fbpx

SYKP İsviçre 6. Olağan Kongresi: Demokratik ve sosyal bir Cumhuriyet için birleşelim!

Paylaş

SYKP İsviçre Koordinasyonu, “Türkiye’den faşizmi defedelim, demokratik ve sosyal cumhuriyeti inşaa edelim” şiarıyla  6. Olağan Kongresi’ni gerçekleştirdi.

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP)  İsviçre Koordinasyonu 6. Olağan Kongresi’ni Bern’de gerçekleştirdi.  “Türkiye’den faşizmi defedelim, demokratik ve sosyal cumhuriyeti inşa edelim” şiarıyla  gerçekleşen kongrede yeni koordinasyon seçilirken, Yeşil ve Sol Parti’yi büyütelim çağrısı yapıldı. SYKP Eş Genel Başkanları Canan Yüce ve Cavit Uğur kongreye selamlama videosu gönderdi.

İsviçre Demokratik Kürt Toplumu (CDK), İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu (İDHF), İsviçre İnsan Hakları Dayanışma Derneği (İHDD), Bern Alevi Dergahı, MAR-DEF, İHD İsviçre Temsilciliği, Pangea Kültür temsilcileri kongreye katılırken, DİDF İsviçre, FEDA İsviçre ve Yeşiller / BastA! Miletvekili Sibel Arslan da mesaj göndererek kongreyi selamladlar.

Kongrede iki yıl boyunca görev yapmak üzere Eşsözcüler, koordinasyon kurulu ve etik kurul seçildi. SYKP İsviçre’nin yeni dönem Eşsözcüleri olarak Berfin Göçer ve Memduh Özdemir belirlenirken, Koordinasyon kuruluna Ezgi Solmaz, Hüseyin Bektaş, Nehir Karataş Tandoğan, Toros Korkmaz, Berfin Köse, Tuncay Yılmaz seçildi. Koordinasyon kurulu yedek üyeleri olarak ise Demet Dursun, Gülüm Erinmez, Selim Ünay ve Adem Arslan belirlendi. SYKP İsviçre Etik kuruluna Hürü Tat, Nergiz Özdemir, Hüseyin Kürekçi seçilirken yedek olarak da Muazzez Yücel ve Ali Akkurt görev aldı.

SYKP İsviçre adına önceki dönem Eş Sözcüler Çiğdem Gönel ve Memduh Özdemir’in gerçekleştirdiği açılış konuşmasının tam metni şöyle:

“ÇUBUĞU TÜRKİYE’DE FAŞİZMİN KURUMSALLAŞMASININ ÖNÜNÜ KESME MÜCADELESİNE BÜKÜYORUZ”

Kongrede konuşan SYKP İsviçre Eş Sözcüsü Çiğdem Gönel, “Mart ayı, devrim ve mücadele tarihinde iz bırakanları, buzu kırıp yolu açanları öfke ve hüzünle andığımız aydır. Devrimci dayanışmanın en güzel örneklerinden olan Kızıldere direnişinde Mahir Çayan ve 9 arkadaşının katledilmesi, TARİŞ direnişçileri Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun ve Necati Vardar’ın idam edilmeleri, 12 Mart darbesi sonrası hızla yükselen devrimci dalgayı kırmak için yapılan Beyazıt katliamı, Kürt halkının özgürlük mücadelesini boğmak için girişilen Halepçe katliamı, bu toprakların uslanmaz halklarından Alevilerin uğradıkları katliamlardan birisi olan Gazi katliamı ve devrimci direniş önderlerinden Mehmet Latifeci’nin katledilişi Mart ayına rastlar. Mart ayında kaybettiklerimizin şahsında, devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirdiğimiz tüm canları anıyorum. Ülkemizin zor ve kritik bir dar boğazdan geçtiği bu olağanüstü günlerde topladığımız kongremizin eksenini, Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmasına karşı verilen emek, demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesini güçlendirmek olarak belirledik.  SYKP İsviçre olarak yaşadığımız ülkenin, Avrupa’nın ve dünyanın mücadeleleriyle ülkedeki mücadeleyi birbirine bağlayan bir siyaset hattı kurmaya özen gösterdik her zaman. İçerisinden geçmekte olduğumuz olağan sürecin olağanüstülüğünü dikkate alarak deyim yerindeyse çubuğu Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmasının önünü kesme mücadelesine büküyoruz.  Biliyoruz ki Türkiye’de faşizmin galip gelmesi sadece Türkiye’yi değil, bütün Ortadoğu ve Avrupa coğrafyasını da etkileyecek, dünya genelinde yükselişe geçen sağcı, faşist siyasetin değirmenine su taşıyacaktır. Ayrıca, uğruna mücadele ettiğimiz ‘emek, demokrasi, barış ve özgürlük’ parolaları, Dünyanın dört bir yanında savaşlar, ırkçılık, cinsiyetçilik, ekonomik kriz, ekolojik yıkım, yeni sağ dalga ve faşizm yükselirken evrensel nitelikte parolalardır” dedi.

SÖMÜRÜ DÜZENİNİZİ MUTLAKA DEVİRECEĞİZ!

Sermayenin ekonomik krizi, Covid salgınını ve savaşları bahane ederek işçi sınıfının kazanılmış haklarına ve alın terine göz dikmiş olduğunu vurgulayan Gönel, “Dünyanın yüzde 1’ini oluşturan zenginlerin serveti, geri kalan yüzde 99’un servetinin iki katına ulaşmışken, hala kapitalist sistemin yapısal faturası işçilere, emekçilere çıkartılmak isteniyor. Sadece Türkiye’de değil, İsviçre’de ve Avrupa’da da enflasyon yükselir, hayat pahalanırken, tekeller karlarına kar, servetlerine servet katıyorlar, sıra işçiye geldiğinde ise fedakarlık istiyorlar. Pandemiden sonra şimdi de Ukrayna-Rusya savaşı bahane edilerek enerji faturaları, market fiyatları, okul, yol, hayat masrafları artarken emeğimiz daha da değersiz hale getirilmek isteniyor. Yok öyle yağma! Emeğimizin hakkını size yedirmeyeceğiz, sömürü düzeninizi mutlaka devireceğiz! Kapitalist – emperyalist sistem çoktan dünya halkları için bir umut kaynağı olmaktan çıktı. İnsanlar bu sistemde sadece savaş, yoksulluk, ekolojik yıkım ve patriyarkayla işbirliği içerisinde cinsiyetçilik görüyorlar. Ve durumun bu sistem içerisinde düzelebileceğine zerrece inanmıyorlar artık. Sosyal Forumlar, Türkiye’de Gezi ayaklanmasıyla yaşadığımız işgal hareketleri, işçi sınıfı ve ezilenlerin yeni enternasyonal mücadele arayışları henüz yeterince güçlenmiş olmasa da sermayeye korku salıyor. Bu arayışın büyük bir öfke seli olup üzerlerine geleceğini bildiklerinden dünyanın her köşesinde aşırı sağcı, dinci, faşist örgütlenmeleri güçlendiriyorlar” ifadelerini kullandı.

SERMAYENİN ANTİ DEMOKRATİK YÖNELİMİNE BİZ İŞÇİLER VE EZİLENLER SOSYALİST DEMOKRASİ PERSPEKTİFİYLE YANIT VERMEK ZORUNDAYIZ

Baskıcı ve faşist yönetimlerin normalleştirilmek istendiğine vurgu yapan Gönel, “Fransa’da neoliberal Macron’la faşist Le Pen yarışırken, İtalya’da faşist koalisyona, İsveç’te aşırı sağcı Jimmie Akesson’a, Macaristan’da faşist Orban’a, Polonya’da Duda’ya iktidar teslim edilmiş durumda. Almanya’da ise bu sağcılaşma bizzat Sosyal Demokratlar ve Yeşiller eliyle yapılmakta. Adeta Avrupa’da ve tüm dünyada işçi sınıfının ve ezilenlerin demokratik kazanımları rafa kaldırılmak, baskıcı, faşist yönetimler normalleştirilmek isteniyor. İşte demokrasi talebi tam da bu yüzden bütün dünyada önem kazanıyor. Sermayenin anti demokratik yönelimine biz işçiler ve ezilenler sosyalist demokrasi perspektifiyle yanıt vermek zorundayız. Nitekim bu sağcılaşmaya karşı bütün dünyada işçiler, kadınlar, gençler, yoksul köylüler, ekoloji hareketleri seslerini yükseltiyor, hatta yarattıkları alternatifleri iktidara taşıyorlar. İşte son olarak Brezilya’da yaşadık bunu. ABD’nin desteklediği faşist Bolsonaro’ya karşı Brezilya işçi sınıfının, topraksız köylülerinin, yerli halklarının, kadınların desteklediği Lula da Silva başkanlık seçimin kazandı ve demokratik değişimi başlattı. Kolombiya, Peru, Honduras, Şili demokrasi mücadelesinin Latin Amerika’da kazandığı mevziler olurken, Fransa’da Sarı Yelekliler, İngiltere’yi her gün sarsan grevler, Almanya’da hayat pahalılığına karşı yayılan eylemler, gençlerin gelecekleri için verdikleri iklim mücadelesi, kadınların İrlanda’da, Polonya’da, İspanya’da, Türkiye’de, Rojava’da, İran’da emekleri, bedenleri ve yaşamları için yükselttikleri jin, jiyan, azadi sloganı alanı zorbalara bırakmayacağımızın en açık göstergesidir. Şimdi hep birlikte kadınca ses verelim dünyanın dört bir yanında direnenlere, jin, jiyan, azadi” diyerek sözlerini tamamladı.

“BU SEÇİMLERDE KARANLIK GİDİŞATI DURDURACAĞIZ!”

Burada doğan ve yaşayan insanlar olarak tek düşüncelerinin Türkiye olduğunu belirten SYKP İsviçre Koordiasyonu Eş Sözcüsü Memduh Özdemir, “Tek adam diktatörlüğüne, dinci ve ırkçı bir faşizme teslim edilmek istenen Türkiye. Savaş uçaklarının, Obüs toplarının, bombaların, silahların kuşatması altında direnen Kürdistan. Hangimiz kafamız rahat ve gönlümüz ferah bir şekilde bu yaz için ülkeye gidiş planı yapabiliyoruz? Hiçbirimiz! Henüz depremin yaralarını saramamış, yitirdiğimiz binlerce canımızın hesabını soramamışken, Türkiye tarihinin en kritik seçim sürecinin içerisine girdik. 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek seçimler, gelecek on yıllarda devlet ve toplum arasındaki ilişkilerin seyri üzerinde belirleyici izler bırakacak. Bu seçimlerle ya şimdiki karanlık gidişatı durdurarak, tek adam yönetimine son verecek ya da faşizmi kurumsallaştırma doğrultusunda iktidar blokunun önünü daha da çok açacak, ırkçılık, mezhepçilik, erkek egemenliği ve ekolojik yıkımın önüne geçilmesi daha zor bir hal alacak. Bu kaygı sadece ülkede yaşayanlar için değil, bizler için de geçerli. Kim adı sürekli kadın cinayetleriyle, çocuk istismarıyla, doğa ve tarih talanıyla, dizginsiz emek sömürüsüyle, işçi katliamlarıyla, LGBTİ+ cinayetleriyle, göçmen düşmanlığıyla, ırkçılıkla, savaşla, çatışmayla, ayrımcılıkla, cezaevleri ve tutuklamalarla anılan bir ülkenin vatandaşı olmaktan mutluluk duyar. Ülkedeki ekonomik ve siyasal kriz derinleştikçe yurtdışında yaşayan bizlere daha da çok döviz ve oy deposu gözüyle bakılıyor. Sorunlarımıza ve taleplerimize kulak veren yok! Çifte vatandaşlık, gasp edilmiş haklarımızın geri kazanılması, zorunlu askerlik, çifte vergiler, anayasal-yasal haklar, siyasal sürgünlüğün sona erdirilmesi, pasaporta el koyma, geri gönderilme, gözaltı ve tutuklanma risklerimiz ülkeyi yönetenlerin umurlarında bile değil” dedi.

YAŞASIN DEVRİM, YAŞASIN SOSYALİZM

Emeği ve doğanın sömürülmediği bir yaşam istediklerini vurgulayan Özdemir, “SYKP olarak, eşit, özgür, barış içerisinde, demokratik ve sosyal bir Türkiye için Halkların Demokratik Partisi’ni ve şimdi HDP’nin AKP hileleriyle baş etmek için işaret ettiği Yeşil Sol Parti’deki buluşmamızın tarihi bir şans olduğuna inanıyoruz. Aklımızı, fikrimizi, deneyimlerimizi, emeğimizi, enerjimizi, yaşamdan biriktirdiklerimizi, umutlarımızı ve gülüşlerimizi yanyana getirirsek diktatör Erdoğan’dan ve faşizm tehdidinden kurtulabilir, İkinci yüzyılında cumhuriyeti demokratikleştirme yürüyüşümüzü hızlandırabiliriz. Biz ne Türkiye’de ne İsviçre’de ne de dünyanın hiçbir coğrafyasında bu düzene mahkum değiliz. Kimsenin kimliğinden, cinsiyetinden dolayı üstün olmadığı, emeğin ve doğanın sömürülmediği bir ülke, bir dünya, bir yaşam istiyoruz. Biliyoruz, onlar da bunu bize vermek istemiyorlar. Ama bugün Salvador Allande’nin izinde faşizmi dize getiren Şili halkının söylediği gibi ‘El pueblo unido jamás será vencido’ yani “örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!” Öyleyse haydi ellerimizi birleştirmeye, haydi saflarımızı sıklaştırmaya, haydi SYKP’de örgütlü mücadeleye, haydi HDP’de ve Yeşil Sol Parti’de birleşmeye, haydi Emek ve Özgürlük İttifakını büyütmeye diyoruz! Kahrolsun, kapitalizm, patriarka ve doğa düşmanlığı! Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm, yaşasın feminizm” dedi