SYKP Eşbaşkanı Canan Yüce, faşizmden kurtulurken, eski statükonun restorasyonuna takılı kalmamak için Demokrasi İttifakı’nı kurmanın zorunlu olduğunu söyledi.
SYKP Eşbaşkanı Canan Yüce, 6 muhalefet partisinin vaat ettikleri demokrasinin sınırının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş paradigmasını aşamadığını kaydederek, şunları ekledi: “HDP’yi ve Demokrasi İttifakı’nı dikkate almayan bir muhalefetin, iktidara aday olmasına bizden icazet yok. HDP’yi ve esas olarak onun temsil ettiği demokrasi dinamiklerini dikkate almayan, her kim olursa olsun tarihin çöplüğüne atılmaya mahkum olacaktır” dedi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eşbaşkanı Canan Yüce, Demokrasi İttifakı ve 6 muhalefet partisinin mutabakat metnine ilişkin ANF’ye konuştu.
Bugün en acil/güncel merkezi siyasal görevin, faşizmin kurumsallaştırılma ve yerleştirilme yeltenişine son verme amacıyla mücadeleyi yükselterek AKP-MHP iktidarını indirmek olduğunu belirten Yüce, bütün yan yana gelişler, ittifaklar, taktikler ve politikaların bu güncel merkezi siyasal görevle ilişkilendirilerek kurulmak zorunda olduğunu söyledi.
Hem SYKP’nin hem de HDP’nin son kongrelerinin, aslında bu görevi net tarif edip izlenmesi gereken yolu belirlediğini kaydeden Yüce, şöyle devam etti: “Faşizme karşı en geniş cephe siyaseti, kapitalizme karşı ezilenlerin tarihsel blokun, diğer bir deyişle 3. Yol’un inşası. Biz bu iki görevin sıkı sıkıya birbirine bağlı olduğuna inanıyoruz. Faşizmi kurumsallaştırılma ve yerleştirilme yeltenişine son verme amacıyla yürütülen mücadele ancak ezilenlerin tarihsel blokunu kurmak için yürütülen mücadeleler içinde ete kemiğe bürünebilir ve anlamlı bir iktidar alternatifi olma seviyesine yükselebilir. Emperyalizm çağında, siyasal gericilik burjuvazinin genel eğilimidir. Ezilenlerin tarihsel blokunun kurulması ve hegemonik bir güç olması ölçüsünde, geniş yığınların burjuva siyasal partilerinin çekim alanına girerek düzen içi çözümlere yedeklenmesinin önüne geçilebilir. Bu yoldan yürünerek, demokratik cumhuriyet ufkuyla demokratik kampın başına geçme başarısı gösterilip, sosyal bir cumhuriyet kurma hedefine doğru durmaksızın ilerlenebilir. Kuşkusuz ki bugünden yarına bu doğrultuda istikrarlı bir biçimde ilerleyebilmenin öncelikli koşulu, faşizme karşı mücadeleyi, anti kapitalist mücadeleyle birleştirecek bir şekilde konumlanmaktır.”
YENİDEN ŞEKİLLENMEYLE GÜÇLÜ ÇIKACAĞIZ
Dünya genelindeki otoriterleşme, totaliterleşme ve faşistleşme yönelimlerinin, salgın döneminde belirgin bir şekilde arttığını belirten Yüce, “Şimdi de NATO’nun genişleme hamleleri ve Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı işgal hareketiyle tetiklenerek derinleşen kriz ortamından güç alıyor. Sermayenin yeni birikim rejimine ve buna uygun yönetim biçimine geçmeye çalıştığı bu süreçte, konjonktürün belirleyici taktik halkası olan anti faşist görevlerle, anti kapitalist, anti patriarkal, ekoloji ve barış mücadeleleri arasında kurmamız gereken bağdaşım çok daha yakıcı hale gelmiş bulunuyor” şeklinde konuştu.
Çok eksenli krizin, hem faşist cepheye hem de ona karşı mücadele edenlere, yeniden şekillendirme olanağı sunduğuna işaret eden Yüce, “Yeniden şekillenmeyi başaran taraf konjonktürden güçlenerek çıkacaktır. Bir yandan konjonktürel olarak faşizmin kurumsallaşmasına karşı mücadeleyi yükseltirken diğer yandan sadece faşist iktidar partilerine değil, kapitalist ve patriarkal sistemin tüm temsilcilerine karşı, ezilenlerin tarihsel blokunu oluşturmak için çabalayacak motor güç olarak düşünüyoruz” dedi.
TOPLUMA ‘DEMOKRASİ ELBİSESİ’ BİÇMİŞLER
Meclis’teki diğer muhalif partilerin, kapitalist Türkiye’nin sürdürücüsü olduklarına dikkat çeken Yüce, şunları dile getirdi: “Uluslararası konjonktür, sermaye ve devlet desteğiyle faşizmi koşar adım inşa etmekte olan AKP-MHP’yle aynı kefeye koymasak da bu 6 partinin tamamının sistem partileri olduklarının altını çizmek lazım. Hepsinin temel varoluş nedenlerinin, kapitalist Türkiye Cumhuriyeti’nin devamlılığını sağlamak olduğunu hiç unutmayalım. Buna rağmen Erdoğan diktatörlüğüne ve parlamenter sistemin tamamen lağvedilip faşizmin kurumsallaştırılmasına itiraz ettiklerini de gözden kaçırmamalıyız. Bu, onların otomatikman tutarlı demokratlar oldukları anlamına gelmiyor ama yine de faşist iktidarın baskıcı, aşırı merkeziyetçi, tekçi, kutuplaştırıcı politikalarına karşı bir alternatif ortaya koyarken yakalamaları gereken asgari demokrasi çıtasının altında bir mutabakat metni sundular. Büyük oranda AKP öncesi statükonun restorasyonu çerçevesinde geliştirilen önerilerin en temel problemi, tamamen yukarıdan aşağı bir dönüşüm kurguluyor olmalarında yatıyor. 6 siyasi parti yan yana gelmiş ve topluma bir ‘demokrasi elbisesi’ biçmiş. Başlıkların tamamında bu çarpık demokrasi anlayışını görmek mümkün. Tek adam diktatörlüğüne karşı çıkan ancak bunun yerine halkın örgütlü ve sürekli katılımını dikkate almayan bir ‘çok adam diktatörlüğü’ öneriyorlar. Oysa AKP’yle sınırlı olmayan bu yüz yıllık tekçi rejim, ancak halkın katılım kanallarını açarak ve genişleterek gerçek bir demokratik dönüşüm yaşayabilir. 6 partinin perspektifi ise ‘tebaaya demokrasi bahşetme’ ufkuyla yazılmış durumda.”
TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK SÖZLEŞMESİ
6 partinin açıkladığı mutabakat metninin içeriğinde Türkiye’nin asıl sorunlarına değinilmediğini de hatırlatan Yüce, şöyle konuştu: “Bu noktaya gelmemizdeki en temel rejimsel problemlere, Kürt meselesine, Alevilere ve coğrafyamızın diğer kadim halklarının, inançlarının haklarına ilişkin tek kelime etmiyor mutabakat metni. Buradan bakıldığında Cumhuriyetin 100. yılında bir kez daha Türklük/Müslümanlık sözleşmesi gibi görünüyor mutabakat metni. Emek sömürüsüne ilişkin bir politika geliştiremeyeceklerinin farkındayız, ancak işçi sınıfının temel hak ve özgürlükleri, gasp edilen hakları, örgütlenme önündeki engeller söz konusu dahi değil mutabakatta. Şüphesiz ölümdense sıtma sayılabilecek olumlu yanlar var mutabakat metninde, ancak bize fazlası gerek. Tam da bu yüzden, faşizmden kurtulurken, eski statükonun restorasyonuna takılı kalmamak için Demokrasi İttifakı’nı kurma ihtiyacını duyuyoruz.”
HDP’Yİ DİKKATE ALMAYAN TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GİDER
SYKP Eşbaşkanı Canan Yüce, 6 muhalefet partisinin vaat ettikleri demokrasinin sınırının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş paradigmasını aşamadığını kaydederek, şunları ekledi: “HDP’yi ve Demokrasi İttifakı’nı dikkate almayan bir muhalefetin, iktidara aday olmasına bizden icazet yok. HDP, bu sistemin herhangi bir kanadından destek alarak kurulmadı. Adeta önüne çekilen duvarları yıka yıka, zincirleri kıra kıra, barajları aşa aşa geldi bugünkü noktaya. HDP’yi ve esas olarak onun temsil ettiği demokrasi dinamiklerini dikkate almayan, her kim olursa olsun tarihin çöplüğüne atılmaya mahkum olacaktır.”