fbpx

Te(tik)kçi zihniyet Avrupa kapılarında

Paylaş

Erdoğan’ın Avrupa ve NATO ülkeleri ile pazarlık kalemlerinin en başında Kürt halkının inkar ve imha etme üzerinden yapıldığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir.  Mevcut faşist iktidar ile Türkiye’de normal bir seçim süreci yaşamak olanaklı olmadığı açığa çıkmış durumda. AK-MHP bloku iktidarını sürdürebilmek için her şeyi göze almış durumda.

Sürekli bir düşüş eğiliminde olan oylarını arttırmanın yolunu halklar arasında kutuplaştırmayı arttırmakta, cinsiyetçiliği azdırmakta, katliamlara ve savaşlara başvurmakta arıyorlar. Taksim bombalı saldırısı, ikinci Paris katliamı, 6 yaşında sistematik tecavüze uğrayan H.K.G davası, İstanbul Sözleşmesinden çıkılması, Alevileri Kültür bakanlığına bağlama adımı, Rojava’ya yönelik operasyonlar, işgal tehdidi bu yönelimin en açık kanıtlarıdır.

Bütün bu hamleler Erdoğan’a istediğini vermedi. Hala Cumhur İttifakı’nın oyları düşüşte. Sonuç alamayınca Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olma meselesine sardırdı. Ama bu konuya müdahale edişinde de temel konunun Kürt meselesi olduğunu görüyoruz.

İsveç’in NATO’ya dahil edilmesine ilişkin itirazını “NATO içerisinde terör örgütlerine destek veren devletler var zaten. Bunlara yenisini eklemenin NATO’ya geleceği açısından hiçbir katkısı olmayacaktır” diyerek açıkça konuya nereden yaklaşıldığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra TC’nin zulmünden kaçarak İsveç’e iltica edenlerin iadesini de isteyen Erdoğan, İsveç’e ve İsveç aracılığıyla NATO’ya ayar vermeye, iç kamuoyuna ise mesaj vermeye çalışıyor.

Ancak bunlar da Erdoğan açısından tatmin edici olmuyor. Oylar bir türlü yükselişe geçmiyor. Ama diktatörlüklerde çareler tükenmez, değil mi?

“Din elden gidiyor”

Milliyetçilik kar etmeyince bu kez de dini kullanmayı devreye soktular. Toplumun bam teli nerede ise oraya çomak sokmak Erdoğan’ın da Türkiye Devleti’nin de çok iyi bildiği bir yol. Allah’ın lütfu bu kez İsveç’te zuhur etti ve ikinci Paris katliamındaki gibi Danimarkalı ırkçı, aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan önce İsveç’te sonra Danimarka’da Kuran yaktı. Ve ne hikmetse tek müslüman ülke sanki Türkiye’ymiş gibi bunu Türk konsolosluğunun önünde yaptı. (Oysa 2021 istatistiklerine göre Müslüman nüfusu 50 ülkeden fazla yerde yaşamakta, 27 ülkenin ise resmi dini İslamiyet olarak kabul ediliyor.)

Tam da Erdoğan ve ortaklarının aradığı fırsat!

Önce sazı Devlet Bahçeli aldı ve grup toplantısında “İsveç hükümetine hatırlatırım ki Allah tektir, ordusu Türk’tür.” diye kükredi! Hani mesafe uzak olmasa “bir gece ansızın gelebiliriz” de diyecekti belli ki.

Sonra devreye Erdoğan girdi ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin veyahut Müslümanların dini inancına saygı göstermiyorsanız, bizden de NATO konusunda herhangi bir destek göremeyeceksiniz” diyerek hem NATO karşısında hem iç kamuoyunda bir puan daha almaya çalıştı. Türkiye açısından olay kabul edilemezdi. Olay milli ve dini mesele idi. Ve en önemlisi Avrupa’daki Müslümanlar ve Türkiyeliler nezdinde. İsveç hükümetini hedef haline getirdi. Böylece milliyetçi ve müslümanların oylarını bir kez daha AKP’ye doğru yönlendirebileceğini düşündü belli ki. Yurt içinde yaratamadığı etkiyi yurtdışında yaşayan müslümanlarda yaratmaya çalıştı.

Ama bu da olmadı, provokasyon tutmadı. Sütü bozuk olanın mayası tutmazmış zaten!

“Vurun, kırın, parçalayın!”

Tam da aynı günlerde AKP Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün Almanya’nın Neuss kentinde yaptığı bir toplantıda sarf ettiği tehditler “PKK ve FETÖ mensuplarını yok edecekleri” sözleriyle düştü sosyal medyaya. Açıkgöz “Onlara Türkiye’de yaşam hakkı tanımadığımız gibi Almanya’da da tanımayacağız. Dünyanın neresine kaçarlarsa kaçsınlar PKK denen terör örgütünü, FETÖ denen terör örgütünü bitireceğiz” ifadelerini kullanıyordu toplantıda. Açıktan yeni saldırılara, katliamlara, provokasyonlara davet ediyordu toplantıya katılanları. Sonradan ortaya çıktı ki buna benzer yüzlerce toplantı yapılmıştı Avrupa şehirlerinde. Faşist AKP-MHP iktidarı can çekişine yurtdışında da şiddet, kan ve göz yaşıyla çare arıyor yani.

Avrupa devletlerinin bu provokasyonlara yanıtı Türkiye’deki konsolosluklarını ve Büyük Elçiliklerini geçici olarak kapatmak şeklinde oldu. Hakeza geçtiğimiz hafta Almanya’ya gelmek isteyen Erdoğan’a da “gelme” denmişti. Elbette bu tutumlardan Avrupa devletlerinin Erdoğan’a karşı tutarlı bir tutum içerisinde olduklarını çıkartmıyorum. Ancak her şeye rağmen Erdoğan’ın oyun alanının Avrupa’da da daraldığını söylemek yanlış olmaz.

AKP-MHP iktidarı eliyle yürütülen “tek din, tek dil, tek millet, tek bayrak” TC paradigması bir kez daha kendisini Avrupa kapılarında sınamak istiyor. Fıtratlarında katletmek, yok etmek, asimile etmek olanlara Avrupa’da da var olduğumuzu bir kez daha göstermek de bizim sözümüz olsun.

03.02.2023