Ülkede bunca yolsuzluk, mala çökme, talan, çalma, çırpma, haksız kazanç edinme, rüşvet ağları kurarak rüşveti sektör haline dönüştürmek gündemdeyken geçinemiyoruz diyerek taban maaşlarının artması için dört bir yandan Ankara’ya gelen öğretmenler polisin saldırısına uğruyor. EYT’liler kazanmış oldukları emeklilik haklarını yıllardır kullanamıyor. Gençler üniversite sınavlarında satılan sorularla elenirken, “Peygamberin kim?” gibi bilimsel eğitimden uzak ayrımcı uygulamalar nedeniyle mülakatlarla eğitim hakları gasp ediliyor. Her şeye rağmen üniversiteyi kazanlar ise barınma sorunu ile karşı karşıya.
Evde, ailede erkek şiddetine ve hatta vahşetine uğrayan kadınlar o şiddet yuvalarından çıkıp kadın sığınaklarına gidemiyor cebinde otobüse yahut taksiye binecek parası olmadığı için. Erkek şiddetten kurtulmak için boşanıp aile ve koca olmadan yeni bir hayat kurmak isteyen kadınlara devlet destek olmuyor, olmadığı gibi nafaka haklarını gasp etmekle meşgul. Çeşitli gerekçelerle ücretli olarak çalışamayacak halde olan kadınlara maaş bağlanmıyor. Aileden ayrı, kendi ayakları üzerinde durup hayat kurabilmiş şanslı kadınların bir kısmı pandemi dönemindeki yoksulluk, bir kısmı durmadan devam eden zamlar nedeniyle geçinemeyecek hale geldiği için yeniden ailesinin yanına taşınmak zorunda kaldı.
Ülke bu haldeyken Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bu kesimlerden sakındığı maaşı Alevi Dedelerine vermek için ısrarla çalışıyor. Üstelik Alevilerin böyle bir talebi yokken ve devletin Dedelere maaş bağlamasına inançsal açıdan özellikle karşı çıkıyorken.
Erdoğan, Dedelere niye maaş vermek istiyor?
İlki, seçimler yaklaşıyor ve AKP’nin ve Cumhur İttifakı’nın oyları eriyor. Erdoğan seçim için iki hamle planlıyor. Biri oylarını arttırmak, diğeri kendisine asla oy vermeyecek kesimlerin desteklediği partilerin ve ittifakların içine hamle yaparak hem bu birlikleri dağıtmak ya da verebileceği azami zararı vermek hem de onlara oy verecek tabanı yıldırıp umutsuzluğa düşürerek sandığa gitmelerini engellemek.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılaçdaroğlu’nun adının cumhurbaşkanı adayları arasında geçmesi ve Alevilerin HDP ve CHP’ye oy veriyor olması Erdoğan’ı bu taktiğe zorlamakta. Alevi Dedelere maaş vererek Alevi toplumunda tartışmalara neden olacak, Alevileri bölecek, maaşlı Dedeleri kendisine bağlayacak. Maaşla kapıkuluna dönüşecek Dedeler yaklaşan seçiler için AKP propagandası yapmakla görevlendirilecek ve bunu yapacak Dedeler daha ödüllendirilecekler.
Ağustos ayında basına yansıyan haber sayesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) müftülere “seçim yaklaşıyor, sahaya inin” talimatı yolladığını öğrenmiştik. Aynı talimatın maaşla bağlanan Dedelere yollanacağı aşikar. Parayı veren düdüğü çalar. Bu plana göre Erdoğan Alevilerden alabildiği kadar oy alacak (ne kadar alacağının önemi yok) ama esas olarak Alevilerde yarattığı bir şey değişmeyecek duygusu, iç gerilimler, tartışmalar nedeniyle onları demoralize ederek sandığa gitme heveslerini kırmış olacak.
Devletin iki yüzü
İkinci hedef ise tarihsel arka plana sahip. Selçukludan Osmanlıya, oradan cumhuriyete dek devletin Alevilere yönelik politikası katliamlar, asimilasyon, inkâr ve ötekileştirme şeklinde yürütüldü. Bu politikalarda devletin her iki yüzü mevcut. Biri korkutarak, asimile ederek dize getirmek, diğeri dize gelmezse katletmek. Farklı kimliklere sahip olanların başında duran Demokles’in kılıcı devletin tekçi, antidemokratik, baskıcı yüzüdür.
Erdoğan Alevi Dedeleri maaşa bağlayınca aslında maaştan ziyade DİB’e bağlamış olacak. Maaş karşılığında inancını ve benliğini terk eden Alevi Dedeler DİB’in memuru olarak onun hizmetinde, yani Sünni İslam’ın hizmetinde çalışmış olacak.
DİB tekçi /dinci / baskıcı/ cinsiyetçi devletin din ve inançlar alanındaki politikalarının iktidar ve rejim değişikliklerine göre yeniden yeniden şekillenerek aktifleştirilen siyasi yapıdır. Bu yapı her daim rejimin ve iktidarların hizmetindedir. Dinin siyasallaştırıldığı araçtır ve bu nedenle anayasadaki laiklik ilkesine terstir.
Alevilik inancının İslamlaştırılması
Maaşlı Dedeler üzerinden Aleviliğin DİB’e eklemlenmeye yahut içine sokulmaya çalışılması Alevilik açısından sadece siyasallaştırılması anlamına gelmiyor. Bu toprakların kadim ve kadıncıl olan Alevilik inancının İslamlaştırılması anlamına geliyor. Yani Alevilik sadece asimile edilmekle kalmıyor, asimilasyon politikaları ile İslam’ın içinde ona benzetilip zamanla sönümlendirilerek yok edilmesi hedefleniyor.
İnsanların dillerini yasaklayarak birkaç nesil sonra nasıl o dili yok etmiş olursanız, bir inancı da başka bir inancın içine çekerek zamanla yok etmiş olursunuz. Alevlerin inançlarını devlet, siyaset ve para üçgenine karşı korumaya çalışmalarının nedeni kapıdaki bu büyük tehlikedir.
Kadıncıl Alevilik böyle erkekleştiriliyor
Alevilik inancının kaynağı ocaklar sistemidir. Ocaklar sisteminde her ocağa bağlı topluluk mevcuttur ve yine ocakların yürütülmesinden (yani o toplumda Alevilik inancının yürütülmesinde) sorumlu olanlar Analar ve Dedelerdir. Ana ve Dede bu ocaklarda yan yanadır, eşittir. Alevilik inancında inançsal olarak erkeklerin ulaşabileceği her makama (maddi manevi) kadınlar da ulaşır. Alevilikte cinsiyeti nedeniyle kadınların önünde hiçbir gerekçeyle engel yoktur. Alevilerin gönül tahtlarında oturan Hakk kadındır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dedelere maaş bağlama hamlesi aynı zamanda kadıncıl Aleviliğin erkekleştirilmesine hizmet eder. Bunun Aleviliğe vereceği zarar tarif edilemez. Dedelere maaş bağlama önerisinde bulunan Erdoğan’ın Alevilik inancında Dedelerle eşit olan ve aynı görev ve sorumluluklara sahip, aynı postta oturan Analardan haberdar olmaması mümkün mü? Elbette değil. Ama kadın erkek eşitliğine inanmayan Erdoğan bu hamlesi ile aynı zamanda kadıncıl Aleviliği erkekleştirerek de asimile ediyor diyeceğim ama bu ondan çok daha fazlası. Böyle yaparak Alevilik inancının ocak sistemine müdahale etmiş oluyor. Aleviliğin erkekleştirilmesi Aleviliği Alevilik olmaktan çıkartıp başkalaştırmaktır.
Altını çizerek belirtmek isterim ki yukarda verdiğim örnekten asla Analara da maaş bağlansın talebi yok. Dedelere maaş bağlansın talebinin neden olacağı çok önemli bir sorun olarak kadıncıl Aleviliği görmezden gelen aynı zamanda cinsiyetçi olan bu politikayı deşifre etmek istedim. Zaten ne Alevilerin, ne Anaların, ne de Alevi kadınların böyle bir talebi yok. Devletin ve iktidarların Alevilere yönelik politikalarında Dedeleri görüp Anaları yok sayması 800 yıldır sürdürülen Aleviliği asimile ederek sönümlendirme çabasının devamıdır.
Alevi inanç kurulları sesini yükseltmeli
Aleviler Dedelere maaş bağlanmasının arkasındaki gerçekleri sayarken ve bunun Aleviliğe karşı politika olduğunu kamuoyuna ve Alevi toplumuna anlatırken bu politikaların eşitlikçi, kadıncıl Aleviliğe karşı üretildiğine işaret edip buradan bir karşı duruş örgütlemeliler.
Alevilik inancına yönelik bu devasa müdahalelere karşı Analar birlik olup ortak açıklamalar yapmalılar. Aynı şekilde yurt içindeki ve yurt dışındaki Alevilik inanç kurulları yan yana gelip Dedelere maaş bağlanasını kabul etmediklerini gerekçeleri ile usanmadan ısrarla söyleyip kamuoyuna bu konuda bilgi vermeliler. Aynı şekilde Dedelere maaş bağlama hamlesinin Analık makamını ve Anaları görünmezleştirerek yok etmeye hizmet edeceğini anlatmalılar.
Kadıncıl Alevilik inancının üyesi Alevi kadınlar da bu konuda ortak söylem ve eylemlerle dışarıdan Aleviliği tanımlamaya, şekillendirmeye çalışan “inanç mühendisliklerine” karşı durmayı amaçlamalılar. Maaşla DİB’e bağlanıp onun sesi olacak Dedelerin Alevi kadınların bedenlerine, kimliklerine dair cinsiyetçi müdahaleleri görev bileceklerini, baskılar uygulayacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Öte yandan kamuoyu Alevilerin neden Dedelere maaş bağlanmasına karşı durduklarını öğrendikçe Alevilik hakkında doğru kaynaktan fikirleri oluşacak.
Aleviliğe dokunma, saygı duy
Aleviler din ve inançların üzerinden devletin ve iktidarların çekilmesini istiyor. Devletin ve iktidarların Aleviliğe saygı duymasını istiyor. Eşit yurttaşlık istiyor. Devletin el koyduğu inanç mekânlarını geri istiyor. Madımak oteli Utanç Müzesi olsun istiyor. Zorunlu din derslerinin kaldırılmasını istiyor ki hem Anayasa Mahkemesi’nin hem AİHM’in bu konuda sonuçlanmış davaları var. Özgürlükçü laiklik istiyor. Din ve inançların eşitliği ilkesine ters düşen DİB’in kaldırılmasını istiyor.
Devletin Alevilere karşı yüz yıllardır sürdürdüğü nefret söylemlerinden, karalama politikalarından, cinsiyetçi saldırılardan acilen vazgeçmesi gerekiyor. Aleviliğe ilişkin resmi ve gayriresmi olarak sürdürülen hedefe koyma, tehdit etme politikaları sona erdirmeli.
Alevlere ilişkin toplumda yaygın şekilde mevcut olan Alevifobi ve nefrete karşı toplumsal dönüşümün sağlanması elzem konulardan. Bu konuda dönüşümün sağlanması sanıldığından çok daha zor. O kadar içselleştirilmiş bir nefretten bahsediyoruz ki! Öyle güçlü önyargılar mevcut ki! Bunu fark edebilmek için bile kımıldayıp gerekli adımları atmak gerekiyor.
Her şey Hakk’ın parçası
Aleviler devletin inançları, halkları karşı karşıya getiren politikalarına karşı bir arada, barış içince, özgürce ve eşitçe yaşamak istiyor. Hiç kimsenin diğerinden daha üstün ya da daha değerli olabileceğini kabul etmiyor Alevilik. Aleviliğe göre her şey Hakk’ın parçası ve yerli yerinde. Yine Aleviliğe göre insan Hakk’ta Hakk insanda. Aleviliğin en kısa tarifi bu yalın ama derin cümlede saklı.
Maaşa bağlanarak kapı kulu olmaya evet diyebilecekler düşünsünler kulluk bu öğretinin neresine düşüyor? Sorsunlar kendilerine bu öğretiyi değiştirerek yok etmeye güçleri yetebilecek mi?
Maaşa evet diyenler aynaya baktıklarında kimi görüyor? Söylesinler.