fbpx

Kemal’in çığlığı ve Newroz ateşi – İbrahim Aslan

Paylaş

Kemal’i bilirsiniz hepiniz

Hani çığlığı çıplak bedeniyle Newroz ateşine karışan Kemal…

Üniversite öğrencisiydi.

Keman çalışıyordu Kemal.

23 yaşındaydı ve hep 23 yaşında kaldı.

21 Mart 2017 tarihinde Newroz ateşinin yüzbinlerle birlikte en görkemli şekilde harlandığı Diyarbakır’a, Newroz kutlamasına katılmak için Malatya’dan gelmişti Kemal.

Newroz alanına girmesine izin vermeyen polislere tepki gösterdi, eline aldığı ekmek bıçağını kendisine yönlendirdi Kemal.

Yüzlerce polis içerisinde çıplak bedeniyle tek başınaydı.

İstense çok rahat bir şekilde sakinleştirilip, elindeki bıçak alınabilirdi Kemal’den.

Ancak bunu tercih etmedi polisler.

Bırakın sakinleştirmeyi, ayaklarına dahi ateş etmediler.

Silaha davrandılar ve çıplak bedeniyle Kemal’i kalbinden vurdular; 21 Mart 2017 Newroz’unda.

Newroz ateşine ulaşmasına sayılı adımları kalmıştı Kemal’in, kalbine sıkılan kurşunun yerinden kan damlarken, çıplak bedeniyle nefessiz bırakıldı.

Bedeni ulaşmadı ancak çığlığı ulaştı Newroz ateşinin alevlerine Kemal’in…

İşte hep 23 yaşında çıplak bedeniyle hatırlayacağımız Kemal’in öldürülmesine ilişkin yeni bir gelişme
var.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre*, Kemal’in öldürülmesine ilişkin Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi yeni bir karar verdi.

Hatırlarsınız; Kemal’in ailesinin, tazminat talebiyle İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı davanın yerel mahkeme tarafından geri çevrilmişti. Bunun üzerine itiraz edilen Antep Bölge Adliye Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, ocak ayında aldığı kararda, Kemal’i “saldırgan eylemci” olarak değerlendirmiş ve cinayetin “yasal sınırlar içinde işlendiğine” hükmederek, tazminat ödenmesini yer olmadığına karar vermişti.
Benzer skandal bir karar da bu kez cinayet zanlısı polis Yakup Şenocak’ın yargılandığı davada alındı.
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanık polis Şenocak hakkında verdiği beraat kararına karşı
tarafların yaptığı itirazı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, Kurkut’un
öldürülmesinin “yasal sınırlar içinde olup olmadığını” tartışmaya açtı.

Mahkeme verdiği kararda özetle, polise kademeli olarak zor ve silah kullanma yetkisi veren durumlara işaret ederek, Kemal’in öldürülmesinin belirtilen yasal çerçevede kaldığını ileri sürdü.

Kemal’in ailesinin avukatı Serdar Çelebi**, karara ilişkin şu değerlendirmede bulunuyor:

Aslında beraat kararı teknik anlamda, ceza verilmemesinden daha üstün bir karardır. İstinaf bunu bile yetersiz gördü. Bu tür kararlar polisin elini güçlendiriyor. Bu karar, ölüm olaylarında, polisin sorgulanmamasına dair bir karar. Bu karar, bu tür olayların tekrar yaşanma ihtimaline yol açıyor. İstinaf Mahkemesi bu kararla, ‘Ey polis, ey kolluk güçleri, bundan sonra yaptıklarınızda serbest olun, ben sizi koruyorum.’ dedi. Bu karar topyekûn bir şekilde kolluğu koruma çabası, kolluğu aklama çabasıdır.

Avukat Çelebi, söz konusu karara itiraz edeceklerini belirtiyor.

Özellikle Kürt illerinde polis, asker, özel harekatçı ve korucular tarafından öldürülen sivillere ilişkin nasıl bir yargı süreci işletildiğini hepimiz biliyoruz.

Sivil ölümler konusunda Türkiye, AİHM tarafından birçok kez mahkum edilse de Türk yargısı, aldığı kararlarda askeri, polisi, özel harekatçıyı ve korucuları hep ödüllendirdi ve ödüllendirmeye devam ediyor.

Sivillerin öldürülmesine karışan kolluğun, yargı tarafından bir cezasızlık zırhıyla korunduğunu alınan kararlarda hepimiz görüyoruz.

Kemal’in açık bir şekilde kalbine ateş edilerek polis tarafından öldürülmesi olayında farklı bir sürecin işletileceğini düşünmek saflık olur.

Ve bu kararlar, devletin Kürt politikasını bilenler açısından sürpriz değil.

Kemal’in öldürülmesine ilişkin cinayet zanlısı polis Yakup Şenocak’a yerel mahkemede verilen beraat kararına ilişkin yine Gazete Karınca’ya 17 Kasım 2020 tarihinde “Kemal’in Çığlığı: Bir dönemi taşır ve tarih olur” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazının son kısmı ile bitireyim bu yazıyı da:

…Kemal’in fotoğrafına her baktığımda o gece hep aklıma gelir. Hep Apo’nun makinasındaki ilk gördüğüm karedeki duyguyu hissederim.

Bu çocuk çıplak bedeniyle ‘beni katlettiler’ diye bağırıyor.

Ve bugün adlarının Adaletsiz Sarayları diye değiştirilmesi gereken Diyarbakır Adliyesi’nde, o çıplak gerçeği haykıran Kemal’i vuran polis beraat ettiriliyor.

Şunu göremiyorlar. Kemal’in fotoğrafı derisi kemiğine yapışmış akbabanın başında beklediği Afrikalı çocuğun fotoğrafıdır, Vietnam’da çırılçıplak bedeniyle napalm bombasının yaktığı kız çoğunun fotoğrafıdır…

Bir dönemi tüm hakikatiyle taşır ve tarih olur.

Sadece bir polisi değil bir sistemi, yüzyıllık bir inkar ve asimilasyonu yargılar ve mahkum eder.

Kemal’i vuran polisi beraat ettirenler, o beraat ettirenlere talimatlar veren siyasiler, o fotoğrafa bir
daha bakın, gelecekte hakikat yüzünüze tükürecek, insanlık önünde kaldırabileceğiniz bir yüzünüz
kalırsa eğer.

Kaynak: GazeteKarınca