
Alevi kadınlar ve çocuklar bu şiddet ortamında tehlikeye en açık kesimleri oluşturuyor. Cihadist erkek çetelerin ellerinde silahlarla sokaklara hakim olduğu Suriye’de kadınlar için sokaklar her zamankinden daha tehlikeli. HTŞ elemanlarının erkekleri kaçırıp, seyir halindeki araçlarda Alevileri öldürdüğü ortamda kadınların sokaklardan evlere girmesi kaçınılmaz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’deki gelişmeler üzerine yaptığı 10 Aralık 2025 tarihli konuşması eski CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve onun Alevi kimliği üzerinden şekillenen, Alevileri rahatsız edecek tonda konuşmaydı. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğu için Esad’ı desteklediği şeklindeki gerçek dışı iddiası Türkiyeli Alevilerle ve Suriye’deki Alevileri hedef gösterdi. Konuşma şöyleydi:
“Fikri akrabalıkları olan Baas rejiminin düşmesini hazmedemediler. Hadi eski genel başkanlarının kuyruk acısını biliyoruz. Onun Baas rejimi ve Esed sevgisinin altında farklı sebepler var ama yeni genel başkanın niçin bu kadar rahatsız olduğunu merak ediyoruz.“
Konuşmasında Kılıçdaroğlu ve Esad hakkında önce fikri akrabalıktan bahsedip ardından Alevilik kimliğini dillendirmesi, sonrasında şimdiki CHP Genel başkanı Özgür Özel’e “Sen Alevi değilsin” diye seslenmesi kutuplaştırma siyasetinde gelinen aşamayı göstermekte. Erdoğan’ın bu söylemi Suriye’deki meselenin sınırın bu tarafına taşınması anlamına geliyor. Ve bu toplumsal fay hatlarını kaşıyan dil tehlikeli sonuçlar üretebilecek risklere gebe olabilir.
Erdoğan’ın konuşmasının öncesinde sosyal medyada “siyasal Alevilik” gibi içi boş bir kavram uydurularak Alevilere yönelik saldırılar başlatıldı iktidara yakın adreslerden. Esad artıkları denerek Arap Alevilere, trol hesaplardan, şahsi menfaat nedeniyle Erdoğan’a yalakalık yapmak için sıraya giren zavallı “siyasetçiler” tarafından hakaretler yapıldı. Kokuşmuş dilleriyle tek tek doluştular nefret çöplüğüne, üst üste yığıldıkça yığıldılar.
Türkiye’deki Alevi kurumlarına, yöneticilere yönelik saldırılar yükseldi. Çünkü Suriye’de Alevilere yönelik yapılan saldırılara karşı Alevi kurumları sessiz kalmadı, aksine dikkatleri saldırılara çekmek için Türkiye’de, Avrupa’da çalıştılar.
Bölgede güç olmak
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Esad karşıtlığının nedeni Esad’ın baskıcı politikaları değil. O politikalar yürütülürken ve cezaevlerinde insanlar zulüm görürken “kardeşim Esad” diyerek mutlu pozlar veriliyordu Erdoğan Esat ile. Erdoğan’ın politikasındaki değişikliğin nedeni bölgede politik iklimin değişmesi, taşların yerinden oynaması, güç dengelerinin yeniden kurulmaya başlaması. Erdoğan iktidarı, Türk sermayesi ve devlet Suriye’deki yeni durumu lehlerine çevirmek, iç ve dış politikadaki sıkışmışlıklarını aşmak için kullanmak istiyorlar. On yıldır bu gaye içindeler. Bunu Türk İslam kodları ile yapıyorlar.

Sürecin başından bu yana birlikte göründükleri güçlerin siyasal İslamcı olmaları, sahadan gelen her videonun bozkurt işareti yapan erkeklerle dolu olması tesadüf değil. Suriye’de Baas yönetiminde en çok zulme uğrayan toplumsal gruplardan Kürtlere karşı yürütülen savaş politikalarının da Erdoğan’ın Suriye ve Esad politikasında belirleyici rol oynadığını söylemek yanlış olmaz.
Uzun lafın kısası, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu Aleviliği üzerinden konuya dahil etmesi Esad’ın zulüm politikalarına karşı olması ile alakalı olmadığı gibi, toplumdaki Alevi nefretini arkasına alarak içerdeki desteğini güçlendirme çabası ile ilgili. Çünkü ne yazık ki Alevifobi hala ülkede birleştirici bir unsur. Bunu en iyi bilenlerden biri Erdoğan. Kılıçdaroğlu’nu araçsallaştırmak aynı zamanda Suriye’de Alevilere yapılan saldırılara karşı duran, oradaki Alevilerle dayanışan Türkiye’deki Alevlere de bir uyarı.
Kuyruk acısı
Erdoğan her ne kadar cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybeden Kılıçdaroğlu için kuyruk acısı var dese de bu söylem kuyruk acısının sanki Erdoğan’da olduğu hissini uyandırıyor.
Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı sırasında üretilen sahte videolara rağmen, Alevilik ve Kürtlük nefretinin tarifsiz yükseltilmesine rağmen, her türlü hile hurdaya tenezzül edilmesine rağmen, tüm bunlar iktidarda olma avantajı ve devlet gücü kullanılmasına rağmen Kemal Bey’e verilen halk desteği Erdoğan’ın uykularını kaçıracak güçteydi. Meral Akşener’in (İyi Parti’nin) Truva atı olarak kullanılması ve tüm bu alavere dalavereye rağmen Kılıçdaroğlu’nun aldığı destek Erdoğan’ı korkuttu.

En çok da Erdoğan’a sırtını dönen Kürt seçmenin bir halk olarak Kılıçdaroğlu’na verdiği devasa destek muhtemel ki Erdoğan’da kuyruk acısı olarak kaldı. Bu destek Türkiye’deki siyasal tarihte eşi az bulunur bir gelişme olarak tarihe yazıldı. Kumpaslar nedeniyle seçimin ikinci turunda Kılıçdaroğlu’nun ırkçı faşistlere yüzünü dönmesinin, hiçbir zaman sosyal demokrat olamamasının, siyasi kariyerini sağ üzerinden kurmasının bedelini kendisinden daha iyi sağcıların olması nedeniyle sona erdirildi.
Kılıçdaroğlu’nun Alevi ve Kürt olması iç ve dış gelişmeler nedeniyle kutuplaştırıcı siyaset yürütenlerce araçsallaştırılmaya devam edecek. Bu onun şahsından öte, toplumsal bir fay hattı olmasıyla ilgili.
Erdoğan’a Aleviler üzerinden yaptığı konuşmalardan dolayı bir şeyler fısıldanmış olmalı ki bu haftaki (15.01.2025) grup konuşmasında “Gelin canlar bir olalım” dedi. Bu cümle Alevilere yönelik baskı ve katliam politikalarına karşı Alevilerin birbirlerine ”haydi örgütlenelim” minvalindeki ünlü çağırıdır. Bir önceki hafta konuşmasında Alevileri dışlayan Erdoğan sonraki hafta “gelin canlar” dedi. Bu cümleyi konuşmasının sonuna kırık dökük iliştirse de konuşması baştan sona nefret dolu ve kutuplaştırıcıydı.
Suriye’ye dönersek
Elbette Suriye’deki Alevilerin hedefe konmasının nedeni cihadist çetelerin Suriye’de esasen şeriat yönetimi istemeleridir. Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) destekçilerine böyle bir rejimi inşa edeceklerini vaat ediyordu. Onlar da aldıkları her santim toprakta buna uygun davranıyorlardı. Şimdilerde Adalet Bakanı yapılan kişinin cihatçı bir katil olduğu ve iki kadının katledilmesinde aktif olarak görev aldığının hem videoları var hem de HTŞ bunu kabul etti.
Geçtiğimiz günlerde Alevilere ilişkin saldırılarda yer alan ve bu saldırıların tepkiyle karşılanmasına şaşıran HTŞ militanının kameralar önünde “Biz zaten bunları yapmak için buradayız şimdi niye engelleniyoruz” minvalindeki sözü durumu özetliyor.
Alevilerin evlerine, mallarına el koymaktan Alevleri öldürmeye, ele geçirdikleri Alevilere işkence yapmaya, toplu halde insanlık dışı uygulamalarda bulunmaya kadar insanlık suçu işleyen HTŞ militanları bunlarla sınırlı kalmıyor.
Alevi kadınlar ve çocuklar bu şiddet ortamında tehlikeye en açık kesimleri oluşturuyor. Cihadist erkek çetelerin ellerinde silahlarla sokaklara hakim olduğu Suriye’de kadınlar için sokaklar her zamankinden daha tehlikeli. HTŞ elemanlarının erkekleri kaçırıp, seyir halindeki araçlarda Alevileri öldürdüğü ortamda kadınların sokaklardan evlere girmesi kaçınılmaz.

HTŞ militanlarının saldırıları ve şeriatçı sistem kurma çabaları Arap Alevilerle ve onların yaşadıkları bölgelerle sınırlı değil. Silahlı erkeklerden oluşan ekipler Şam’da Hıristiyanların yaşadıkları mahallelerde kadınları türban takmaları için uyarmakta, şeriatta sigara içmek yasak diyerek sokaklarda insanları taciz etmekte.
Önceki haftalar Şam sokaklarında üzerinde türbanlı kadın fotoğraflarının olduğu bildirilerin asıldığı, benzer içerikli bildirilerin dağıtıldığı anımsanırsa Suriye’de HTŞ ile aynı görüşte olmayan kadınları ve inançları zorlu bir sürecin beklediği açık. Ancak bir yandan da baskılara karşı teslim olmayanlar var. Kıyafetlerinden, yaşam biçimlerinden vazgeçmeyen kadınlar var. Sokaklarda, sosyal medyada itiraz edip ses yükseltiyorlar.
Bitirirken 14 Ocak Arap Alevilerin yılbaşısı Ras el-Seni, tüm bölge halkalarına barış ve huzur getirsin, herkes için daha özgür bir yıl olsun.
16-01-2025
Kaynak: Kadın İşçi