
Macron ve Scholz başkanlığında salı günü Berlin’de yapılacak Alman-Fransız Güvenlik Konseyi toplantısı önemli olacak. Silahlanma ve ortak askeri güç oluşturma konusunda bazı yeni kararlar alınabilir.
Avrupa Birliği’nin (AB) motoru durumundaki Almanya ve Fransa arasındaki ilişkiler uzaktan bakınca pürüzsüz ya da oldukça uyumlu görünüyor. Bu nedenle tarihte pek çok kez karşı karşıya gelip savaşan, Orta Avrupa’da egemenlik kurma peşinde olan bu iki ülke arasındaki ilişkiler bir ara neredeyse “birleşme” olarak da tanımlandı. Türkiye medyasında bu süreci tanımlamak için “FransAlmanya” tanımlaması bile yapıldı.
Ancak gelişmelere daha yakından bakıldığında iki ülke arasında emperyalist çıkarlara bağlı olarak pek çok çelişkinin bulunduğunu görülüyor. Bu çelişkiler 24 yıl aradan sonra ilk kez bir Fransa cumhurbaşkanının Almanya’yı ziyaret etmesi sırasında da kendisini dışa vuruyor. Pazar günü Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından Bellevue Sarayında askeri törenle karşılanan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ziyareti nedeniyle 21 top atışı yapıldı. Ardından Macron’un onuruna bir yemek verildi. Bu yemeğe katılanlar arasında eski Almanya Başbakanı Angela Merkel de vardı.
Berlin’den sonra Steinmeier ile birlikte Saksonya eyaletinin başkenti Dresden’e gidecek olan Macron’un üç günlük Almanya ziyaretinin son durağı ise Vestfalya Barış Anlaşması’nın imzalandığı Münster olacak. Bu resmi ziyaret sırasında her iki ülkenin temsilcisi de birlikte hareket etmenin önemine dikkat çekiyor. Macron daha da ileri giderek ortak hareket edilmemesi durumunda “Avrupa’nın ölebileceği” mesajını veriyor.
24 Ekim 1648’de imzalanan Vestfalya Barış Antlaşması ile Avrupa’daki 30 yıl savaşları sona ermişti. Bu anlaşma nedeniyle verilen Uluslararası Barış Ödülüne de bu yıl Macron layık görüldü. Hem de başta Ukrayna’ya asker gönderme isteği olmak üzere birçok alanda barıştan çok savaş ve silahlanma çağrısı yaptığı halde.
İki ülke arasında önemli çelişkiler
Macron’un Almanya ziyareti kapsamında yaptığı “Avrupa ölebilir” mesajının arkasında 9 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri ve yükselen sağ bulunuyor. Ekonomik olarak Avrupa’nın en önemli ülkeleri olan Fransa, İtalya, Almanya ve Hollanda’da zaman zaman AB’den çıkmayı da telaffuz eden aşırı sağcı partiler yükseliş içinde. Özellikle İtalya, Fransa ve Hollanda’da seçimlerden birinci çıkma olasılıkları yüksek. AP’de aşırı sağ partiler güç kazandıkça birleşme yönünde adımların atılması yavaşlayabilir. Kısmen de yavaşlamış durumda.
Almanya-Fransa ekseni ekonomik, askeri ve siyasi yönde birleşme yönünde adımların aksamadan sürmesini isterken bunun sekteye uğrama eğilimi de her gün biraz daha artıyor. Bunda “motor” durumundaki iki ülke arasındaki çelişkiler de büyük bir rol oynuyor.
Bu çelişkileri şu şekilde sıralamak mümkün:
AB’de ortak askeri güç: Macron göreve ilk başladığında Sorbonne Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasında AB’nin zaman kaybetmeden ortak bir askeri güç oluşturması ve Avrupa Ordusu’nun kurulmasını istemişti. Bunu daha sonra “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklaması izlemişti. Bu konuda Macron’a karşı Almanya hep ağırdan aldı. Doğrudan karşı çıkmak yerine kendi askeri gücünü arttırmayı tercih etti. NATO’dan bağımsız bir AB Ordusu’na Fransa’nın yüklediği misyonu biçmediği için çok fazla ilerleme kat edilemedi. Buna rağmen ziyaret kapsamında Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz başkanlığında salı günü Berlin’de bir araya gelecek Alman-Fransız Güvenlik Konseyi toplantısı önemli olacak. Silahlanma ve ortak askeri güç oluşturma konusunda bazı yeni kararlar alınabilir. Fransa, genel olarak askeri açından ABD’ye çok fazla bağımlı olmama politikası izliyor. Bu politika Almanya’da da bir süre dile getirildi. Ancak mevcut hükümetle birlikte Almanya’nın dış politikası Fransa’dan çok ABD’ye yaklaştı.
Çin ile ilişkiler: Almanya’da Çin ile ticari ilişkilerin aşamalı olarak azaltılması tartışılırken Macron ilişkileri güçlendirme politikası izliyor. Almanya uzun yıllar Çin ve Rusya ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde ekonomik hacmini büyüttü ve Fransa’ya fark attı. Kendisi, Çin ve Rusya ile ticari ilişkilerini sınırladığı için Fransa başta olmak üzere diğer AB ülkelerinin de ilişki kurmasını istemiyor. Zira kendisinin sahip olduğu avantajların Fransa’ya geçeceğinden hareket ediyor.
Ukrayna’ya silah ve asker gönderme: İki ülke arasındaki bir diğer önemli tartışma konusu da Ukrayna. Savaşın başlamasından bu yana ABD’den sonra Ukrayna’ya askeri ve mali olarak en fazla yardımda bulunan Almanya, başta Taurus füze başlıkları olmak üzere daha fazla ağır silah vermekten yana değil. Başbakan Scholz, Taurusları ve savaş uçaklarını göndermeyi “kırmızı çizgi” olarak ilan etmişti. Macron ise ağır silahların yanı sıra asker gönderme çağrısında bulunmuştu. Almanya ise Ukrayna’ya kara gücü göndermeyi reddediyor.
Ortak hareket etmeye ihtiyaçları var
Bütün bu çelişkilere rağmen Macron, Berlin’de pazar akşamı onuruna verilen yemekte yaptığı konuşmada “Ortak yanlarımız farklılıklarımızdan çok daha fazla” diyerek, iş birliğinin güçlendirilmesi mesajını verdi. Steinmeier de Almanya’nın görüşünü “Fransız-Alman dostluğu tehlikede değil, çünkü tüm görüş ayrılıklarına rağmen her zaman bir araya gelmenin bir yolunu buldular” şeklinde özetledi.
Dünyanın ve Avrupa’nın içinde bulunduğu durum ve içinden geçtiği konjonktür her iki ülkeyi birlikte hareket etmeye zorluyor. Ancak, aralarındaki çıkar çatışması ve buna bağlı yaşanan görüş farklılığı her zaman kendisini dışa vuruyor. Bu nedenle önümüzdeki dönem her ülkenin kendi çıkarlarını daha fazla öne çıkaracağı bir süreç olacak. Dolayısıyla çelişkilerdeki derinlik azalma yerine artmaya devam edecek. Örneğin, Alman basınında yer alan haberlere göre Macron, Alman siyasetçi Ursula von der Leyen’in AB Komisyonuna bir kez daha başkan olmasından yana değil. Von der Leyen’in yerine Avrupa Merkez Bankası eski başkanı Mario Draghi’nin bu görevi alması için çalışıyor.
Kaynak: Evrensel