Feminizm bile denmez, kadınların var olduğuyla tanışmam 20’li yaşlarımın başlarına dayanır. O zamanlar daha safım tabi, hayatta 10 sene geride kalmışım, çok daha az görmüş, çok da az yaşamışım. Hayat çok güzeldi o zamanlar ve ben daha umutluydum. Mucizelere inanıyordum.
O zamanlar mücadelede erkekler olmadan kadın-erkek eşitliğinin olmayacağını düşünüyordum. Henüz Birleşmiş Milletler’in “Kadınlar için Erkekler” kampanyası kadar düşmemiştim çok şükür ama gerçekten “mücadeleden gelen”, kadın-erkek eşitliğine inandığını, feminist olduğunu söyleyen erkek arkadaşlarım vardı ve niye onlarla birlikte yürümeyeyimdi?
İki sene önceye kadar bile böyle düşünüyordum açıkçası. 2015 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde “erkekler dışarı” diye bağırdıklarında sesimi çıkarmadım. Bir kadın arkadaşımın kortejde sevgilisiyle el ele tutuşan adamı omuzundan tuttuğu gibi atışına güldüm ve komik bir anı olarak anlattım yıllarca.
Sonra o “mücadele”nin içine girdim. Eş-sözcülük/Eş-başkanlık’ta bile kadınların sesinin dinlenmediğini gördüm. En “feminist”, “sol”, “yeşil” olduğunu iddia eden bir partide bile erkekler çok konuştuğu ve kadınlara söz hakkı vermediği için fermuar denilen bir sistem kullanıldığını gördüm ve çok üzüldüm. Kadınların daha fazla konuşabilmesi için bir sistem yaratılmış ama erkeklerin sadece daha az konuşması akıllarına gelmemiş. Çok fazla erkeği dinledim. Söyleşilerde konuşmacıya soru sormak için el kaldırıp, konuşmacıya açükleyen erkekleri dinledim. Profesyonel olarak siyaset yapan, kadınları kurtarmak için konuşan ama evde karısının kendisine “hizmet” etmesine ses etmeyen adamları gördüm. Yüksel Selek’in de dediği gibi, gördüm ki “Her komünist erkeğin ayağının altında bir komünist kadın vardır”.
Televizyonda altı tane adamın bağıra bağıra bir şeyleri açıklamasını izledim, sinirlerim bozuldu. Haberleri erkeklerden dinledim. Köşe yazılarını erkeklerden okudum. Radyoyu açtım, erkekler konuşuyordu.
Evlenmeye karar verdim, tahakkümün ne demek olduğunu evde çok iyi gördüm. Sabahtan akşama kadar çalışıp, akşam eve gelip yemek yapıp, kocasının arkasını toplayıp, boş hafta sonlarında temizlik yapmanın ne demek olduğunu gördüm. Bir yerlere gitmek için “izin” almayı öğrendim.
İşimde başarılı oldum, kıskançlığı gördüm. Yukarılara çıktıkça, oralarda ne kadar az kadın olduğunu gördüm. Çalışanların hep kadın, yöneticilerin hep erkek olduğunu gördüm.
Üzüldüm, sinirlendim, nefret ettim erkeklerden zaman içinde. Ama etmek istemedim. Çünkü iyi erkekler olduğuna inanmak istiyorum. Radikalleşmek istemedim. Erkek de olsa insandır neticede diye düşünmek istedim. Ve erkeklerden de en fazla insanlardan nefret ettiğim kadar nefret etmeliyim, daha fazla nefret etmek ayırımcılık ve türcülük olur dedim. Şiddete hayır dedim, erkekleri öldürmeyeceğim, pipilerini kesmeyeceğim. Onlar benim amıma koysa da sürekli, ben onlara koymayacağım.
Her şeye eyvallah, ama 8 Mart’a gelmeyin kardeşim!
Erkekler, her yerdesiniz. Televizyonu açıyorum oradasınız, Meclis’e bakıyorum oradasınız. Tüm Bakanlar erkek. Başbakan erkek. Cumhurbaşkanı erkek. Sokaklar erkek dolu. Tüm kamusal alanları erkekler işgal etmiş.
Bir gecemiz var. Kadınların görünür olması için bir gecemiz var. Onu da çok görmeyin. Gelmeyin 8 Mart’a. O kadar mı egonuz var? Sizsiz bir tane sokak olamaz mı şu koca şehirde? Sizce gerçekten o kadar mı değerlisiniz feminist isyan için? Orada bir kişilik yer işgal edince, kadınlara destek mi oldunuz? Sizin bir kişilik desteğiniz çok mu değerli yürüyen 30bin kadın için?
Sinirlenmiyorum, sakinim.
Bu sene her zamankinden fazla erkek gördüm kortejde. Bakın erkek kardeşlerim. Sizler de birinin abisi, erkek kardeşi, babasısınız sonuçta… Ama gelmeyin güzel kardeşlerim. Mümkünse 8 Mart’ta Taksim’e çıkmayın.
Eminim dün gece yürüyüşe sızmış erkekler, hepiniz normalde çok şahane insanlarsınızdır.
Eminim hiçbir kadını öldürmemişsiniz, hiçbir kadını dövmemişsinizdir, hiçbir kadını itmemişsinizdir, hiçbir kadına bağırmamışsınızdır.
Eminim hiçbir kadını tecavüz etmemişsiniz, taciz etmemişsinizdir, ellememişsinizdir, laf atmamışsınızdır. Eminim partneriniz sevişmek istemediğinde onu zorlamamışsınızdır sevişmeye, ısrar etmemişsinizdir hayır dediğinde.
Eminim iş yerinizde erkeklere eşit sayıda kadın vardır, sadece çalışan değil yönetici olarak. Eminim erkeklerle aynı maaşı alıyorlardır. Eminim partneriniz sizden daha çok maaş aldığı, daha başarılı olduğu için kıskanmamışsınızdır hiç. Eminim hiç partnerinize “gene ne işin var” dememişsinizdir.
Eminim ev işlerini bölüşüyorsunuzdur, eminim partneriniz istediği için değil, evde de işte de kadın-erkek eşitliğine inandığınız için siz zaten ev işlerini yapıyorsunuzdur, çocuk bakımını üstleniyorsunuzdur.
Eminim ataerkin öznesi olsanız da, erki yıkmak için her gün mücadele veriyorsunuzdur.
Eminim hepiniz yeryüzüne inmiş bir meleksinizdir ve melekler su ister. Bunun sizin şahsınızla bir alakası yok. O kadar da önemli değilsiniz. Sizi tanımıyorum. Bunun kadınların kamusal alanı doldurmasıyla bir alakası var ve erkekler o yürüyüşte olduğunuz zaman benim alanımdan çalıyorsunuz. Sadece kız kardeşlerimle yürüme hakkımı elimden alıyorsunuz. Kadınların bir sene boyunca örgütlemek için çalıştığı kadın, feminist yürüyüşten nemalanıyorsunuz. Bir geceliğine İstikal caddesi sizsiz kalsın, 9 Mart’ta yine doldurursunuz. Başka zamanlarda gelin. Feminist söyleşileri dinleyin, öğrenmeye çalışın, okumalar yapın. Sorular sorun, dinleyin kadınları. Ama 8 Mart’a gelmeyin.
8 Mart’ta iki kadın usulca sokulup yürüyüşten çıkmanızı istediğinde sessizce çıkın, benim de burada olmaya hakkım var, destek veriyorum, ayırımcılık yapıyorsun demeyin. (evet sizden bahsediyorum iki sakallı adam, birinizde turuncu mont vardı, sizi elimden zor kurtardılar*) Hatta mümkünse gelmeyin 8 Mart’a, hiç sızmayın o yürüyüşe. Ne işiniz var abi feminist gece yürüyüşünde, bir yerde de olmayıverin ya!
*erkeğe şiddete hayır
Kaynak: Yeşil Gazete