fbpx

Rusya, Çin ve ABD’nin Gazze düellosu

Paylaş

ABD’nin BM Güvenlik Konseyine sunduğu Gazze karar tasarısına karşı Rus-Çin vetosu Arap basınında önemli gündem maddeleri olarak öne çıktı. Türkiye’nin Afrika Boynuzu’ndaki hamleleri de tartışılıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken bölgeye yaptığı altıncı tur ve ABD’nin rehine takas anlaşması ile ilgili BM Güvenlik Konseyine sunduğu karar tasarısına karşı Rus-Çin vetosu geçtiğimiz haftanın önemli gündem maddeleri olarak öne çıktı. Türkiye’nin Afrika Boynuzu’ndaki hamleleri de Arap basınına yansıyan gelişmeler olarak kayda geçti.

Rusya ve Çin cuma günü, Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırganlığına son verilmesi çağrısında bulunmayan ve işgalin Filistinlileri cezasız bir şekilde öldürmeye devam etmesine izin veren ABD destekli BM Güvenlik Konseyi karar taslağını veto etti. Daha önce de ABD, Gazze konusunda BM Güvenlik Konseyine gelen üç karar tasarısını veto etmişti. ABD’nin karar tasarısı konseyin 15 üyesinden 11’i tarafından desteklenirken, üç ülke -Çin, Rusya ve Cezayir- tasarıyı reddetti ve Guyana çekimser oy kullandı. Moskova, kararın aşırı derecede siyasi olduğunu ve İsrail’e Refah’ta askeri operasyon düzenlemesi için yeşil ışık yaktığını söyledi. Rus-Çin vetosu, ABD diplomasisine ağır bir darbe olarak değerlendirildi. Londra merkezli Al Kuds Al Arabi, “Gazze’de yaşananların yansımalarının sadece Filistinlileri ilgilendirmediği açıktır ve İsrail vahşeti ile Güvenlik Konseyi karar tasarıları arasındaki rekabetin sonucu, önümüzdeki on yıllar boyunca bölgenin ve dünyanın alacağı şekli belirleyecektir” yorumunu yaptı.

BLINKEN ALTINCI KEZ BÖLGEDE

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Gazze savaşının patlak vermesinden bu yana çıktığı altıncı bölge turunda Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’i ziyaret etti. Lübnan merkezli Annahar Al Arabi Yazarı Ali Hamada “ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in El Aksa Tufanı’ndan bu yana bölgeye altıncı ziyareti. Operasyondan sonraki ilk ziyaretinde İsrail’in Hamas’a karşı yürüttüğü savaşı desteklemek için gelmiş, ardından Filistinlilerin Kuzey Sina, Mısır ve bazı Arap ülkelerine sürülmesini reddeden blokta bir Arap gediği açmak için tekrar gelmişti. Bugün, savaştan yaklaşık altı ay sonra, Blinken’in ziyareti, İsrail, Hamas’a karşı askeri operasyonları bir süre daha sürdürürken, büyük Gazze savaşı dosyasını bir şekilde kapatmaya yönelik bir Amerikan girişimini temsil ediyor” diye yazdı.

TÜRKİYE, AFRİKA’DA ‘DÜŞMAN KARDEŞLERİN’ MÜTTEFİKİ

Türkiye ile Somali arasında 8 Şubat 2024 tarihinde “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması” imzalandı. Daha önce sayfamızda bu konuyu ele almıştık. Ancak bu hafta sayfamızda paylaştığımız yazıda Türkiye’nin Afrika Boynuzu’ndaki “düşman ülkelerle” kurduğu ilişkilere işaret ediliyor. Annahar Al Arabi Yazarı Muhammed Hüseyin Ebu El Hasan, “Etiyopya’nın bölgesel hırslarına karşı Somali’yi destekleyen Türkiye’nin, aynı zamanda Addis Ababa’nın en yakın müttefiklerinden biri” olduğuna dikkat çekiyor ve “Etiyopya, Somaliland, Somali ve Türkiye gibi ülkeler stratejik çıkarlarını ve jeopolitik hedeflerini korumak için konumlarını güçlendirmeye çalıştıkça bu durum bölgedeki kutuplaşmayı körükleyebilir” tespitini yapıyor.


RUSYA VE ÇİN NEDEN AMERİKAN TASARISINA ENGEL OLDU?

Al Kuds Al Arabi
Başyazı

Rusya ve Çin, ABD’nin Gazze’de “acil ve sürdürülebilir ateşkes” talep eden karar tasarısının Güvenlik Konseyinden geçmesini veto yetkilerini kullanarak engelledi.

Karar taslağı, daha önceki ateşkes taslaklarının kabul edilmesini engellemek için üç kez veto yetkisini kullanan ABD’nin tutumunda bir değişikliğe işaret ediyor. ABD yönetimi “ateşkes” teriminin kullanılmasını kesinlikle reddetti. Birleşmiş Milletlerdeki temsilcisi, 20 Şubat’ta Cezayir’in karar taslağını reddetme gerekçesinde, herhangi bir koşulsuz ateşkesin “Esir takası anlaşmasına ilişkin müzakereleri engelleyebileceği” yönündeydi.

Washington’un söz konusu kararı reddetmesinin ardından yaklaşık bir ay boyunca, Gazze’deki durum büyük bir felakete dönüştü; ölü sayısı 32 bini aştı ve Gazze Şeridi sakinleri açlıktan ölümün eşiğine geldi.

Bu durum ABD’nin tutumundaki göreceli değişikliğe bir açıklama getirmektedir, ancak mevcut ABD diplomasisi hâlâ altı haftalık bir ateşkesi Hamas’ın İsrailli rehineleri serbest bırakmasına bağlama çerçevesinde işlemektedir.

Moskova ve Pekin böylece ABD’nin odaklanmış diplomatik çabalarına bir darbe indirdi. Bu durum, ABD Dışişleri Bakanı Tony Blinken’e göre Başbakan Benyamin Netanyahu’nun sivilleri koruma planı olmadan Refah’ı işgal etmesini engellemeye odaklanan İsrail düğümünü çözmek amacıyla bölgeye yaptığı altıncı ziyarette programında olmamasına rağmen Tel Aviv’e gelmek zorunda kalmasına neden oldu. Netanyahu, İsrail ordusunun Washington’un onayına bakılmaksızın Refah’a saldıracağını söyleyerek buna karşı çıktı. Buna ek olarak, son haberlere göre Netanyahu’nun Hamas’ın yerinden edilmiş Filistinlilerin kuzey Gazze’ye geri dönmesi talebiyle ilgilenmesi için baskı yaptığı ve bu konuda da olumsuz bir yanıt alacağı bildiriliyor.

Washington, Çin ve Rusya’nın vetolarını öfkeyle karşıladı. BM Büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield “utanç verici adımı” kınadı ve bunu Moskova ve Pekin’in 7 Ekim’de İsrail’e yönelik Hamas saldırılarını kınamayı reddetmesine bağladı. Rus Delege Vasily Nebenzia ise karar tasarısının “siyasallaştırılmış bir belge” olduğunu söyleyerek karşılık verdi.

Moskova’nın Hamas saldırılarını elbette kınadığı biliniyor ama onları terör eylemi olarak görmüyor. Yakın zamanda Filistinli grupların bir toplantısına ev sahipliği yaptı. Pekin ise saldırının ardından Hamas’ı kınamadı. Birçok Çin medya kuruluşu da Amerika’yı, Filistinliler üzerinde ciddi bir siyasi baskıya yol açan İsrail ile Arap normalleşme sürecine dahil olmakla suçladı.

Gerçekte ABD’nin Hamas’a baskısı, altı haftalık bir ateşkes karşılığında aralarında kadın ve yaşlıların da bulunduğu 40 İsrailli mahkumun serbest bırakılmasını öngören sınırlı bir anlaşmayı kabul etmesi üzerinde yoğunlaşıyor. Ateşkesten sonra saldırganlığa devam etmesine izin verilmesine rağmen Netanyahu Hükümetinin bu formülü de reddettiği açıktır. Bu anlamda ABD’nin karar tasarısı İsrail üzerinde bir tür BM baskısını temsil etmektedir.

Moskova ve Çin’in vetoları (ve Cezayir’in itirazı), ABD’nin Fransa veya diğerleri tarafından sunulabilecek ve “derhal ateşkes” talebini açıkça ifade edecek yeni bir taslağa doğru itecek olan (kendi deyimiyle) “rehine anlaşmasını” desteklemek için Güvenlik Konseyini kullanma manevrasını engelledi.

Gazze’de yaşananların yansımalarının sadece Filistinlileri ilgilendirmediği açıktır ve İsrail vahşeti ile Güvenlik Konseyi karar tasarıları arasındaki rekabetin sonucu, önümüzdeki on yıllar boyunca bölgenin ve dünyanın alacağı şekli belirleyecektir.


TÜRKİYE, AFRİKA BOYNUZU’NDA ‘DÜŞMAN KARDEŞLERİN’ MÜTTEFİKİ

Muhammed Hüseyin Ebu EL HASAN
Annahar Al Arabi

Geçtiğimiz ay Türkiye ve Somali, Afrika Boynuzu’nun jeopolitiğinde bir darbeyi temsil eden ve Türkiye’nin Somali kıyılarının savunulmasına yardımcı olacağı ve bölgesel ve uluslararası tehditler karşısında, özellikle Etiyopya’nın ayrılıkçı “Somaliland” üzerindeki yayılmacı emellerini caydırmak için deniz kuvvetlerini yeniden inşa edeceği on yıllık bir savunma anlaşması imzaladı. İronik olan şu ki Türkiye aynı zamanda Somali ile düşman olan Etiyopya’nın müttefiki ve Somali ile yaptığı anlaşmanın yansımaları Kızıldeniz ve Hint Okyanusu ile sınırlı kalmayıp Ortadoğu ve Afrika’yı sarsabilir.

TARİHİ GÜN

Geçtiğimiz ocak ayında Etiyopya, sözde “Somaliland” ile Addis Ababa’ya Afrika Boynuzu’nun kenarındaki “Somaliland” kıyısında bir liman ve askeri üs kurmayı garanti eden bir mutabakat zaptı imzalayarak bölgeyi ve dünyayı şaşırttı. Somali anlaşmayı protesto etti ve özellikle Etiyopya liman ve üs karşılığında Somaliland’ın bağımsızlığını tanımayı kabul ettiğinden, ulusal topraklarını savunmak için Etiyopya’ya ve ayrılıkçılara karşı savaşa girmeye hazır olduğunu ifade etti.

Somali Cumhurbaşkanı Hassan Şeyh Mahamud bunun üzerine bölgedeki etkili başkentlerle diplomatik bir kampanya başlattı ve Somali özellikle Kahire ve Ankara’dan pozisyonuna açık destek buldu. Ancak Türkiye daha da ileri giderek Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre’nin “ülke için tarihi bir gün” olarak nitelendirdiği söz konusu “savunma anlaşmasını” imzaladı ve ekledi: “Somali uluslararası arenada gerçek bir müttefik, dost ve kardeşe sahip olacak.” Anlaşma, Türkiye’nin Somali Deniz Kuvvetlerine eğitim ve ekipman sağlamasını ve böylece kara sularını terörizm, korsanlık ve “dış müdahale” tehditlerine karşı daha iyi koruyabilmesini öngörüyor.

Somali’nin stratejik konumu ve küresel ticaretin atardamarları olan Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Hint Okyanusu’nun girişine nazır (3.333 kilometre) durumu göz önüne alındığında, deniz güvenliğinin Somali-Türk ortaklığının merkezinde yer aldığı açıktır. Somali’nin güvenliği ve ekonomik kalkınması, El-Şebab, Somaliland gibi ayrılıkçı gruplar ve Etiyopya ve Kenya gibi komşuların hırsları tarafından zorlanıyor; bölgesel ve uluslararası güçlerin Somali’nin konumunun önemine dair algılarından bahsetmeye bile gerek yok.

GÜÇ VAKUMU

Artan güvenlik endişeleri ve bölgesel dinamikler karşısında Türkiye-Somali anlaşması her iki taraf için de büyük önem taşımaktadır. Mogadişu’nun güvenlik, ekonomik ve siyasi kırılganlıklardan muzdarip olduğu bir dönemde, Somali’nin savunma ve ekonomik kabiliyetlerini kendi içinde ve Etiyopya’nın hırslarına karşı güçlendirmektedir. Anlaşma, Somali’nin 2010 yılından bu yana bölge jeopolitiğinde attığı en etkili adım olarak değerlendirilebilir. Türkiye için bu anlaşma, Somali’de güçlü bir askeri varlığa, ekonomik ve siyasi nüfuza sahip olmasına, güç boşluğundan yararlanmasına ve bu stratejik noktada bölgesel ve uluslararası rakipleriyle rekabet etmesine olanak tanıyor. Somali ile yapılan anlaşma, Türkiye’nin Ortadoğu, Afrika Boynuzu ve Afrika kıtasının açık denizlerdeki ana güzergahları üzerindeki etkisini arttırma ve savunma teçhizatı ihracatçısı olarak konumunu güçlendirme yönündeki stratejik hedeflerinden biridir.

Ankara, “Türk ulusal güvenliği” merkezli çevrelerde, diğer tarafların zararına da olsa, stratejik çıkarlarını maksimize etmek için fırsatlardan yararlanmaya çalışıyor. Örneğin, Türkiye Suriye ve Irak’ta büyük ve etkili bir askeri varlığa sahip. 2017 Körfez krizi sırasında da Türkiye Körfez’deki askeri varlığını arttırdı, Katar’da bir askeri üs açtı ve Libya’nın batısına asker gönderdi. Ermenistan’a karşı Azerbaycan’a yardım etti ve bir NATO ülkesi olmasına rağmen Rusya ile Ukrayna arasında orta yolu tuttu. Açıkça pragmatik ama başarılı politikalara göre genişlemeyi bırakmıyor. Türkiye’nin varlığı Afrika Boynuzu’nda açıkça görülmektedir ve Türkiye belki de Cibuti, Hargeisa, Mogadişu, Harar, Mekelle ve Addis Ababa’da okul kuran tek ülkedir.

Somali ve Türkiye arasındaki denizcilik anlaşmasının bölgesel ve uluslararası alanda geniş kapsamlı jeopolitik etkileri bulunmaktadır. Afrika Boynuzu’ndaki güç dengelerini yeniden şekillendirmekte ve Türkiye’ye, başta Etiyopya, Körfez ülkeleri ve hatta Mısır olmak üzere bölgede özel çıkarları olan diğer bölgesel güçlere karşı bir denge unsuru sağlamaktadır.

Bu husus, Somali-Türkiye anlaşmasının, Afrika Boynuzu’nda nüfuz için bölgesel ve küresel güçler arasındaki rekabet yoğunlaştıkça, diğer aktörlerle daha fazla gerilimi tetikleme olasılığı gibi riskler ve zorluklar da taşıdığı anlamına gelmektedir. Etiyopya, Somaliland, Somali ve Türkiye gibi ülkeler stratejik çıkarlarını ve jeopolitik hedeflerini korumak için konumlarını güçlendirmeye çalıştıkça bu durum bölgedeki kutuplaşmayı körükleyebilir. Özellikle egemenliği veya toprak bütünlüğünü tehdit ettiği düşünülürse, Afrika Boynuzu devletleri arasındaki gerilimi tırmandırabilir. Bu durum farklı ittifaklara, diplomatik anlaşmazlıklara ve hatta askeri çatışmalara dönüşebilir. Tarafların çıkarları arasındaki keskin çelişki ve yakınlardaki çatışmaların (Gazze, Kızıldeniz’deki Husi saldırıları) ardından bölgesel ve uluslararası dinamiklerin karmaşıklığı ya da bir tarafta ABD liderliğindeki Batı ile diğer tarafta Çin arasındaki şiddetli çatışma ışığında dikkatli bir şekilde yönetilmezse, tüm bunlar bölgede vekalet savaşlarına yol açabilir.

ARAP GERİ ÇEKİLMESİ

Türkiye, NATO bünyesinde Afganistan, Kosova ve Güney Lübnan’daki barışı koruma operasyonlarına katılma deneyimlerine dayanarak kendisini barışı sağlayıcı veya savaşta caydırıcı olarak pazarlamaktadır. Ayrıca, krizler sırasında etkili bir varlık göstermek ve müteakip düzenlemelere güçlü bir katkı sağlamak ve Ankara’yı her düzeyde korkulan bir güce dönüştürme çabasıyla mümkün olan her şekilde fayda sağlamak için yakın ve uzak bölgesel çevrelerde alevlenen yangınlardan siyasi ve ekonomik olarak yararlanmaktadır.

Somali-Türkiye anlaşması Afrika Boynuzu jeopolitiğinde bir dönüm noktasıdır.

İlginçtir ki, Etiyopya’nın bölgesel hırslarına karşı Somali’yi destekleyen Türkiye, aynı zamanda Addis Ababa’nın en yakın müttefiklerinden biridir. Türkiye, Etiyopya’ya insansız hava araçları ve diğer askeri teçhizat tedarik ederek Tigrayanlara karşı mücadelesinde yardımcı oldu ve iki ülkenin güçlü askeri, ekonomik ve siyasi bağları var. İki ülke arasında daha önce de, özellikle Türkiye’nin Etiyopya’ya Rönesans Barajını olası bir saldırıdan korumak için silah sağlamasının ardından, bazılarının Arap taraflara yönelik olduğunu düşündüğü bir savunma anlaşması vardı. Bu nedenle Addis Ababa, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in Somaliland’daki liman ve askeri üssü ele geçirme ısrarına rağmen Mogadişu-Ankara anlaşması konusunda güçlü bir tutum sergilemekten kaçındı. Her halükarda Etiyopya’nın Türkiye’yi karşısına alma riskine girmesi zor.

Türkiye’nin Afrika Boynuzu’ndaki durmak bilmeyen genişlemesine rağmen bölgesel ve uluslararası taraflar, özellikle Mısır, Suudi Arabistan, BAE gibi Arap ülkeleri ve hatta kendi iç krizi ışığında Sudan bile onu yakından izliyor ve takip ediyor. Somali’nin Afrika Boynuzu’nda, Arap Yarımadası’nın karşısındaki güney Kızıldeniz’in girişinde yer alan bir Arap-Afrika ülkesi olması, Arap ülkelerinin ulusal güvenliğinin kalbindeki Türk varlığının ağırlığını artırıyor. Hiç şüphe yok ki Somali’nin iç sahnesine yönelik Arap ihmali, geri çekilmesi ve hatta bölünmesi var, bu da onu Etiyopyalılar, Türkler, İsrailliler veya diğerleri olsun, başkalarının onu doldurmaya ve ipleriyle oynamaya çalışmasına izin veren bir boşluk haline getirdi.

Hikaye daha yeni başlıyor!

Kaynak :Evrensel / Yusuf Ertaş