fbpx

Kürt “Milliyetçilerin” Yarışı

Paylaş

Geçtiğimiz Cuma günü (23 Aralık) Paris’te yine bir katliam yaşandı. Tıpkı 10 yıl önce Türk istihbaratının
yaptığı terör eylemi gibi. Bu, Türk MİT’inin yeni bir terör eylem tarzı değil elbette.

9 Ocak 2013’te yine Paris Kürt Enformasyon Merkezi’nde 3 Kürt kadın siyasetçi, Sakine Cansız, Fidan
Doğan, Leyla Şaylemez benzer yöntemle katledilmişlerdi. Tetikçi Ömer Güney’in MİT ile ilişkisi açığa
çıktığı halde etkili bir soruşturma yapılmamış, daha mahkeme süreci devam ederken tetikçi Ömer
Güney’in cezaevine öldüğü/öldürüldüğü haberi yayınlanmıştı.

Tarih 28 Şubat 1986. İsveç’in başkenti Stockholm’de dönemin İsveç başbakanı ve aynı zamanda bir
Kürt dostu olan Olof Palme katledildi.

Daha cenaze yerdeyken faşist Türk basını çoktan faili bulmuştu bile. Alelacele önceden hazırlandığı
belli, uydurma dosyalarla PKK’yi fail olarak göstermeye çalıştı. Ve İsveç polisi, Türk polisi ile işbirliği
yaparak olayı PKK’nin üstüne yıktı. Yine bu olayın faili de, daha mahkeme süreci devam ederken
cezaevinde öldü/öldürüldü olay böylece kapandı. Yıllar sonra İsveç mahkemesi, olayın PKK ile ilgisinin
olmadığına karar versede etkili bir soruşturma yapmayarak olayı kapattı.

4 gün önce, yine benzer bir olay, yine üç Kürt aktivistin katledilmesi…

Burada düşünülmesi gereken şey; evet, bu olayları yaptıran Türk istihbaratının olduğu kesin. İyi de
peki Türk istihbaratı tek başına mı yapıyor?

Başta İsveç olmak üzere Fransa, Almanya ve diğer Avrupa istihbarat teşkilatlarından bağımsız, Türk
istihbaratının Avrupa’nın hiçbir yerinde sokağa çıkması bile imkansız.

Katliamda kullanılan tetikçilerin cezaevinde ölmeleri de tesadüf değil. Avrupa adaleti denen şey ise
inceden inceye siyasi çıkarların gerektirdiği gibi davrandığı da defalarca Kürt siyasi mağdurlar
üzerinden test edilmiş bilinen bir gerçek.

Cinayetin daha ilk gününde tetikçiye sağlık raporu aldırıp gözaltı işlemi bile yaptırmayan bir adaletin
tecelli edeceğine Kürtler inanmıyor.

Dolayısıyla nasıl ki işgalci faşist Türk devleti ne zaman Kürt halkına saldırmışsa (Rojava, Güney
Kürdistan) Avrupalıların, “Türkiye’nin hassasiyetlerini anlıyoruz” nakaratını tekrar ettikleri gibi.

Genel durum bundan ibaretken peki bizim “Kürd milliyetçileri” ne yapıyor?

Katliamın ilk günü, halkımızın canı, yüreği yanıyor, şehitlerini sahiplenmek için Paris’te toplanmışlar,
öfke zirvede doğal olarak, katiller bir araçla, toplanmış kitlenin arasına dalarak bozkurt işareti
yapıyor, Türk bayrağı sallıyor korkusuzca, adeta meydan okuyor.

Kim bunlar?

Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Evîn Goyî, sanatçı Mir Perwer ile Abdullah Kızıl’ın ve daha
nice Kürt insanının katilleri.

Polis ne yapıyor?

Onları alıp götüreceğine kitleye biber gazı, jop ve silahla, haklı tepkisini ortaya koyan
Kürt halkına saldırıyor.

Olaylar doğal olarak çığırından çıkıyor. Oradaki tertip komitesi, aktörler, yönetenler
güvenlikten sorumlu kişiler, böylesi olayların yaşanmasını istemedikleri gibi canla başla kitleyi
sakinleştirmek için mücadele ediyor. (Görüntüler sosyal medyada mevcut.)

Ardından Paris Emniyet Müdürü açıklama yapıyor, diyor ki; olayın bu duruma gelmesine
bozkurtların tahriki sebep oldu. Yine devam ediyor, buna polisimizin orantısız güç kullanması da
sebep oldu, diyor.

“Dostumuz Fransa’yı niye rahatsız ettinizin”

Pekiyi, tekrar soralım. Her fırsatta PKK’ye ve Öcalan’a bir suç bulma yarışı dışında, sıcak odasında klavyenin başındaki AKP/Erdoğan hayranı bağımsız Kürt devleti isteyen “Kürd milliyetçileri” ne yapıyor?

Yaptıkları açık ortada. İşlerini güçlerini bırakmış, “dostumuz Fransa’yı niye rahatsız ettinizin” hesabını
sorma yarışına girmişler. Şehit edilen Kürt aydın siyasetçi sanatçı yurtsever insanlar, onları hiç ilgilendirmiyor bile.

“Ahmet Kaya Kürt Kültür Derneği niye o saatte açıktı”

Olayı götürüp Abdullah Öcalan’ın posterine bağlayan bile az değil. Hatta olayı fırsat bilip HDP’ye
saldıranı da az değil. Sezai Temelli tivitlerinden alıntı mı dersiniz, (Paris yansın mealinde sonradan
kaldırdığı bir tiviti sosyal medyada paylaşanlar) hatta hızını alamayıp “Ahmet Kaya Kürt Kültür
Derneği niye o saatte açıktı” diyerek neredeyse şehitleri, kendi katili olarak suçlayacak kadar pervasız
kişilikler bile ortalıkta felsefe yapıyor.

Hedef HDP bileşeni ve Kürt dostları

Bu kadar saldırı, zulüm, katliam yapılırken, her gün kimyasal silahlarla Kürt halkının yiğitleri
katledilirken, Rojava’yı işgal saldırılarıyla ablukaya alırken, işgalci faşistlere sesini çıkarmayan
“milliyetçi Kürd”ler, Kürt dostu devrimci, demokrat kesimlerle kavga etme, bunun üzerinden HDP’ye
saldırma yarışını alışkanlık haline getrmişler.

HDP zindanlara, sürgünlere, darp, hakaret, işkence ve göz altılara göğüs gererek sokaktan ayrılmadığı,
direndiği halde, bunları bir gün olsun kimse bir eylemde, yürüyüşte, basın açıklamasında görmüş
değil.

Tek dertleri var, HDP bileşeni Kürt dostlarını hedef almak, demokrat devrimci kesimlere hakaret
etmektir. Ama Erdoğan gibi azılı, yeminli bir Kürt düşmanına tek bir eleştirilerinin olduğunu duyan
gören yok.

Ne diyelim, Allah biraz akıl, biraz da vicdan versin, demekten başka…