fbpx

Federal Meclis seçimleri Die Linke’ye pahalıya mal oldu

Paylaş

Die Linke’nin 69 kişilik milletvekili grubu son seçim yenilgisiyle beraber 39 milletvekiline düştü. Bu siyasi açıdan büyük kayıpların yanında mali açıdan da kayba yol açmaktadır.

Milletvekili sayısındaki düşüş yaklaşık 150 çalışandan 40-45 tanesinin işine son vermeyle sonuçlanacak. Parlamento grubu tarafından doğrudan istihdam edilenlerin iş sözleşmeleri, seçim tarihinden 4 ay sonra bitiyor.

Şu ana kadar Die Linke meclis grubu bir temel ödenek ve milletvekili sayısına bağlı olarak düzenlenen bir başka ödenekle beraber oluşan yıllık 15 milyon Euronun biraz üzerinde bir bütçeye sahipti. Yeni dönemde ise Die Linke 11,3 milyon Euro ile yetinmek zorunda kalacak.

Almanya’da milletvekillerinin çalışanları doğrudan kendileri tarafından finanse ediliyor. Çalışanlar için milletvekillerine ayda yaklaşık 23 bin Euro ödeniyor. Bazı parlamenterler 5 bazıları ise 7 kişiye kadar çalışan istihdam edebiliyorlar.

Die Linke meclis grubunun en az 30 milletvekili kaybetmesi 150-200 kişilik bir çalışan grubunun da işini kaybetmesi anlamına geliyor. Bu çalışanlar kısmen milletvekillerinin uzmanlık alanlarından, kısmen halkla ilişkiler çalışanlarıdır ve seçim çevrelerinde genellikle partiyi ve meclis grubunu temsil eden ve görünür kılan kişilerdir.

Bu maddi kaybın boyutları bazı yerellerde ofis kapatmaya kadar varabilecek sonuçlar doğuracak. Ve gelecekte çalışmaların daha çok gönüllülük esasına göre organize edilmesi gerekeceği belirtiliyor.

Ayrıca Parti hala sonuçları tartışıyor. Berlin’deki parti genel merkezi Karl Liebknecht House’un iş konseyi ile görüşmeler yapılıyor; Die Linke’nin saymanı Wolf’a göre, çoğu kalıcı sözleşmeye sahip olan yaklaşık 80 çalışan için işten çıkarma olmamalıdır.

Yaklaşık 300 çalışanı olan Rosa Luxemburg Vakfı’nın ise gelecek yıl için 2021’den biraz daha az olan yaklaşık 73 milyon Euro’luk bir bütçesi olacağı öngörülüyor. Rosa Luxemburg Vakfı’nın genel müdürü Daniela Trochowski seçim sonuçlarının en azından bu sene kendilerini etkilemeyeceğini söylüyor. Çünkü neredeyse tamamı federal bütçeden gelen partili vakıfların finansmanı, son dört federal seçimin sonuçlarının ortalamasına göre hesaplanıyor. Trochowski’ye göre, bunun 2023’ten itibaren bir etkisi olacak.

Fakat Rosa Luxemburg Vakfı da boş kadroları doldurmama planları ve belirli süreli iş sözleşmelerini uzatmamanın planlarını yapmaya başlamış durumda.

Bir bütün olarak partilere bağlı vakıflar başka bir mali sorunla karşı karşıya kalabilirler: AfD ile yakından ilişkili olan Desiderius Erasmus Vakfı’nın yardım almaya hak kazanması. Bunun diğer vakıfların finansmanını etkileyip etkilemeyeceği belirsizdir.

Sol Parti önümüzdeki birkaç yıl içinde kendisini kısıtlamak zorunda kalacak ve bu maddi eksikliği yaratıcılıkla gidermeye çalışması gerekecek.

Die Linke bu maddi sıkıntıları daha önce 2002’deki federal seçimlerden sonra PDS’nin yalnızca seçilmiş iki milletvekili Gesine Lötzsch ve Petra Pau ile mecliste bulunduğu sırada bir kez yaşadı. Bir sonraki seçimde yani 2005’te, Hartz yasalarına karşı protestolarda yeni bir profil oluşturduğu ve birleşerek Sol Parti’yi oluşturduğunda küllerinden bir anka kuşu gibi doğmuştu.

Canlanmanın bu sefer başarılı olup olmayacağı veya nasıl olacağı hala tartışmaya açık.