasına karda kışta sokakta kalan depremzedelere yiyecek, içecek, battaniye gibi malzemeler ulaştırmaya çalışıyor.

Kar, kış, soğuk, yağmur, açlık, susuzluk eklenince çaresizlik artıyor. Sadece çaresizlik değil öfke de büyüyor. İnsanlar ölürken, insanlar donarken sarayında keyf çatmaya devam eden ve durumu kendi lehine nasıl çevireceğinin derdine düşen diktatöre karşı öfke artıyor.

En ufak bir hak arayışında, eşitlik, özgürlük, demokrasi mücadelesinde insanların karşına dikilen devlet, ne hikmetse depremde buhar oldu.

Durumun üstünü örtmek için OHAL

“Madem ben yokum, siz de yok olun” diyerek bu sabah üç bölgeye (Adıyaman, Maraş ve Hatay) araç giriş yasağı getirildi. Yetmedi depremden etkilenen on ilde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi.

Seferberlik ilan edeceğine OHAL ilan ediyorlar,

Yardım listeleri ilan edeceklerine sela okuyorlar,

Çadır, erzak, malzeme götüreceklerine “seyyar mescit” götürüyorlar,

Bu afet anında komşularla dayanışmayı arttıracaklarına, gidip Rojava’yı bombalıyorlar.

Durumun ne kadar ciddi olduğunu anlatacaklarına, sürekli yalan söyleyip “her şey kontrolümüzün altında” havası yaratmaya çalışıyorlar.

Peki ne yapmaya çalışıyor bunlar? Neyi saklamaya çalışıyorlar? Ne planlıyorlar?

Ağırlıklı olarak Kürt illerinde yaşanan depremde Kürtler bir kez daha mı ölüme terk ediliyor. Bombalardan, polis-asker kurşunundan kurtulan Kürtler bu kez de depremle, dondurucu soğukla mı öldürülmek isteniyor?

İnsanları ölüme terk edip bölgeyi insansızlaştırmak ve sonra da dilediklerince dizayn etmek, demografik yapıyı değiştirmek mi derdindeler?

Her imkanı iktidarlarını ve yağmalarını sürdürmek için kullanan faşist AKP-MHP bloğu ne hazin ki bu coğrafyanın gördüğü en büyük afeti de bu şekilde kullanıyorlar. Bir kişiyi daha nasıl kurtarırız demek yerine, OHAL’di, yasaktı, engeldi, dezenformasyondu diyerek iktidarlarını uzatmaya çalışıyorlar.

Buna karşı sesini çıkartanlar için de daha insanların cenazeleri göçük altındayken yandaş savcıları göreve davet ediyor diktatör Erdoğan.

AKP-MHP iktidarı halkı enkaz altında bırakıp, kendisini kurtarmaya çalışıyor. Bunu herkes görüyor. Sadece muhalifler değil, bugüne kadar AKP-MHP’yi destekleyen depremzedeler de görüyor.

Üzerimizdeki doğal afet enkazını da AKP-MHP enkazını da kaldırıp atmak bize kalmış durumda. Şimdi el ele, omuz muz verip önce depremin yaralarına sarmak, bununla birlikte de bu faşist iktidarın sonunu hazırlamakla karşı karşıyayız.

Ya onlar bizi bu enkaz altında bırakacaklar, ya da biz onları yarattıkları toplumsal enkaza gömeceğiz.

08.02.2023