fbpx

İsveç’in Kürt sığınmacıyı iadesi hangi kapıları aralıyor?

Paylaş

İsveç yeni yılın başında AB Dönem Başkanlığını devralıyor. Ekim ayında iktidara gelen yeni hükümetin göç konusunda daha sert olma sözü vermesinin ardından, bu tutumlar önümüzdeki yıl Avrupa politikasına da yansıyabilir mi?

Fransız yayın kuruluşu Radio France International’a (RFI) göre, İsveç 3 Aralık’ta Mahmut Tat isimli bir Kürt’ü Türkiye’ye geri gönderdi. Tat, 2015 yılından bu yana İsveç’te yaşadıktan sonra sınır dışı edilmişti.

RFI’nin haberine göre Tat’a, iltica başvurusunun reddedilmesinin ardından bir yıl önce İsveç’i terk etmesi için tebligat yapılmıştı. Tat, yedi yıl önce bir Türk mahkemesi tarafından altı ay hapis cezasına çarptırıldıktan sonra İsveç’e sığınma talebinde bulunmuştu; Türkiye, Tat’ın Türkiye’de terör örgütü olarak sınıflandırılan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantısı olduğunu iddia ediyordu. Tat bu iddiayı reddetmeye devam ediyor.

Stockholm’deki RFI muhabiri Carlotta Morteo’ya göre Tat İsveç’te kaldı çünkü gidecek başka yeri yoktu. İsveç’te çalışıyordu ve hayatını yeniden kurmuştu.

Ancak 22 Kasım’da sokakta rutin bir kontrol sırasında yakalandı ve ülkeyi terk etmesi için bir tebligat bulundurduğu tespit edildiği için tutuklandı.

İstanbul’a uçtu

Kısa bir süre sonra, başka bir Türk vatandaşı ile birlikte İstanbul’a giden bir uçağa bindirildi. RFI’nin de belirttiği gibi, bu bir iade değil, idari sınır dışı işlemiydi.

Eğer iade edilmiş olsaydı, uçuşun gerçekleşebilmesi için ülkenin yüksek mahkemesindeki bir başsavcının onayına ihtiyaç duyulması da dahil olmak üzere, prosedür bir dizi karmaşık kurala tabi olacaktı.

RFI’ye göre, hükümete yakın Türk medya kuruluşları Tat’ın İstanbul’a vardığında, cezaevine gönderilmeden önce hemen bir mahkemeye çıkarıldığını söyledi.

İsveç Demokratlarının İsveç’teki artan etkisi

İsveç’in aşırı sağ partilerden oluşan yeni hükümeti en başından beri göç konusunda daha sert bir tutum takınacağı sözünü verdi ve bazı eleştirmenler Tat’ın bu yeni yönelimin ilk kurbanlarından biri olarak görülebileceğini söylüyor. Yeni hükümetin seçilmesiyle birlikte, ilk kez bir İsveç Başbakanı – bu durumda Ulf Kristersson – mecliste çoğunluk oyunu alabilmek aşırı sağın oylarına güvenmek zorunda kaldı.

Aslında iktidardaki koalisyon Ilımlılar, Hıristiyan Demokratlar ve Liberallerden oluşuyor, ancak koalisyonun yasaları geçirebilmesi için aşırı sağcı İsveç Demokratlarının oylarına ihtiyacı var. Bu nedenle, aşırı sağın temel politika noktalarından biri olan göç konusunda taviz vermesi muhtemel olarak görülüyor.

İsveç son on yılda AB içindeki en yüksek göç oranlarından birini yaşamıştır.

Yeni hükümetin politika belgesi gerçekten de İsveç Demokratları tarafından hukuk ve düzen ile göç alanında savunulan bu türden birçok korumacı politikayı içermektedir. Dünya Sosyalist Web Sitesi’ne (WSWS) göre İsveç Demokratları ayrıca “partilerinin yeni hükümetin çalışmalarını denetlemek üzere tüm hükümet birimlerinde temsilcileri olmasını sağladılar.”

WSWS’ye göre, yeni hükümetin göçle ilgili bazı politikaları arasında “işçi sınıfı ve göçmenlerin yaşadığı bölgelerde polisin hiçbir neden ya da gerekçe olmaksızın insanları gelişigüzel arayabileceği bölgeler oluşturulması” yer alabilir.

Yeni hükümetin ayrıca sığınma talebinde bulunan göçmenleri tutabilecekleri sığınma “transit bölgeleri” oluşturup oluşturmamayı da değerlendirdiği bildiriliyor.

Göçmenlik sisteminin tamamen elden geçirilmesi

Ayrıca halihazırda İsveç’te mülteci veya benzer bir koruma statüsü altında bulunanlar için de birçok değişiklik söz konusu olabilir. WSWS’ye göre, İsveç Demokratlarının desteğini alan yeni hükümet, mültecilere kalıcı sığınma hakkı verilmesi fikrinin kaldırılmasını önerdi ve “her yıl izin verilen mülteci sayısının beşte dörtten fazla azaltılması” için kampanya yürütecek.

Ayrıca hükümetin işgücüne dayalı göç için gereken asgari geliri üç katına çıkarmayı planladığını ve bunun “daha yoksul göçmen işçileri” diskalifiye edeceğini söylüyorlar.

Ayrıca, İsveç’te ikamet etmek için başvuran yabancıların, devlet çapında DNA kayıtları için DNA örneği vermesi gerekebilir. WSWS’nin haberine göre ayrıca, İsveç vatandaşlığı olmayan ve çete üyesi olduğundan şüphelenilen kişiler, mahkemede suçlu bulunsalar bile sınır dışı edilebilecekler.

Yeni hükümet ayrıca İsveç vatandaşlığına hak kazanmak için gereken sürenin iki katına çıkarılıp çıkarılamayacağı konusunda da bir çalışma başlatabilir. WSWS’ye göre hükümet bu süreyi sekiz yıla çıkarmakla kalmayıp, İsveç devletine sadakat yemini etmek de dahil olmak üzere daha sıkı dil ve kültürel bilgi nitelikleri eklemek istiyor.

Türkiye, Rusya, İsveç, NATO

RFI’ye göre, Tat gibi bir göçmenin şu anda Türkiye’ye teslim edilmesinin dış politikayla ilgili olan bir amaca hizmet ediyor olması da olasılıklar arasında.

Bu hamle aynı zamanda İsveç’in NATO’ya tam üye olma ihtimali söz konusu olduğunda İsveç’e Türk hükümeti nezdinde olumlu ‘puan’ kazandırabilir – ki tam üyelik kararı Türkiye dahil tüm NATO üyelerinin mutabakatına bağlıdır.

Suriye’deki mücadelede Rusya ile oldukça yakın iş birliği yapan Türkiye, bu yılın başında Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından hem İsveç’in hem de komşu Finlandiya’nın NATO’ya katılma başvurularına karşı çıkmıştı.

RFI, kayıtlı bir mülteci veya İsveç vatandaşı olmadığı için Tat’ın bu çekişmede “kolay bir hedef” olduğuna inanıyor çünkü sınır dışı etme emri kendisine verildiğinden beri, esasen artık yasal belgelere sahip değildi.

Türkiye cezaevlerinde işkence raporları

Ancak İsveç’teki Kürt topluluğu, Tat’ın İstanbul’a dönüşünün olumsuz bir sinyal verdiğini söylüyor. İsveç’in birinin sığınma talebini değerlendirirken içinde bulundukları kötü durumu ciddiye almayı bırakmasına kızgın olduklarını söylüyorlar.

Kürt halkının Türkiye’de ciddi şekilde baskı altında olduğunu ve sıklıkla hapishanelerde işkence gördüğünü vurguluyorlar.

Ayrıca, İsveç Göçmen Dairesi’ne göre İsveç makamları tarafından “güvenli” kabul edilen yalnızca sekiz menşe ülke var ve Türkiye bunlardan biri değil.

Bu, esas olarak, yalnızca Arnavutluk, Bosna ve Hersek, Şili, Gürcistan, Kosova, Moğolistan, Kuzey Makedonya ve Sırbistan’dan geliyorsanız, İsveç makamlarının kendi ülkenizdeki yetkililerden koruma talep edebileceğinizi varsayacağı anlamına geliyor.

Bu nedenle, başka herhangi bir ülkeden gelen herhangi bir göçmen, bireysel vakanın esasına göre değerlendirilmelidir. İsveç Göçmenlik Dairesi, “kendi ülkenizdeki yetkililerden koruma alamayacağınıza ve kendi ülkenizin bir birey olarak sizin için güvenli sayılamayacağına dair ciddi nedenleriniz” varsa, yetkililerin girişi reddedemeyeceğini söyledi.

Ancak bu sayfa en son Temmuz 2021’de, yani yeni hükümetin iktidara gelmesinden bir yıldan fazla bir süre önce güncellendi.

Oxfam: ‘İsveç yüksek düzeyde eşitsizlik yaşıyor’

Tat’ın sınır dışı edilmesinin nedeni gerçekten ne olursa olsun, İsveç’te göçe yönelik tutumlar, değişen demografik yapıya paralel olarak değişiyor. WSWS’ye göre, “İsveç’te ikamet edenlerin yaklaşık dörtte biri yabancı doğumludur;” bazı çevrelerde bu, başta mali sorunlar olmak üzere toplumun birçok sıkıntısından göçmenlerin sorumlu tutulmasına neden oldu.

Ancak WSWS, daha yakından incelendiğinde, İsveç toplumunda özelleştirmeye doğru gidişin zengin ve yoksul arasındaki yaşam standartları uçurumunun genişlemesine yol açtığının açıkça görüldüğünü söylüyor.

WSWS, “Çalışma düzenlemelerinin gevşetilmesi, özellikle sağlık ve yaşlı bakımı gibi sektörlerde, düşük ücretli, güvencesiz geniş istihdam alanları yarattı” diyor.

Özellikle, genellikle “çete şiddeti” olarak sınıflandırılan bazı sosyal sorunları yaratan, daha yeni gelen göçmenler arasındaki yoksulluktur.

WSWS, sağcı partilerin bunu daha sert göç politikalarını haklı çıkarmak için kullandığını tespit etti. Stockholm ve Malmö gibi büyük şehirler gibi çok sayıda göçmenin yaşadığı bölgelerde işsizlik ve yoksulluk oranları “İsveç ortalamasının önemli ölçüde üzerinde”.

Yardım kuruluşu Oxfam bu gözlemleri doğruluyor. Oxfam Genel Sekreteri Suzanne Standfast, küresel eşitsizlikle ilgili yakın tarihli bir raporda, “İsveç, son on yıllarda ekonomik eşitsizliklerin en fazla arttığı OECD ülkelerinden biridir” dedi.

İsveç’in ötesinde değişiklikler?

AB dönem başkanlığını 1 Ocak’ta devralacak olan İsveç’in göç konusundaki mevcut tutumunun AB’nin geneline yayılıp yayılmayacağını zaman gösterecek.

Siyasi analiz dergisi Politico’ya göre İsveç’in yeni hükümeti AB’nin yasa yapma programını da etkilemeye çalışabilir: Politico’ya göre İsveç Demokratlarının lideri Jimmie Akesson, bu ayın başlarında bir parlamento tartışması sırasında “[Brüksel’in] üye devletlerin siyasetine giderek daha fazla karışması gerektiği yönündeki neredeyse manik fikirden uzaklaşmayı” umduğunu söyledi.

Kasım ayı sonunda, Avrupa Parlamentosu’ndaki Sosyalistler ve Demokratlar grubunun lideri Iratxe Garcia Perez, Stockholm’e yaptığı bir ziyaretin ardından attığı tweette “aşırı sağcı İsveç Demokratlarının sadece İsveç hükümeti üzerinde değil, aynı zamanda Ocak ayında başlayacak olan İsveç’in AB dönem başkanlığı üzerinde de yaratacağı olumsuz etkiden duyduğu endişeyi” dile getirdi.

İsveç Başbakanı Kristersson AB yanlısı olarak görülse ve geçmişte Avrupa’daki ülkelerle birlikte çalışma konusunda olumlu konuşsa da, Akesson bunun aksine “Avrupa’daki her ulusun ve her halkın kendi evinin efendisi olma hakkı olduğunu” ilan etti.

Stockholm’deki Södertörns Üniversitesi’nden siyaset bilimci Ann-Cathrine Jungar, Politico’ya verdiği demeçte, göç konusunun İsveç Demokratlarının politika gündeminin merkezinde yer alması nedeniyle, İsveç’in AB dönem başkanlığı sırasında da göçün yüksek öncelikli bir konu olacağını söyledi.

Brüksel’in önümüzdeki altı ay içerisinde uzun süredir üzerinde çalıştığı Göç ve Sığınma Paktı’nı görüşmesi ve 2023 yılı boyunca ya da 2024 yılı başlarında imzalayıp mühürleyerek teslim etmesi bekleniyor. Akesson’un blok için istediği yön nedeniyle İsveç’in, AB’nin güney Akdeniz ülkelerine gelen göçmenlerin gönüllü paylaşımına direnmeye çalışacağı tahmin ediliyor.

Ancak portföyünde göç konuları da bulunan ve kendisi de bir İsveçli olan AB İçişleri Komiseri Ylva Johansson, Politico’ya verdiği demeçte “İsveç hükümetinden beklentilerinin yüksek olduğunu” söyleyerek bu tür endişeleri reddetti.

Kaynak: InfoImmigrants

Çeviri: Deniz Kantar