fbpx

Başından beri söyledik karar usulsüzdür diye… – Gülfer Akkaya

Paylaş

Danıştay’ın mütalaasının ardından karar gelecek. Bu süreç uzatılmadan bir an evvel İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı, bu konuda devletin ve iktidarın üzerine düşen tüm sorumluluklar daha fazla gecikmeden yerine getirilmelidir.

Bir gece ansızın Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı imzalı İstanbul Sözleşmesi’nden “çıktık” haberi ile ülkede yer yerinden oynamıştı.

Feminist/kadın örgütleri olarak bu keyfi karara karşı sözleşmeden çıkılmadığını, çünkü böyle çıkılamayacağını, uluslararası sözleşmelere katılma ve çıkma usulleri olduğunu, tek adamın imzası ile sözleşmeden çıkılmasının usule uygun olmadığını hatırlattık, karara itiraz ettik. Seslerimizi yükselttik.

Usulsüz karara karşı çok kapsamlı, uzun soluklu direniş böylece başladı. Bir yandan kamuoyu bu konuda doğru bilgilendiriliyor, sözleşme karşıtlarının yaptığı yalan ve yanlış bilgiler çürütülüyor, bir yandan kararın siyasi oluşu nedeniyle siyasi mücadele sürdürülüyor, diğer yandan hukuki alanda mücadele sürdürülüyordu.

Kararın usulsüz olması nedeni ile bu alanda neler yapılacağı üzerine de kafa ayrıca patlatılıyordu.

Feminist/kadın örgütlerinin İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararının iptali için Danıştay’a başvurma eğilimi böylece olgunlaştı. Kadın kurumlarından, siyasi partilerden çok sayıda kadın bu keyfi kararın iptali için Danıştay yollarını aşındırarak davalar açmaya başladı.

28 Nisan günü Danıştay’da bu başvurulardan bazılarının görüşüleceği haberi geldi. Kadınlar heyecanla ve hep olduğu gibi hazırlıklarla bu tarihi bekledik.

28 Nisan günü geldiğinde Danıştay salonu tarihi boyunca görmediği bir kalabalık ile karşılaştı. Salon ilk kez bu kadar dolmuştu.

Heyet her ne kadar kadınları evvela içeri almaktan yana olmasa da salondaki avukat kadınların ısrarı ve itirazı bu tutumun değişmesine yol açmıştı.

Polisler Danıştay salonuna girmek için dışarda bekleyen kadınlara şiddet uygulayıp darp ederek bu kalabalığı engellemek istese de başarılı olamadı. Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi gündemini konuşmak için hazır olduğu anda dışarda polis salona girmek isteyen kadınlara şiddet uygulayarak kalabalığı dağıtmaya, azaltmaya çalışıyordu.

Kadın avukatların devreye girmesi ile dışardaki kadınların salona alınması ve polis şiddeti boşa düşürülse de İstanbul Sözleşmesi için neden bu kadar ısrarlı olduğumuzun görünmesi açısından manidar bir durum.

Kadınlarla ilgili bu kadar önemli bir kararın verileceği anda onlara devlet şiddeti ile cevap vermek… Hem de kadınlar adalet istemek için Danıştay önüne gelmişken.

Saatler süren savunmalar sonunda İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının iptali istemiyle görülen duruşmada Danıştay başsavcısı mütaala verdi.  Buna göre; Cumhurbaşkanlığı’nca verilen karar hukuka aykırıydı.

“Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilen sözleşmenin onaylanmasına ilişkin 6251 sayılı Kanun’un TBMM tarafından yürürlükten kaldırılmamış olması veya dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı alınmadan önce sözleşmenin sona erdirilmesinin uygun bulunduğuna ilişkin yeni bir kanun çıkarılmamış olması nedeniyle, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı’nda yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

İtaat etmedik

Böylece hukuki olarak İstanbul Sözleşmesi’nden “çıkıldı” kararının hukuksuz olduğu bir kez daha kabul edilmiş oldu.

Gelinen noktada elde edilen sonuç hukuki bir kazanımdan çok daha fazlası. Kadınlar tek adamın “dedim oldu” tarzı verilen keyfi kararlarına itaat etmediler, itiraz ettiler. Keyfi kararın engellenebileceğini gösterdiler.

Kadınların yıllardır usanmadan verdiği İstanbul Sözleşmesi başlıklı mücadelesi vazgeçmezsek, ısrarla, birlikte, yan yana mücadele edersek kazabiliriz duygusunu sadece kadınlara değil toplumun çeşitli kesimlerine geçirmesi yanıyla ayrıca değerli.

1 Mayıs’a giderken bu kazanımımızın verdiği morali ve gücü kolumuza takıp kazandığımız ve hala kazanmak istediğimiz haklarımız için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğimizi belletmiş olduk.

Bu kazanımımızla ortaya çıkan tek hukuksuzluk İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının usulsüz oluşu değildi. Usulsüzce alınan karardan bu yana uygulanan haksızlıklar oldu.

Bu nedenle bu usulsüz karara susan herkes bu haksızlıklara ortaktır. Yani bu usulsüz kararı veren de, bu usulsüz karara susanlar da kadınlara karşı suç işlediler.

Danıştay’ın mütalaasının ardından karar gelecek. Bu süreç uzatılmadan bir an evvel İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı, bu konuda devletin ve iktidarın üzerine düşen tüm sorumluluklar daha fazla gecikmeden yerine getirilmelidir.

Kaynak: Kadın İşçi