fbpx

“Varsa taze bir savaşınızı alırız” – Mehmet Fırat ÖZGÜR

Paylaş

İnsanların “daha taze bir savaşın mağduru” olmadıklarına üzüldüğü bir dünya burası.

Avrupa’da göçmen krizi yeni bir boyuta ulaştı. Bunu anlamak için konunun uzmanı olmaya gerek yok. Almanya’da emekçilerin enflasyon ve emeğe dönük yeni saldırıların yanı sıra konuştuğu konu bu. Okuru yanıltmamak adına, yazarın Avrupa’yı “yalayıp yutmuş” biri olmadığını baştan söyleyelim. Ancak göçmen krizini, Avrupa’yı takip eden herkes ve mülteciler için yeni bir haber, bir gerçeklik, mültecilerin sınırlara dayandığı gibi dayanıyor zihnimizin tellerine. Gerçek şu ki: “Almanya, bundan sonra Ortadoğu, Asya ve Afrika’dan gelecek sığınmacıların yüzüne kapıyı daha sert kapatacak. Zira, bugüne kadar ihtiyaç duyduğu “sığınmacı işgücü”nü bundan sonra Ukrayna’dan gelecek mültecilerden karşılayacak. Faeser’in verdiği bilgiye göre savaşın başlamasından bu yana yaklaşık olarak bir milyon Ukraynalı mülteci Almanya’ya geldi. Kış aylarında yeni bir dalganın olması bekleniyor.”

Yani? Yanisi şu: Yaşasın Ukrayna! Stand for Ukraine! Arap sen dur! Ukraynalılar hoş geldiniz! Sen gelme Kürt! Afrikalı az öteye! Libyalı, Filistinli, hadi sen denize! Bundan sonra böyle…

Dünyayı daha büyük acıların, sefaletin, çeşit çeşit göçün beklediğini biliyoruz. Buna karşı çözümün daha çok silah, daha çok savaş daha çok “müdahale” olmadığını da… Ancak bunların çözüm olmadığını bilenlerin sesi, sağa sola milyarlarca dolar silah gönderenlerinki kadar çok çıkamıyor. Bu sırada mülteciler kapılara dayanmaya devam ediyor. Kapılara dayananların sayısı arttıkça yönetmek daha zor hale geliyor. Devletler kapısına gelen mülteciyi komşusunun kapısına bırakıp, zili çalıp kaçıyor (1). Kimse uğraşmak istemiyor. Bu mülteciler hep masraf, hep yük çünkü (!)

İnsanlar akın akın geliyor. Sınırlarda kayboluyor. Bir tarafta eli silahlı “rehberden” diğer tarafta kendisini dövmeyi bekleyen polisten kurtulan “şanslı” binlerce kişi ise belki de kabul edilmeyecek. Geldiği yolları geri tepecek, verdiği para boşa gidecek, belki iki gün sonra ülkesine dönüp ölecek. Hikayesi bu kadar. Tabi bu her göçmenin hikayesi olmayacak. Avrupa’nın “ağzına layık”, “beyaz ve medeni” Ukraynalılar yeni iş gücü olarak görülüyor. Hatta kalıcı olması ümit ediliyor.

Nereden baksan tutarsızlık!

Göçmen-emekçi gerilimi yetmiyormuş gibi artık nur topu gibi bir “göçmen-göçmen” gerilimi var Avrupa’nın. Kamplarda Ukraynalı göçmenlere atılan bakışlar, başlarına gelen her şeyde “Tabi, onlar Ukraynalı!” diye söylenmeler, “Ukraynalılar hemen oturum alıyormuş abi. Ah, keşke Ukraynalı olsaydık” diye hayıflanmalar…

İnsanların “daha taze bir savaşın mağduru” olmadıklarına üzüldüğü bir dünya burası.

Avrupa halkları, ölümlerden ölüm, çilelerden çile beğendirilen insanlarla dayanışmak için sesini yükseltmeli, fırsatçı sağcılara meydanı bırakmamalı ve göçmenler arasında “Hangisi sömürüye daha çabuk entegre olur?” diye tercih yapanlara halkların, emekçilerin ve mültecilerin ortak mücadelesiyle yanıt vermelidir.

1 – Örnek olarak İtalya, ülkesine gelen mülteciyi kayıt altına almadan Almanya, Fransa gibi ülkelere göndererek orada iltica başvurusunda bulunmasını istiyor. 

Kaynak: Evrensel