fbpx

Brezilya: Darbeci ‘bolsonaristas’ ve eşekten düşmüş karpuz

Paylaş

Brezilya’da eski devlet başkanı Bolsonaro’nun yandaşları 8 Ocak Pazar günü akşam saatlerinde
Kongre, Başkanlık Sarayı ve Yüksek Mahkeme binalarını basmıştı. Dört saatten fazla süren
kargaşanın ardından güvenlik güçleri tekrar duruma hakim oldu, göstericileri binalardan çıkardı,
300’ü aşkın işgalciyi tutukladı. Başsavcılık, resmi binalara yapılan saldırıda “sorumluluğu
bulunanların” tespit edilmesi için derhal soruşturma başlatma çağrısında bulundu. Başkentteki
genelkurmay karargahının önüne kamp burmuş bulunan 1200 “bolsonarista” Pazartesi günü
gözaltına alındı ve çadırları kaldırıldı. Bolsonaro yandaşlarını başkente getiren birçok otobüse de
askeri güçler tarafından el kondu.

Yüksek Mahkeme Brasilia Eyalet Valisi ve bir Bolsonaro müttefiki olan İbaneis Rocha’yı “90 gün
süreyle” görevden aldı. Onun güvenlik sekreteri, Bolsonaro döneminin Adalet Bakanı olan
Anderson Torres ise saldırının başlangıcından iki saat sonra valinin kendisi tarafından görevden
alınmıştı ama zaten 6 Ocak’tan beri ABD’de, Bolsonaro’nun da bulundugu Florida’da “tatilde” idi.
Daha sonra Anderson Torres ile bölgedeki inzibat gücünün komutanı Albay Fábio Augusto
hakkında tutuklama kararı da çıkarıldı.

İşgal nasıl gerçekleşti?

Bolsonarocular, kendi liderlerinin yenilgisinden bu yana iki aydır kışlaların önünde kamp kurmuş,
iktidarın Lula’ya teslim edilmemesi için “askeri müdahale” talep ediyorlardı. Seçimden sonraki bir
hafta boyunca bazı ana yolları kesip ekonomiyi aksatmaya çalışmışlardı. Noel arifesinde de polis bir
kamyonda yakıt deposuna yerleştirilmiş patlayıcı düzeneği, çok dayıda silah ve mermi ele geçirdi;
ertesi gün tutuklanan bir “bolsonarista” Brasılia havaalanını uçurmak ve kaos yaratıp ordunun
yönetime el koymasını sağlamak istediğini itiraf etti.

Brezilyalı araştırmacıların belirlemesine göre Cuma gününden beri Twitter’da 10.000’den fazla
hesaptan “Festa da Selma” ifadesi paylaşılmıştı (Aslında “savaş narası” anlamına gelen “selva”
kelimesi, denetimden kurtulmak için, “selma” diye değiştirilmiş). Seçimlerde hile yapıldığına
inanan Bolsonaro yandaşlarını başkente çağıran üstü kapalı bir mesajdı bu. Onları büyük
şehirlerden uzakta, ülkenin göbeğinde bulunan Brasilia’ya götürecek otobüsler ise “özgürlük
karavanları” diye adlandırılmıştı. Örgütleyiciler, Telegram ve WhatsApp’ta pratik yönergeler de
paylaştılar: Başkentin haritaları, buluşma noktalarının adresleri, güzergahlar, tavsiyeler vs. Bir
gönderi “Tüm masraflar ödendi. Su, kahvaltı, öğle ve akşam yemeği. Ve Planalto’da (başkanlık
sarayının alanı) kamp yapacaksınız” diye bildiriyordu. Cumartesi günü otobüslerle gelen 4 000
kadar “bolsonarista” genelkurmay karargahı önündekilere katıldı. Ertesi gün hep birlikte 8
kilometrelik bir yürüyüşle “üçlü iktidar” meydanına vardılar. Çekilen resim ve videolardan bu
yürüyüş sırasında polisin onlara yol gösterdiği belli oluyor.

Kongre ile Yüksek Mahkeme Şubat ayına kadar tatilde olduğu için binalar hemen hemen boştu.
Eyalet yönetimi yeni gelenlere ve binlerce kişilik yürüyüşe rağmen, asgari sayıda polisle alınmış
güvenlik önlemlerini arttırmadı. Akşam üzeri birkaç yüz “bolsonarista”, polisin göz yaşartıcı gaz
sıkmasına rağmen, zayıf güvenlik kordonunu kolayca aşarak Kongre salonuna, sonra da diğer
binalara girdi. Video çekimleri, saldırganlar binaları talan ederken, bazı polis memurlarının onlarla
sohbet ettiğini ve birlikte resim çektirdiğini ortaya koyuyor.

İşgalciler, Brezilyalı büyük mimar Oscar Niemeyer’in eseri ve modern mimarının hazineleri olan,
sanat eserleriyle dolu binalarda büyük tahribat yaptılar. Önlerine gelen her şeyi kırıp döktüler,
silahları ve hoşlarına giden eşyaları çaldılar, Kongre salonundaki halıyı ateşe verdiler ve yangının

büyümesini önlemek için salona şu baskını şart oldu. İçlerinden biri, iki yıl önce ABD Kongre
binasını işgal eden Donald Trump yandaşlarının çarpıcı bir taklidi olarak senato başkanının
koltuğuna oturdu. Bir basın sendikası beş gazetecinin saldırıya uğradığını bildirdi. Dövülen ve
bütün aletleri çalınan Agence France-Presse’ten bir foto muhabiri de onlar arasındaydı. Sosyal
ağlarda dolaşan fotoğraflara göre, modernist ressam Di Cavalcanti’nin başkanlık sarayındaki
Mulattoes (Afrikalı-Avrupalı melezleri) adlı eseri de dahil olmak üzere, paha biçilmez tablolar hasar
gördü ve tuvallerine birkaç delik açildi.

Sosyal medyada ayrıca parlamenter ofislerinin yağmalandığını gösteren videolar da paylaşıldı.

Lula’nın tutumu

Lula Brezilya Devlet Başkanlığını devralır almaz, 1 Ocak’ta, daha önce Bolsonaro tarafından
çıkarılan bir dizi kararnameyi iptal etmişti. Bunlar arasında, yerli halkların yaşadığı ve koruma
altındaki topraklarda madenciliğe izin veren, Brezilyalıların ateşli silah edinmesini kolaylaştıran
kararnameler, Bolsonaro tarafından uygulanan ve çevre suçları için ceza verilmesini zorlaştıran bir
işlem da vardı. Lula ve çevre bakanı Marina Silva, ayrıca, Amazon’da sıfır ormansızlaşma,
Brezilya’nın canlı topluluklarına zarar veren istilaların sona erdirilmesi ve yerli halkların ulusal
karar alma süreçlerine daha fazla katılımı için söz verdi.

Başkan baskın sırasında Brasilia’da değil São Paulo eyaletinin sel felaketine uğrayan Araraquara
kentinde bulunuyordu. Saldırıyı haber alınca bakanlardan birçoğuyla videokonferans şeklinde acil
bir toplantı gerçekleştirdi. Federal güvenlik güçlerine müdahale emri veren bir kararname çıkardı
(Brezilya yasalarına göre güvenlik eyaletlerin sorumluluğunda. Bölge polisinin işgali önlemede
başarısız olması üzerine çıkarılan bu kararname federal güçlerin 31 Ocak’a kadar başkentte
kalmasına izin veriyor). Ardından basın toplantısı yaptı. Kısa bir konuşmayla, işgalcilerden
“vandallar, faşistler ve fanatikler” diye söz etti, “Bugün yaptıklarının Brezilya tarihinde eşi benzeri
görülmemiştir […] Güvenlik açığı olduğunu düşünüyoruz […] Eyalet yöneticileri beceriksiz ya da
kötü niyetli […] Bunu yapanların hepsini bulacağız ve hepsi cezalandırılacak” dedi. Lula yasadışı
madencilerin, ağaç tacirlerinin ve “uğursuz tarım işletmelerinin” bu işe karışmış olabileceğini,
“bolsonarista” kamplarını finanse edenlerin peşine düşeceğini, onların da “bu sorumsuz ve
antidemokratik eylemlerin bedelini ödeyeceklerini” ifade etti. Brasilia eyaletinin eski kamu
güvenliği sekreteri Anderson Torres’in eylemlere göz yummaktan ve ihmalden tutuklanmasını
isteyeceğini belirtti. Nihayet, Bolsonaro’nun her zaman şiddeti teşvik ettiğini söyledi ve “O da
sorumlu tutulmalı” dedi.

Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva ile Senato, Temsilciler Meclisi ve Yüksek
Mahkeme başkanlarının imzasını taşıyan bir ortak bildiri yayımlandı. Bildiride “Demokrasinin ve
1988 Anayasasının garantörleri olan Cumhuriyet Güçleri, dün Brasilia’da meydana gelen terörist,
vandalist, kriminel ve darbeci eylemleri reddetmektedir” deniyordu.

Lula kapsayıcı ve hoşgörücü bir söyleme sahip ama aşırı sağın antidemokratik davranışlarına karşı
da tavizsiz bir tutum içinde. Bu sayede ilk vartayı atlattı. Belli başlı kamu kurumlarının yöneticileri
onun etrafında birleşti. Ordu “tarafsız” tutumunu bir ölçüde terketmek zorunda kaldı. Kışlaların
önünde kurulmuş olan ve komutanların da ses etmediği “bolsonarista” kampları dağıtılmaya
başlandı. Adalet ve Kamu Güvenliği Bakanı’nın açıklamasına göre bu temizlik Cuma gününe kadar
tamamlanacak. Onları finanse edenler hakkında halen açılmış soruşturmalar var ve ister istemez
genişletilecek. Yerel yönetimler ve polis içinde suça ortak olanlar veya göz yumanlar bir ölçüde
ayıklanıp cezalandırılacak, diğerleri de belki ayağını denk almak zorunda kalacak. Sağcı partiler ise
net bir şekilde geri bastı; o kesimde çelişki ve ayrılıkların artacağı, taraftar kitlesinin da azalacağı
kestirilebilir.

Fakat sonuç Brezilya solu için tam bir zafer sayılmaz. Tehlike ortadan kalkmış değil ve çift yönlü:
Darbe kışkırtıcılarına ve işgalcilere yönelik işlemler, sadece resmi kurum ve yöntemlere bağlı
kalırsa, Lula’yı ve koalisyon hükümetini kurulu düzene esir edebilir; Bolsonarocuların da mağdur
durumuna düşüp yeniden güç kazanmasına fırsat verebilir. Bunu önlemenin tek yolu emekçi ve
ezilen halk kesimlerini seferber etmek, faşist hareketin ve onları destekleyen sermayenin karşısına
devasa kitle eylemleriyle dikilmektir. Gerçi Pazartesi gününden beri Rio de Janeiro ve São Paulo
başta olmak üzere ülkenin belli başlı kentlerinde birçok kitle gösterisi yapıldı. Gene de bunlar,
görünüşe bakılırsa, henüz faşistlerin gözünü korkutacak seviyede değil. Belki önümüzdeki günlerde
milyonlarca kişinin katıldığı gösteriler yapılır ve daha etkili olur.

Bolsonaro ABD’de, destekçileri ondan uzak duruyor

Bolsonaro’nun partisi PL’nin (Liberal Parti) Başkanı Valdemar Costa Neto, bu şiddet eylemleri ile
aralarına mesafe koyarak, Pazar gününün “Brezilya ulusu için hazin bir gün” olduğunu ifade etti.
“Bugün Brasilia’daki hareket hepimiz için bir utanç kaynağıdır ve partimizi temsil etmez.
Bolsonaro’yu, polisi ya da güvenliği temsil etmez.” dedi. Rio de Janeiro valisi Claudio Castro, São
Paulo hükümet başkanı Tarcisio Freitas gibi PL ya da müttefik sağcı partilerin üyesi çok sayıda
yerel yönetici, senatör ve milletvekili de bu baskının kabul edilemez nitelikte olduğuna ilişkin
açıkmalalar yaptı. Brasilia valisi İbaneis Rocha, görevden uzaklaştırılmadan önce, bir video ile
Başkan Lula’dan özür diledi; Kamu binalarının tahrip edilmesinden sorumlu olanları “gerçek
vandallar” ve “gerçek teröristler” olarak niteledi ve “Biz bütün bu hareketlere Adalet Bakanı Flavio
Dino ile birlikte nezaret ediyorduk. […] Gösterilerin böylesi boyutlar kazanacağını bir an için bile
düşünemedik ” dedi.

Bolsonaro ise, seçimlerde kendisini yenen Lula’ya cumhurbaşkanlığı eşarbını takmamak
bahanesiyle, ama esasen hakkında açılacak kamu davalarından yakayı kurtarmak için, yemin
töreninden iki gün önce ABD’ye kaçmıştı. Baskın sırasında birkaç saat boyunca saat sessiz kaldı.
Neden sonra, darbe girişiminin destek görmeyeceğini anlayınca, bir dizi tweet ile “kamu binalarının
yağma ve işgalini” kınıyomuş gibi yaptı. Bu darbe girişimini geçmişteki iki büyük toplumsal
hareketle aynı kefeye koyarak, “Barışçıl gösteriler, kanunlar çerçevesinde, demokrasinin bir
parçasıdır. Ancak, bugün olduğu gibi kamu binalarının yağmalanması ve işgal edilmesi ile 2013 ve
2017’de sol tarafından gerçekleştirilenler bu kuralı ihlal etmektedir” dedi. Ayrıca Lula’nın kendisine
yönelttiği “kanıtsız suçlamaları” da reddetti.

Uluslararası tepkiler

Brezilya Kongresinin, Yüksek Mahkemesinin ve Başkanlık Sarayının basılıp talan edilmesi dünya
çapında çığ gibi büyüyen tepkilere yol açtı.

İlk tepkiler çoğunlukla Latin Amerika’nın demokrat ve solcu yöneticilerinden geldi. Kolombiya
Devlet Başkanı Gustavo Petro, Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, Küba Devlet Başkanı Miguel
Diaz-Canel, Meksika Devlet Başkanı Manuel Obrador, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro,
Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez, Ekvador Devlet Başkanı Guillermo Lasso ve diğerleri
bu darbe girişimini sert bir dille mahkum edip Lula’nın yanında olduklarını ve onu
destekleyeceklerini açıkladılar.

ABD’de Joe Biden yolda iken kendisine sorulan bir soru üzerine göstericilerin şiddetini “rezilce”
diye niteledi; Dışişleri Bakanı Antony Blinken Twitter’da darbe çağrılarını mahkum etti ve
“Demokratik kurumlara saldırmak için şiddet kullanmak asla kabul edilemez” diye yazdı.
Avrupa’da da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Twitter üzerinden Lula’ya “Fransa’nın
sarsılmaz desteğine güvenebileceği”ni bildirdi. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez saldırıyı mahkum

etti, Lula’ya ve demokratik olarak seçilmiş Brezilya kurumlarına desteğini açıkladı. Portekiz
hükûmeti şiddeti kınadı, Brezilyalı yetkililerin düzen ve istikrar sağlama çabalarını desteklediğini
ifade etti. Almanya Başbakanı Olof Scholz kaygılarını belirtti.

Keza AB Konsey Başkanı Charles Michael, AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve
Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola da, verdikleri mesajlarla, demokratik kurumlara
saldırıyı mahkum ettiler ve Lula’nın yanında olduklarını bildirdiler.

İngiltere, İtalya, Avusturya ve Türkiye saldırıyı Dışişleri Bakanları seviyesinde kınadı.
Rusya, Putin’in basın sözcüsü Dimitry Peskov’un ağzından, “Lula’yı desteklediğini ve bu kargaşayı
kışkırtanları en kuvvetli terimlerle mahkum ettiğini” belirtti. Çin ise tepkisini Dışişleri Bakanlığı
Enformasyon Dairesi Müdür Yardımcısı Wang Wenbin’in “saldırıyı mahkum eden ve Lula’yı
destekleyen” mesajıyla dile getirdi.

Kıssadan hisse

Seçim yenilgisini içine sindiremeyen, taraftarlarını şiddet eylemlerine teşvik edip darbe kışkırtıcılığı
yapan Bolsonaro Kongre baskınından sonra yeniden, daha ağır bir yenilgiye uğradı ve tecrit oldu.
Brezilya’nın sağcıları artık mecburen ondan yüz çevirecek ve kendilerine yeni bir lider arayacak.
Belki ülke dışındaki koruyucuları bile zamanla bu gereksiz yükü taşımaktan kaçınmanın bir yoluna
bakabilir. Kendi ülkesinde ise hakkındaki dava dosyaları daha da kabarık olacak, bir aftan
yararlanmadığı sürece, Brezilya’ya dönemeyecek ya da dönerse tutuklanacaktır.

Peki bu kıssadan bize de bir hisse çıkar mı?

Brezilya Türkiye değil, Bolsonaro iktidarda 20 yıl değil sadece 4 yıl kalabildi, bizde bir Lula da
yok. Gene de evet, kesinlikle çıkar. Hem de birbirinden çok farklı siyasi kesimler için: Seçimi
kaybettikleri takdirde taraftarlarını seferber edip devlet gücünü de kullanarak yerlerinde
kalabileceklerini sananlar varsa, onlar için; “Bunlar seçimi kaybetse de gitmez” karamsarlığına
kapılmış olup bunu öne doğru kaçarak örten ve “sol” keskinliğe sarıp sarmalayanlar için; yakında
başlarına devlet kuşu konacağını sanan iktidar adayları için…

İlk iki gruptakilere söylenecek olan şu: Seçimi kaybeden siyasi iktidarı da kaybediyor. Yenilgiyi
kabul etmeyip zor yoluyla suyun başını tutmaya kalkışırsa tekrar ve bu kez çok daha ağır bir
yenilgiye uğrayarak, artık geriye kalan kısmi toplumsal meşruiyetini de kaybederek, gözü çöplükte
kalan horoz gibi, ardına baka baka gidiyor (ki biz bunu İstanbul’da belediye seçimleri yenilendiği
zaman da görmüştük). Daha önce siyasi iktidarı ellerinde tutanlar seçimi kaybedince devlet
bürokrasisinin tutumu da değişiyor; kendilerine gönülden bağlı ve “emrimizde” sandıkları
görevlilerin birçoğu tarafsızlaşıyor veya saf değiştiriyor; aynı şekilde eski yandaşlarının ve
müttefiklerinin birçoğu da onları terkediyor ya da araziye uyuyor; partileri eşekten düşmüş karpuza
dönüyor; geriye kemikleşmiş ama yeteneksiz, beceriksiz, futbol takımlarının holiganlarına benzer
az sayıda militandan başka kimse kalmıyor.

Üçüncü kesim için söylenmesi gereken de şu: Bunlar, iki yıl önce ABD’deki ve şimdi Brezilya’daki
Kongre baskınlarında görüldüğü gibi, gene de çok önemli bir tehdit ve tehlike kaynağı. Seçimden
sonra pürüzsüz bir iktidar değişimi olacağını sanmak hayal aleminde yaşamaktır; tehlikeyi
küçümsemek ve hem kendini hem de halkı kandırmak olur. Bu tutum yüzünden sonunda atı alan
Üsküdar’ı geçebilir; 2018 seçimlerindeki Muharrem İnce gibi “Adam kazandı” diye boyun eğmek
zorunda kalabilirsiniz ve ülkeyi zifiri karanlığa mahkum etmenin sorumluluğunu ömür boyu
taşırsınız. Buna meydan vermemek için örgütlü, derleyip toparlayıcı, toplumu harekete geçirmeye
hazırlıklı ve her durumda mücadeleye kararlı olmak gerek.

Elbette bütün bunlardan önce de seçimi ciddiye almak ve kazanmayı bilmek şart.