fbpx

Yeni yıla üç beş kala…

Paylaş

Yılın en  uzun gecesi 21 Aralık’ta Khal o Gağan ile başlayarak, Xızır ile devam ederek Newe Martı ile devam eden Kırmançlar tarafından  kutsallık atfedilen üç aylık süreçteyiz.

Khal o Gağan, Dersim Eyalet Bölgesinde (Sivas’ın Doğusu, Kuruçay, Suşehri, Zara, Divriği, Hafik, Kangal ilçelerini, Bingöl’ün Kuzeyinde yer alan Yedisu, Yayladere, Adaklı, Kığı ilçelerini,  Elazığ’ın Kuzey Bölgesi Egin, Keban, Kovancılar, Baskil, Karakoçan ilçelerini, Malatya’nın Arapkir, Akçadağ ve Kürecik ilçeleriyle  Erzingan’ın Tercan, Çayırlı, Refahiye, Kemah  ilçelerini, Muş’un Varto ilçesini, Erzurum ilinin Tekman, Çat, Hınıs ve İspir ilçelerini , Gümüşxane’nin Kelkit ilçesi ile Bayburtu, bugünkü Tunceli ilinin Mamekiye, Çemizgezek, Xozat, Mazgirt, Nazimiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür ilçelerini  içeren bölge) yaşayan Kırmançlar tarafından kutlanarak bugüne taşınan  eski yılın uğurlandığı yeni yılın karşılandığı bir Pagan geleneğidir.

(Burada olası bir itiraza karşı Pagan kelimesinin Latince Paganus kelimesinden türetildiğini, Etimolojik olarak pag-kökü bir yere bağlı olan anlamına geldiğini, köylerde yaşayan bu insanların eski inanç ve geleneklerine bağlı kalmaları nedeniyle ‘Pagan’ olarak tanımlandığını belirteyim. Diğer yandan günümüzde İbrahimi dinler dışında kalan dini inanç ve ibadetlerin bütünü Paganizm ile şekillendirilmektedir.)

Khal o Gağan, Aralık ayının üçüncü haftasında başlayarak Ocak ayının ilk haftasına dek sürer. Bu süre zarfında zorlu geçecek üç kış ayını simgeleyecek biçimde Salı günü başlanarak üç gün roji tutularak, meydanlar açılır civatlar kurularak cemler bağlanırmış.Kimileri davullu-zurnalı eğlencelerden söz ediyor yoktur diyemem ben görmedim, bilmiyorum Anam niyaz yapar konu komşuya pay ederdi.

Antik çağlara uzanan Khal o Gağan kimileri tarafından ‘Weihnachten’ olarak tanımlanıyor ve ritüellerde kimi benzerlikler olsa da özgün bir gelenektir. Xızır öncesinde yani yıllık görgülerden önce bozuk olan ilişkilerin gözden geçirildiği, komünal bağların güçlendirildiği göçüp gidenler hayrına Niyaz’ların  pişirilerek dağıtıldığı  bir tür paylaşım törenidir.

Tarihin akışkanlığında kültürel yapıların etkileşim içerisinde olduğunu göz önüne aldığımızda, hangi inanç –din de olursa olsun yeni yılın insan canlısı için umut ışığı taşıdığı hakikati değişmez. Dolayısıyla yeni yılı kutlamalarla karşılamak tarih boyu insanlığın olmazsa olmazı haline gelmiştir. Bu kutlamaların Dünyanın neresinde, hangi kültürde ve hangi zaman diliminde olursa olsun birbirine yakın zamanlarda ve benzer ritüellerle gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz.

Dünden bugüne yılbaşı kutlamalarına baktığımızda geçmişten bugüne devam eden neler var diye sormadan edemiyor insan. Dönüp baktığımızda birçok medeniyette yeni yıl kutlamalarına rastlayabiliyoruz. Örneğin; Sümerliler 21 Mart ile başlayan birinci ekinoks yani yaz mevsimi ve 21 Eylül’de başlayan kış mevsimi olarak yılı ikiye ayırırdı.  Yeni yılın Güneş ve Ay’ın uyumuna bağlı olarak Yeni Ay’ın meydana geldiği ay, iki gün batımı arasındaki 12 saatlik süre zarfında gerçekleştiğine inanırken,

Babillilerde ise Sümerlilere benzer bir biçimde 21 Mart ile başlayarak 1 Nisan’da sona ererdi. Akadlılar ve Hititliler de durum aynı iken Asurlularda yılbaşı sonbaharın sonlarında başlatılmıştır.

Mısırlılarda yeni yıl, Nil nehrinni yıllık taşkınına denk gelen temmuz ayının ortasında Sirius yıldızının 70 gün görünmediği zaman diliminin bitmesi ve en parlak göründüğü, yeni ayın çıkması ile birlikte kutlanırdı.

Azteklerde 12 Mart, İnkalarda 21-24 Haziran, Mayalarda 26 Temmuz’da yeni yıl başlarken Hindistan’da 1 Ocak ve 5 Şubat’ta, Orta Asya Türklerinde 22 Aralıktan itibaren kutlanırmış.

Romalıların M.Ö. 153 yılında yaptıkları Konsülde yeni yılın ilk ayını January (Ocak) olarak adlandırarak yılın ilk gününü de 1 Ocak olarak kabul etse de, Hristiyanlığın MS 313 yılında Roma İmparatoru  I Konstantin tarafından kabulü ile yeni yıl 25 Aralıktan itibaren kutlanmaktadır. Bunun sebebi farklı İncillerde farklı tarihler olarak belirtilen İsa’nın doğum gününü tek bir tarihte buluşturmaktır, Buna karşın Yahudi inancına göre yılbaşı en erken 5 Eylül, engeç 5 Ekim’de kutlanır. Bu tarih aralığı Muharrem ayına denk gelmektedir.

Günümüzde İbrahimi dinlerden Hristiyanlık ve Musevilik yeni yıl törenlerini hem kiliselerde hem de evlerde yapmayı sürdürürken, Kırmançlar kimi eklemlemeler ile de olsa Khal o Gağand ismiyle toplu bir şekilde kutlamayı sürdürüyor. Bu kutlamaların daha öncesine baktığımızda Babillerde ‘Akitu’ olarak adlandırılan bayramla karşılaşıyoruz. Akitu Bayram kutlaması esnasında Babil Yaradılış Destanı ‘Enuma Eliş’ Marduk tapınağında birkaç kez okunarak, evrenin yaratılışı yeniden canlandırılıp yüceltilirmiş.

Mısır’da yapılan Wepet Renpet törenleri de bu kutlamalarla benzeşir, bu törende yeni yıl çeşitli yemekler ve içkilerle karşılanırmış. Bu yönüyle Hristiyan ve Musevilerdeki kutlamalarla benzerlik gösterir.

Paganlarda kutlanan Saturnalia törenlerindeki benzerlik de dikkat çekerken, İsa temelli ekmek ve şarap alma törenini Dionysos ve Attis kültünde görmek mümkündür. Yazılıkaya Tapınağı’nda bulunan yazılı tabletlere göre Hititlilerde de benzer şekilde kutlandığı düşünülürken, Mezomerika yeni yıl törenlerinin de benzer şekilllerde ziguratlar etrafında halkın toplanması şeklinde şaşalı gösterilerden uzak kutlandığını görmek mümkün. Kutlamalar Çin ile ortak özellikler gösterse de, Çin’de Nia isimli bir yaratığın korkutulması kutlamalardaki asıl amaçtır. Paganlar kutlamalarla dünyadaki bolluk ve bereketin devamlılığını simgeleyen kutsal birleşme ‘Hieros Gamos’ insanın kendi içsel yolculuğunu simgelerken, kendi üretimleri ve yaşadığı dünyaya katkı sunmayı esas alır.

Başlarken de dile getirdiğim üzere, hemen hemen tüm toplumların –inanç ve dinlerin ufak nüans farklılıkları ile birlikte yeni yıl kutlaması gerçekleştirdiğini görmek mümkün. Yılbaşı kutlamalarına değinmişken ‘yılbaşı ağacını es geçmek olmaz zira yılbaşı günü yaklaştıkça evlerin görünen kısmına yerleştirilen yılbaşı ağaçlarını görmezden gelmek mümkün mü ? Çeşitli süslerle süslenerek altına hediyeler yerleştirilen ağaçlar temelde dünyadaki yaşamı simgeleyen ‘Hayat Ağacı’ndan gelmektedir ve bir Pagan geleneğidir. Hayat ağacı betimlemeleri Assur silindirlerinden Mısır hiyerogliflerine, Budizm’den Mezomerika kökenli yazmalara kadar tarihin farklı evrelerinde farklı coğrafya ve kültürlerde karşımıza çıkmaktadır. Ağacın çam olması Paganlarda Yule olarak adlandırılan kış dönümünü simgeleyen ağacın çam olmasından kaynaklıyken, süslenmesi de Hayat Ağacının beslenmesi ile ilişkilidir.

Pagan geleneğinde Tanrı Woden’in geleceğini bilen küçük çocukların, Tanrı Woden’in atlarının yemesi için hazırladığı ev yapımı bisküvileri yola bıraktığını ve iyilikleri karşılığında hediyeler aldıkları anlatısının günümüzde Noel Baba kimliği ile aldığı formu düşününce köklerine bağlı paganların ritüellerindeki değişimi az çok tahmin edebilir insan.

Yılbaşı denildiğinde akla ilk gelenlerden bir tanesi de hediyeler. Çarşılar, alışveriş merkezleri, mağazalar, vakit sorunu yaşayanlar için interaktif alışveriş siteleri ve daha birçok alanda hatrı sayılır bir yorgunluk ve telaş yaşanıyor.Khal o Gağand’dan yola çıkarak Yeni Yıl Kutlamalarından söz ederken ‘hediye’leşmeye değinmeden geçmek istemem. Hediye bir jest midir yoksa sevilen birisinden alınan bir hatıra mı?  Hediye, herhangi bir şart veya koşul olmadan alınıp- verilebilecek herhangi bir şey de olabilir. Hediye sizler için ne ifade ediyor bilmiyorum ancak kültürel bağlamda farklı birkaç anlam içerdiği için antropolojik açıdan oldukça karmaşık bir kavram. Diğer tüm yaşamsal ritüeller gibi hediye verme ve alma uygulandığı kültüre bağlı olarak değişkenlik gösteriyor yani durağan değil. Fransız antropolog Marcel Mauss 1925 yılında yazdığı ‘’Hediye’’ isimli kitapta hediye vermenin karşılıklı bir eylem olduğunu ve hediye veren ile hediye alanın sosyal bağ içerisinde sıkı bir şekilde birbirine bağlandığına vurgu yapıyor. Marcel Mauss, bu bağın bir tür değiş tokuş neticesinde değiş tokuş eden insanlardan asla ayrılmadığı anlamını taşıdığını yani hediyelerin bağlantı kurma ve sürdürmede sosyal bir rol oynadığına değiniyor.

Kapitalist Modernitenin çılgınlık çağında yaşarken birçok şey gibi hediye verme işi de sosyal bir olaydan kopartılarak tüketime endekslendi öyle ki geleneksel kodlardan süzülerek binlerce yıldır yaşatılan ritüeller dahi tüketime endeksleniyor. Toplumumuz kendisine, kültürüne yabancılaşarak gönüllü bir şekilde otoasimilasyona koşuyor. Alevi Toplumunun hatrı sayılır bir kesimi Avrupalılaşmak – Modernleşmek – Hümanizm – vs….. vs…. adına kendisine ait olmayanın tasasını güderken, ait olduğuna yüz çevirir hale getirilmiş. Elbette ki insanlar mutlu günlerinde hediyeleşmeli zira paylaşım bizim toplumsal yapımızın mayasındadır evet hediyeleşmeyi yaşatalım, evet komşu ve arkadaşlarımızın Weihnachten’ini kutlayalım ancak bunu yaparken bizim kültürümüzde aynı döneme denk gelen Khal o Gağan olduğunu unutmadan.

Hediyelerin başkaları ile bağlantı kurma ve sürdürmede nasıl bir rol oynadığını anlayarak.

Unutmayalım ki bir toplumun kendi kültürel ve doğal mirasına sahip çıkması, gelecek kuşaklara verebileceği en güzel hediyedir.