fbpx

Kobane direnişi sinemaya taşındı

Paylaş

Kobane direnişini sinemaya taşıyan yönetmen Özlem Yaşar, Kobane’yi zafere götüren ruhun gerçek olduğunu belirterek, kendilerine düşenin ise bunu sanatla görünür kılmak olduğunu söyledi.

Gazeteci ve yazar Medya Doz ve Özlem Yaşar’ın birlikte senaryosunu hazırladığı film, IŞİD’in 2014’te Kobanê’ye saldırısı ve sonrasında yaşanan savaşı konu ediniyor. Kobanê, Tabqa ve Fırat alanının birçok yerinde yapılan çekimlerde, Rojava Film Komünü, enternasyonalist sinemacılar ve birçok Kürt sinemacı yer aldı.

1 Kasım Dünya Kobanê Günü dolayısıyla bugün filmin duyurusunun yapılması bekleniyor. “Kobanê” filmin yönetmeni Özlem Yaşar, Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.

Türkiye’nin yer yer saldırılarının devam ettiği bir ortamda filmi çektiklerini dile getiren Yaşar, yakın tarihte yaşanan bu savaşı beyaz perdeye yansıtmak istediklerini söyledi.

Kuzey ve Doğu Suriye’de 7 yıl önce halkların bir araya gelerek özerk yönetim ilan ettiklerini dile getiren Yaşar, buradaki tüm halkların ve inançların “bir çatı altında eşit ve özgür yaşamın koşullarını nasıl oluşturabiliriz” diyerek bir araya geldiğini kaydetti. Yaşar, halkların kurmaya çalıştığı bu sistemin de dünyaya model olabilecek örnek olduğunu söyledi. 2014’te Musul ve Şengal’de yaşanan katliam ve soykırımlardan sonra IŞİD’in yönünü KobanE’ye çevirdiğini hatırlatan Yaşar, IŞİD’in halkların birlikte kurduğu sisteme saldırdığını söyledi.

Dayatılan statükoyu reddeden ve burada “başka bir yaşam mümkün” diye bir ruh ortaya çıktığını söyleyen Yaşar, “Kürtlere reva görülen katliam, yok etme ve baskılara karşı ‘burada biz varız, yıllardır bu toprakların yaşayanlarıyız, medeniyetlere öncülük edenleriz’ diyen bir gücün başkaldırısıydı. Bütün bu duyguların toplanıp sahiplenen insanların neredeyse kalbinin attığı, direnişinde kendisini görebildiği bir ruh haline geldi Kobane. Devletli güçlerin baş edemediği ve bütün dünyanın başına bela olan IŞİD’e karşı çok az sayıda ve donanımsız insan ev ev, sokak sokak ve mahalle mahalle çatışarak direnme gücünü herkes için gösterdi. Bu yüzden herkes için bir umut, bir heyecan oldu” dedi.

Filmin bütün sahnelerinin Rojava’da çekildiğini belirten Yaşar, özellikle Kobane’yi mekan olarak kullandıklarını dile getirdi.

Savaşçılar filmde rol oynadı

Filmin doğal olarak Kobane’de geliştiğini ifade eden Yaşar, kendisi ile birlikte çalışanların neredeyse hepsinin o savaşın içinden geldiklerini belirterek, “Halktan bir çok kişi aslında kendilerini oynadılar. O sürecin savaş atmosferi, aileleri ile göç, tekrar geri dönüş, tekrar savaşa gidiş bu anlamda yardımcı oyuncu olarak bolca yer aldılar. O dönem YPG ve YPJ içinde savaşan bir çok kişi yine filmde yer aldı. Yine sağlık çalışanlarının rolü, cephe gerilerinde savaşçılara yemek yapan anneler, yaşamını yitiren savaşçıları defneden insanlar, bunların hepsi kendilerini oynadılar. Ana oyuncalarından da Gelhat rolünü canlandıran Awar Ali, o sürecin içerisinde yer alan arkadaşlarımızdan biri. Şemsi Şimal grubundan da yer alanlar oldu” diye konuştu.

Savaşın izlerinin canlı olduğu yerler

“Bir filme ruhunu veren, onu en fazla hissedebileceğimiz temel bağlardan biri de mekandır” diyen Yaşar, şöyle devam etti: “Bu yüzden Kobane’nin kendisinde bu filmi çektik. Halen savaşın izleri çok canlı. Neredeyse bulunduğumuz, çekim yaptığımız her yerde o savaşın izlerine rastlıyoruz. Orada vurulanlar, yaşamını yitirenlerin hikayelerine tanık oluyoruz. Savaşın yaşandığı mekanda kendi savaş filmimizi çekmeye çalıştık. Bunun bizler açısından da getirdiği duygusal bir yükümlülük vardı. Bunu en iyi, en doğru biçimde özdeşleştirmeye çalıştık. Mekan da bir yerde bunu temsil edebilmeli. Sinema bir yerde aslında mekanı yorumlama biçimi olarak duruyor. Geçmiş zamanda oluşmuş deneyimleri yaşatabileceğimiz yerlerden biri. Biz de bunu değerlendirmeye çalıştık.”

Türkiye’nin saldırıları altında filmi çektik’

Rojava gibi mevcut statüsü her gün tehdit altında olan bir yerde film çekmenin kendi başına büyük zorlukların yaşanmasına neden olduğunu belirten Yaşar, kendileri açısından da büyük zorluğun saldırı tehditleri olduğunu dile getirdi. Bu filmi bir önceki yıl Serekaniye ve Gire Spi saldırıları sırasında gündeme aldıklarını ancak saldırılardan dolayı çekimleri ertelemek zorunda kaldıkları bilgisini paylaşan Yaşar, şunları aktardı: “Filmimiz Kobane şehir savaşını konu alıyor. Daha çok filmin zamanı kış süreci diyebileceğimiz bir süreç. Filmin çekim anlarında da biz bu tür tehditler ve güvenlik sorunları ile sıkça karşılaştık. Bulunduğumuz kimi yerlere havan atışları, Türkiye’ye ait keşif uçakları, çekim mekanlarımızın Türkiye ile neredeyse sıfır olan yerlerinde bu tehdidi yoğunca gördük. Hatta yer yer sınırın diğer tarafından bulunduğumuz yerlere ateş açıldı. Tüm bu baskı ve tehditler altında filmimizi çektik. Yine pandemiden kaynaklı da aksama ve sorunlar yaşandı.”

1 Kasım’da duyuru

Bir çok çevrenin Kobanê direnişini Kürtlerin insanlık için verdiği mücadele olarak nitelendirdiğini vurgulayan Yaşar, bunun kendileri için de doğru bir tanım olduğunu ifade ederek, insanlığın bütün imkansızlıklara rağmen umut edip irade gösterirse kazanamayacağı hiç bir şeyin olmadığını gösterdiğinin altını çizdi. Bu değerin de 1 Kasım Dünya Kobane Günü olarak kabul edildiğini hatırlatan Yaşar, şöyle konuştu: “Biz bu tarihi direnişin filmini yapmaya çalıştık. Bu film ilklerden biri olacak. Kuşkusuz son olmayacak. Çünkü burada bedel ödeyen, şehit düşenlerin, yaralananların bir şekilde buraya emek veren herkesin hikayesi ayrıca bir film olmayı hak ediyor. Devam edecek, Kobane direnişi filmlere, şarkılara konu olacak. Sanatın birçok alanında işlenecek. 1 Kasım Dünya Kobane Günü’nde Kobanê filmimizin duyurusunu halkımız ile paylaşmak bizim için ayrıca bir anlam taşıyor.”