fbpx

Fatoş’un sesi, barışın sesi!

Paylaş

Savaş çanlarının sesi tüm dünyada yükseliyor. Türkiye’nin sesi ise kalabalık, karmaşık, biraz kısık. Kafamızın içinde de bir uğultu, ‘Ne olacak şimdi?’

Savaş çanlarının sesi tüm dünyada yükseliyor. Türkiye’nin sesi ise kalabalık, karmaşık, biraz kısık. Kafamızın içinde de bir uğultu, ‘Ne olacak şimdi?

Ama ben bugün size başka bir sesten bahsedeceğim. Televizyonlarda değil, sokaklarda yankılanan bir sesten. Almanya’nın Mannheim şehrinde gitarıyla Kürtçe ve Türkçe şarkılar söyleyen genç bir kadının sesi bu. Adı Fatoş Erekli.

Ben Fatoş’u tanımıyorum. Bir mesaj attım kendisine, henüz dönmedi. Belki de istemiyordur konuşmak. Ama onun sesi bana ulaştı. Sosyal medyada kısa bir video. Elinde gitar, sesi pırıl pırıl. Bir sokak köşesinde oturmuş, Dayê söylüyor belki, belki To şiya.

Dün bir haber geldi. Fatoş’a saldırmışlar. “Burada Kürtçe söyleyemezsin,” demiş biri. Üstelik bunu derken, “Ben Türk’üm,” diye bağırmış. Ne tuhaf değil mi? Almanya’dasın, sokakta müzik yapan genç bir kadına, kendi dilinde söylediği için saldırıyorsun.

Fatoş’un yaşadığı şey bana çok tanıdık. Bu birçok Kürt’ün, hikâyesinde var. Türkiye’den kaçarken bavula sadece kıyafet koymuyor insan. Korkular da geliyor, aşağılanmalar da. Dilini gizlemeyi öğreniyorsun bazen, bazen sesini kısmayı. Ama sonra biri geliyor ve gitarıyla şarkı söylüyor. Sesini duyuruyor. Herkese inat.

O gün, yani 27 Şubat’ta, Sayın Abdullah Öcalan bir çağrı yaptı. “Barış ve Demokratik Toplum” dedi. Bu çağrı, büyük büyük sözlerle yazılmıştı belki, ama ben küçük yerlerde etkisini görmek istedim hep. Mesela Mannheim’daki o sokakta. Fatoş’un gitarında, sesinde.

Bu çağrı bir metinden ibaret değil. Herkesin içinde bir yere dokunan bir çağrı aslında. Barış dediğin şey, sınırların ötesinde bir hayal değil. Tam da orada, sokakta müzik yapan genç bir kadına duyulan tahammülde başlıyor.

Fatoş’a saldıran kadını da düşünmeye çalıştım. Hayır, haklı olduğu tek bir yer bile yok. Irkçılık savunulacak bir şey değil. Hele ki başka bir halkın diline, sesine saldırmak hiçbir şekilde mazur gösterilemez. Ama belki, sadece belki, o kadının ruhsal ya da psikolojik sorunları olabilir diye düşündüm. Yine de bu, yaptığı şeyin vahametini değiştirmiyor. Irkçılığa bahaneyle değil, net bir duruşla karşı çıkmak gerekiyor. Bu da onlardan biri.

Ama ne olursa olsun, Fatoş’un sesi o günü bastırmış olmalı. Şarkılar böyle işler çünkü. Kalbe dokunur. Şiddetin, nefretin üstünden geçer.

Ben Fatoş’u tanımıyorum. Ama onun sesinde tanıdığım bir halk var. Bir mücadele var. Ve o sesi duyduğum için bir teşekkür borçluyum.

Teşekkürler Fatoş. Gitara ve şarkıya tutunan ellerin, bizim umudumuzdur.