fbpx

Paris… Paris…

Paylaş

Kürt halkının acısını, öfkesini yüreğinde hissetmeyenler “ama burası Avrupa, demokratik yollarla, diplomasiyle sonuç alınmalı” derken Sakinelerin katliamının üzerinin on yıldır örtüldüğünü, Kürtleri hedef alan son katliamı “bir psikopatın adli cinayeti” gibi göstermek istediklerini bilmez gibi konuşuyorlar.

Türkiye’de seçim zamanı partilerin vaadi eskiden yatırım, istihdam, huzur, elektrik, yol, su idi. İktidar olmayı hedefleyen halka hizmet vaadiyle kandırmaya çalışıyordu halkı. Halk hizmet bekliyordu neticede.

O zamanlarda da Kürdistan’da durum farklıydı. Seçim zamanı bile asimilasyon ve imha çalışmaları durmazdı. Batıda fabrika yapacağız, yol yapacağız diyenler, Kürdistan’da karakol yapacağız, zindan yapacağız, yatılı okul yapacağız diye vaatte bulunurdu.

Daha sonra hizmet vaatlerinin yerini milletin adeta kafasına fırlatılan, gözüne sokulan makarna, patates, kömür, çay torbaları aldı. Beyaz eşya bile dağıttıkları oldu, hepimiz şahidiz. Bunlar ancak birkaç öğün karın doyurdu, bir ay evi, ocağı ısıttı ama uzun vadeli göz boyamaya yetmedi.

Artık sadaka politikaları da yetmeyince faşist Erdoğan ve şürekâsının son yıllardaki seçim vaadi doğrudan katliam, savaş ve işgal oldu.

Ne de olsa anketlere baktıklarında milliyetçilik ve çatışma politikası oyları arttırıyordu!

Ölüm, kan ve şehit haberleri ırkçı, şovenist, kindar ve dindar neslin besin kaynağı oldu.

Her başa gelen iktidarın başa gelirken “çözeceğiz” diye dile getirdiği Kürt sorunu, çözümden uzaklaşılınca kendilerinin sonu oldu. AKP de farklı değil öncekilerden. Erdoğan “Kürt sorununu çözeceğiz” diyerek başa geldi, savaş ve katliam politikalarına sarıldıkça kendisi çözüldü, eridi, bitmek üzere. İktidarlar gelip geçiyor ama Türklerin Kürt sorunu bir türlü bitmek bilmiyor.

Kürt sorununu bitiremeyen faşist AKP-MHP ittifakı hedefi daha da büyüttü, Kürt halkını bitirmeyi gündemine aldı. Sadece Türkiye’de değil, nerede Kürt varsa oraya saldırmayı ana politikası haline getirdi bu faşist ittifak.

Kürt sorunu dünya meselesi

Bunca katliam, tutuklama, faili meçhul, kayyum, parti kapatma tehdidi, davalar, İmralı tecridi fayda etmedi. Dünyanın üstüne kâbus gibi çöken DAİŞ terör örgütünü büyüttüler Kürtlerin karşısında, işe yaramadı. SİHA’lar, F16’lar, OBÜS toplarıyla bombaladılar çare olmadı.

Şam’ın Emevî Camii’nde namaz kılmayı planlayanlar Washington’da, Moskova’da, Jerusalem’da Kürtlere kara operasyonu için izin dilenir duruma geldiler.

Kürtleri, Kürt Özgürlük Hareketini teslim alıp Ortadoğu’da sultan olmayı planlıyordu ola ola tarihe faşist, katliamcı, DAİŞ patronu olarak geçecek bir diktatör olabildi.

Saraydaki hesap Kürt halkının direnişinde kırıldı, tuzla buz oldu.

Üstüne üstlük Türkiye’nin çözemediği 25 milyonluk Kürt sorunu Dünya’nın 50 milyonluk Kürt sorununa döndü.

Şairin dediği gibi;

Cellat uyandı yatağında bir gece

“Tanrım” dedi “Bu ne zor bilmece:

Öldürdükçe çoğalıyor adamlar

Ben tükenmekteyim öldürdükçe…”

Paris… Paris…

Kürtler 10 yıldır “Katliam aydınlanmadıkça Fransa karanlıkta kalacak” diyor Paris’te. 9 Ocak 2013’te 3 Kürt kadın devrimcinin, Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez’in Paris’te katledilmesinin üzerinden 10 yıl geçti ve hala bu katliamın arkasındaki gerçekler, bağlantılar açığa çıkartılmadı. Kürtler onuncu yıldönümünde bir kez daha bu katliamının hesabını sormaya hazırlanırken, tam da Noel arifesinde, süslü ışıklı Paris bir kez daha karanlığa gömüldü bizler için. Dünyaya “Jin, Jiyan, Azadi” sloganını kazandıran Kürt kadın hareketi öncülerinden Emine Kara, sanatçı M. Şirin Aydın ve devrim emekçisi Abdurrahman Kızıl katledildi.

Ahmet Kaya Kültür Merkezi’ne yönelik saldırıyı gerçekleştiren tescilli bir ırkçıydı. Önceki katliamda bir Kürt ihanetçisini kullanan MİT belli ki dikkatleri üzerinden kaydırmak için bu kez bir Fransız ırkçıyı seçmişti. Kürtlerin yaşadığı her yeri savaş alanı olarak gören Faşist AKP-MHP ittifakının öfkeli çocukların yerini bu kez işbirlikçi Macron’nun psikopat seri katili aldı.

İlk andan itibaren katilin bu yönü öne çıkartılarak katliam sıradanlaştırmak, bir kez daha saldırın arkasındaki gerçekler karartılmak istendi. Hatta katil psikopat denilerek gözaltı kararını dahi kaldırdılar ilk etapta ve ancak Kürtler ve dostlarının güçlü tepkisi sonucu bu karar kaldırıldı, katil tutuklandı.

İlk katliamın MİT bağlantıları açığa çıkmış olmasına rağmen Fransız devleti katliamı aydınlığa çıkartmadı hala. Şayet on yıl önceki katliam açığa çıkartılmış ve tüm bağlantıları cezalandırılmış olsaydı, bugün Kürtler bir kez daha katledilmezdi Fransa’nın başkentinde.

Faşist Erdoğan Kürtleri katlederek, korkutarak, bastırarak, savaş ve çatışma ortamını büyüterek 2023 seçimlerini kazanmanın derdinde. Peki Fransız Hükümeti’nin derdi ne Kürtlerle?

Fransız halkı demiyorum çünkü pek çok Fransız katliam karşısında Kürtlerin yanında ve Fransa devletinin, Macron iktidarının karşısında yer aldı. Faşist iktidar ve devletler burada halkların dayanışmasına takıldı. Fransa halkı, sosyalistleri, feministleri eylemde Kürt halkının acısına, yasına, öfkesine ortak olurken Fransa devleti ve polisi suç ortaklığını bastırmak için zaten mağdur olana bir kez daha saldırdı.

Kürt halkının acısını, öfkesini yüreğinde hissetmeyenler “ama burası Avrupa, demokratik yollarla, diplomasiyle sonuç alınmalı” derken Sakinelerin katliamının üzerinin on yıldır örtüldüğünü, Kürtleri hedef alan son katliamı “bir psikopatın adli cinayeti” gibi göstermek istediklerini bilmez gibi konuşuyorlar.

“Li ku derê diêşe, dilê me li wir lêdixe”

Acıyı anlatan en güzel sözdür, neremiz acırsa, orada atar kalbimiz.

Nerede katledilirsek oradadır isyanımız, öfkemiz, direnişimiz…

Rabia Baldemir

27.12.2022