
15 Haziran 2025’te İsviçre’nin Sirnach (TG) yerleşkesinde, Doğu İsviçre Halkevi Kültür ve Dayanışma Derneği (DIHKDD) tarafından düzenlenen panelde “Barış ve Demokrasiye Giden Yol” başlığı altında önemli değerlendirmeler yapıldı.
Ali Kenanoğlu: “Barış, Savaşın Taraflarıyla Kurulur”
Panelin konuşmacılarından biri olan ve Türkiye’den gelen Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu, gelişmeleri sıcağı sıcağına aktararak barış sürecine dair önemli tespitlerde bulundu. Kenanoğlu, barış sürecinin öncelikli hedefi olduğunu, demokratik toplum inşasının ise bu barışın ardından geleceğini vurguladı.
“Savaşanlar barışır” sözünü hatırlatan Kenanoğlu, savaşın muhataplarının barışı da birlikte kurması gerektiğini söyledi. Bu çerçevede, mevcut durumda Türkiye devletinin başında olan Recep Tayyip Erdoğan ile PKK lideri Abdullah Öcalan arasında görüşmeler yürütülmesinin şaşırtıcı olmadığını, geçmişte bu sürece MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de destek verdiğini hatırlattı.

Barışın sadece siyasal hesaplarla değil, bölgesel gerçekliklerle birlikte düşünülmesi gerektiğini belirten Kenanoğlu, Suriye’deki gelişmelerin, özellikle Alevilere yönelik saldırıların sürece etkisini vurguladı. Alevilerin geçmişte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a duyduğu güvenin bir hata olduğunu düşündüğünü de sözlerine ekledi.
“Kim İktidarda Olursa Olsun, Masaya Oturmalıyız”
Barışın öncelikli hedef olduğunu belirten Kenanoğlu, demokratik toplum sürecine geçişte iktidarda kim olursa olsun – ister AKP, ister CHP, ya da başka bir parti – diyalog masasına oturulması gerektiğini vurguladı. “Temennimiz daha demokratik bir toplulukla bu süreci birlikte yürütmektir” diyerek, sürecin kapsayıcı olmasının önemine dikkat çekti.
Ayşe Acar Başaran: “Silah Bırakmak Teslimiyet Değil”
Panelin bir diğer konuşmacısı olan HDP Batman eski milletvekili Ayşe Acar Başaran, Abdullah Öcalan’ın yakın zamanda yayınlanan perspektif yazısına atıfta bulunarak, barışa dair yapılan tartışmaların yıllar öncesine dayandığını ifade etti.
Başaran, özellikle silah bırakmanın bir “teslimiyet” ya da “tasfiye” olmadığını, bu adımın karşılıklı bir sürecin parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Perspektifin, kadınlar, emekçiler ve ezilenler açısından yeni bir umut ve yeniden inşa süreci anlamına geldiğini belirtti.
Başaran’a göre, Kürt halkı her dönemde “samimiyet testi”ne tabi tutuluyor ve bu durum güven sorununa neden oluyor. Çözüm sürecine dair en çarpıcı hatırlatması ise şu oldu: “Nasıl ki geçmişteki ‘çözüm sürecinde’ iki yıl boyunca kimse ölmediyse, bugün de barış mümkündür. Bu tarihi fırsatı kaçırmamalıyız.”
Tuncay Yılmaz: “Barış, Küresel Rekabetin Gölgesinde tartışılıyor”

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Avrupa Koordinasyon üyesi Tuncay Yılmaz, panelde yaptığı konuşmada, barış sürecinin küresel bağlamdan koparılamayacağını vurguladı. ABD, Çin ve Rusya gibi büyük güçler başta olmak üzere tüm ülkelerin temel sorununun ticaret yolları üzerindeki hâkimiyet savaşı olduğunu belirtti.
Yılmaz, bu nedenle barışa giden yolun sadece iç dinamiklerle değil, aynı zamanda uluslararası sistemle ilişkili olduğunu ifade etti. Sürece tüm emekçilerin, kadınların ve toplumsal örgütlerin destek vermesi gerektiğini, aksi takdirde barış masasının “tek ayaklı masa gibi dengesiz” kalacağını söyledi.
Adaletin ve demokratik bir tartışma ortamının sağlanmadığı koşullarda, somut kazanımların elde edilmesinin çok zor olduğunu belirten Yılmaz, “Öcalan’ın perspektifi önemli bir tartışma zemini sunuyor. Bu zemin doğru değerlendirilip ilerletici tartışmalarla somut adımlara dönüştürülebilir” dedi.
Sonuç: Barış İçin Toplumun Tüm Kesimleri Sürece Dahil Olmalı
Panelin sonunda söz alan H. Çobanoğlu, bu buluşmanın en önemli mesajının, toplumun tüm kesimlerinin barış sürecine dâhil olması gerektiği olduğunu vurguladı. Barışın geleceğine olan inancın güçlü bir şekilde sürdüğünü belirten Çobanoğlu, “Barışın geleceğine dair inancımız sonsuzdur” sözleriyle paneli kapattı.