
İsviçre’de bazı kantonlarda sığınmacılara dolgu veya kanal tedavisi yerine doğrudan diş çekimi uygulanması ve kimlik tespiti amacıyla rızasız müdahalelerde bulunulduğu iddiaları, insan hakları örgütleri ve siyasi partiler arasında tartışma başlattı. Tedavi mi tasarruf mu? Kimlik kontrolü mü yoksa ihlal mi?
“Tedavi” adı altında sistematik dışlama mı?
İsviçre’de sığınmacılara yönelik diş tedavisi prosedürleriyle ilgili iddialar, sağlık sisteminin göçmenler için nasıl işlediğine dair ciddi sorular gündeme getirdi.
Watson.ch haberine ve sağlık çalışanlarının aktardıklarına göre, birçok kantonda ağrılı dişlere yönelik tedavi tercihinin kanal ya da dolgu yerine doğrudan çekim olması, tasarruf odaklı ve geçici çözümlerle insan sağlığının hiçe sayıldığı yönünde eleştirilere yol açtı.
Bazı hekimler ise, uygulamanın kendi kararlarıyla değil, kanton yönetimleri ve göç dairelerinin belirlediği bütçeler doğrultusunda yürütüldüğünü, “daha iyi tedavinin mümkün olduğunu ama onay verilmediğini” ifade ediyor.
Kimlik tespiti bahanesiyle zorla müdahale iddiaları
Tartışmayı derinleştiren bir diğer konu ise, bazı sığınmacıların kimlik tespiti amacıyla dişlerinin rıza dışı şekilde çekildiği yönündeki iddialar oldu. İnsan hakları örgütleri ve göçmen destek grupları, bu tür uygulamaların “geri döndürülemez bir fiziksel müdahale” olduğunu ve uluslararası hukukta işkenceye varan uygulamalar kapsamında değerlendirilebileceğini belirtti.
SP (Sosyal Demokrat Parti) Milletvekili Tamara Funiciello, konuya sert tepki göstererek, “Sığınmacılara yönelik böyle bir uygulama insan onuruna ve temel haklara aykırıdır. Sağlık müdahaleleri ancak tıbbi zorunlulukla, bilgi ve rızayla yapılabilir,” dedi.
SP ve Yeşiller Partisi, uygulamaların durdurulması ve standart tıbbi bakımın güvence altına alınması için Federal Meclis’te girişimde bulundu.
SVP: “Kimlik tespiti için gerekiyorsa değerlendirilmeli”
Sağ popülist İsviçre Halk Partisi (SVP) ise konuya farklı yaklaştı. Parti temsilcisi Thomas Matter, “kimliğini gizleyerek sistemden faydalanan kişilere” karşı sert önlemler alınması gerektiğini savundu:
“Eğer sahte beyanı ve sistemi sömürüyü engellemek için başka yol kalmadıysa, bu yöntemler tartışılabilir. Vatandaşın sırtından geçinenlerle mücadele etmek zorundayız.”
Bu yaklaşım, sığınmacıların tümünü potansiyel suçlu olarak gören güvenlikçi politikaların bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
İnsan Hakları Kuruluşları: “Asgari sağlık hakkı bile yok sayılıyor”
İsviçre Mülteci Yardım Kuruluşu (SFH) ve çeşitli insan hakları kuruluşları, uygulamaların tıbbi etiğe ve insan haklarına açıkça aykırı olduğunu vurguladı. “Ağrısız ve onurlu bir yaşam hakkı”nın sığınmacılar için de geçerli olduğu hatırlatıldı.
Diş çekimi gibi geri dönüşü olmayan işlemlerin, ekonomik gerekçelerle veya belge üretme amaçlı yapılması, hem etik hem de hukuki açıdan ciddi bir ihlali temsil ediyor.
Federal Göç Sekreterliği (SEM) ve kantonlar arasında sorumluluk atışı
Kamuoyundaki tepkilerin ardından SEM, bazı uygulamaların kanton düzeyinde belirlendiğini, federal hükümetin doğrudan müdahil olmadığını ileri sürdü. Ancak artan eleştirilerle birlikte, uygulamaların federal düzeyde yeniden ele alınması ve standart bir etik çerçeve oluşturulması yönünde talepler yükseliyor.
Sağlık sistemi göçmene hizmet etmiyor, onu yönetiyor mu?
Barınma, sağlık ve yaşam hakkı gibi temel haklar sığınmacılar için giderek daha kırılgan hale gelirken, bu örnek İsviçre’nin göçmen politikasında hangi çizgide durduğunu gözler önüne seriyor.
İsviçre gibi zengin ve kaynakları güçlü bir ülkede, asgari sağlık hizmetinin bile “maliyet hesabı” bahanesiyle geri plana atılması, yalnızca etik bir sorun değil, aynı zamanda siyasi bir tercihtir.
GasteAvrupa Watson