fbpx

Sol Partili Milletvekili Sevim Dağdelen: 2016’dan beri bozkurtlar tarafından tehdit ediliyorum

Paylaş

2005’ten beri Almanya Parlamentosu Bundestag’ta Sol Parti’yi temsil eden Sevim Dağdelen 2016’dan beri bozkurt-ülkücü çevrelerin tehditlerine maruz kaldığını ve bu nedenle polis koruması olduğunu belirtti. Dağdelen hükümetin ülkücü kurumları hala yasaklamamasının rezalet olduğunu kaydetti.

Artı Gerçek’ten Ayşegül Karakülhancı’ya konuşan Dağdelen, Almanya ve Türkiye politikalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Söyleşiden satırbaşları şöyle:

Bozkurtların tehditleri

“2016’dan beri Türk faşistlerinin ve Alman Nazilerinin bana yönelik tehditleri nedeniyle polis koruması altındayım. Genel olarak, Bozkurtların oluşturduğu tehlike federal hükümet tarafından hafife alınmaktadır. Anayasayı Koruma Dairesi bile Bozkurtların en büyük aşırı sağcı, şiddet yanlısı ve anayasa karşıtı örgütlerden biri olduğunu belirtiyor. Kasım 2020’de Meclis, federal hükümeti Bozkurt derneklerinin yasaklanmasını incelemeye çağırdı. Bugüne kadar bu konuda hiçbir adım atılmadı. İçişleri Bakanlığı’nın Bozkurt yasağını hâlâ ertelemesi büyük bir rezalet!”

Bozkurtlar neden yasaklanmıyor?

“Burada bir siyasi irade eksikliği var. Federal hükümet, Bozkurtları yasaklayarak Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın ilişkisini tehlikeye atmak istemiyor gibi görünüyor.  Sonuçta bağlı bulundukları faşist MHP, Erdoğan’a ve AKP’sine anti-demokratik Müslüman Kardeşler’in siyasi temsilcisi olarak iktidarı sağlıyor. Bunu yaparken net bir öncelik veriyor: Demokratlar bu süreçte yok olsa bile, Erdoğan yönetimindeki Türkiye NATO’da tutulmak isteniyor. Bozkurt yasağının ertelenmesi, ne insan haklarını, ne de farklı düşünenleri korumayı umursayan federal hükümetin çıkarcı jeopolitik hesaplarına dayanıyor.”

Osmanen Germania

Federal hükümet, Erdoğan’ın AKP’sinin organize suç, paralı askerler ve İslamcı teröristlerle suç ilişkisini çok iyi biliyor. 2016’da hükümete yönlendirdiğim soru önergemin ardından, Türkiye’nin Yakın ve Orta Doğu’daki İslamcı terörizmin merkezi eylem platformu haline geldiğini kabul etmek zorunda kaldı. Almanya’daki Erdoğan ağı, Osmanen Germania’nın yasaklanmasından sonra bile büyük ölçüde bozulmadan çalışmaya devam ediyor. Bu insanlar hala aktif, ama federal hükümet bakışlarını buradan kaçırıyor. Şimdi Erdoğan’ın ağını dağıtmanın ve Türkiye siyaseti ile organize suçun bu garip ortaklığını hedef almanın tam zamanı! Federal hükümet ve Alman güvenlik yetkilileri bu adımları atmakla yükümlüdür. Bu insanların Almanya’da böyle devam etmelerine izin vermek demek, kamu güvenliğini tehlikeye atmak demektir.

Almanya’nın Türkiye politikası

“Almanya’nın Türkiye politikasında köklü bir değişiklik olacağı konusunda ciddi şüphelerim var. Erdoğan’ın tercihli muamele ile uluslararası hukuk ihlallerini kabul etmekten acilen vazgeçilmesi gerekiyor. Ancak Yeşiller‘in yeni Dışişleri Bakanı da bu konuda sessiz. Erdoğan’ın bu açıdan korkacak hiçbir şeyi yok. Tam tersine: Türkiye’deki demokratlar, yeni federal hükümet hakkında hiçbir yanılsamaya kapılmamaları gerektiğini bilmelidirler. ABD’ye koşulsuz bağlılığı ve Washington’dan gelen jeopolitik talimatları hemen anlaması nedeniyle Sayın Baerbock, Erdoğan ile olan sevimli seyrini yoğunlaştırmaya devam edecek.

Silah ihracatına gelince, şu anki Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock muhalefetteyken Türkiye’ye silah sevkiyatının durdurulması çağrısında bulunmuştu. Ancak şimdi hükümetteyken geçmişteki sözlerini hatırlayıp hatırlamayacağını göreceğiz. Fakat hiç de öyle görünmüyor. Yeşiller‘in hükümete katılımıyla ilgili deneyimleri, güvenilirliklerinin ve tutarlılıklarının yetersiz olduğunu göstermektedir. Örneğin Yeşiller, SPD ile koalisyondayken, 2005 yılında Leopard 2 tanklarının Türkiye ve Erdoğan’a teslim edilmesini onaylamıştı; sonra 2018 yılında aynı tanklarla Türk ordusunun İslamcı terör çeteleriyle birlikte Kürtler‘i Afrin’de ezdiğini hatırlatırım.”

Sol Parti’nin düşüşü

“Sol Parti için bu düşüş çok acımasız ve acıdır; ancak böyle olacağı da belliydi. Eski parti yönetiminin son sekiz yılda sosyal sorunu, sosyal adalet ve güçlü bir refah devleti konularını ihmal etmesi, düşük ve orta gelirli çalışanlar, işsizler ve emekliler arasındaki güvenimizi zedeledi. İnsanlara sınıf-politikası üzerinden değil de kimlik-politikası üzerinden hitap etmenin acısı çıkıyor. Almanya’da artan yoksulluk, Doğu-Batı çatışmasının tırmanması ve buna bağlı savaş riski göz önüne alındığında, Sol Parti, sosyal adalet ve barış gibi kendi temel esasları üzerinde düşünmelidir.”