SYKP İsviçre, BastA ve PDA, Basel’de “Barış İçin Sosyalizm” şiarıyla miting düzenledi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) İsviçre Gençlik Meclisi (Jugendrat) öncülüğünde, Basels Startke Alternative (BastA), ve Partei Der Arbeit (PDA) ile Basel’de ortak miting düzenledi.
Barfüsserplatz’ta biraraya gelen savaş karşıtları içerisinde Miting’e çağrıcı olan kurumların (SYKP, BastA!, PdA) dışında JUSO, İsviçre Kürt Toplum Merkezleri (CDK-S), İGİF, DİDF, İTİF, BİRKAR’dan temsilciler de yer aldı. Yürüyüşün başlangıç noktasında SYKP İsviçre Gençlik Meclisi adına Berfin Göçer, BastA! Eş Başkanı Sina Deiss, PdA Basel ve Komünist Gençlik adına yapılan konuşmaların ardından harekete geçen kitle Marktplatz, Clarabrücke, Claraplatz istikameti üzerinden Theodorkirchsplatz’a ulaşarak burada gerçekleşen Umuda Haykırış Müzik grubunun mini konseriyle etkinliği sonlandırdı.
Yürüyüş boyunca çeşitli meydanlarda durarak konuşmalar gerçekleştirildi. Basel’in en kalabalık meydanlarından olan ve Yürüyüş boyunca çeşitli meydanlarda durarak konuşmalar gerçekleştirildi. Basel’in en kalabalık meydanlarından olan Marktplatz’da, Basel Parlamentosu’nun da bulunduğu Marktplatz’da duran kitle burada savaş karşıtı sloganlarla kalıcı barış için yeniden sosyalizm demenin gerekli olduğunu dile getirdi.
Marktplatz’da kitleye seslenen CDK-S Divan Kurulu üyesi Emrullah Bingül Kürt halkının kazanımlarının emperyalist güçler tarafından yok edilmek istendiğini söyleyen Bingül “Bugün Ukrayna’ya yönelen işgal karşılığında Türk devletinin Kürdistan’a yönelen saldırılarına göz yumulmaktadır” diye konuştu. Bingül, Kürtler ve dostları olarak bu emperyalist çıkar savaşlarına karşı alanlarda olmayı sürdüreceklerini söyledi.
“Yine Yeni Yeniden Sosyalizm”
Yürüyüş esnasında konuşan SYKP Avrupa Eş Sözcüsü Seher Ateş, dünyanın tıpkı 1. ve 2. Emperyalist paylaşım savaşları öncesi olduğu gibi, bir kaosa sürüklendiğini söyledi. Ateş, şunları ifade etti:
“Emperyalist merkezlerin kar, pazar ve hegemonya mücadeleleri dünyanın dört bir yanını gerilim, savaş ve çatışma alanı haline getirdiğini vurgulayan Ateş, “Kürdistan, Filistin, Suriye, Afganistan, Yemen, Eritre, Libya derken Ukrayna işgaliyle birlikte savaş emperyalist merkezlerin sınırlarını zorlamaya başladı. Ve açık ki, emperyalist kutuplar, kapitalist sömürü düzeni, patriarkal hegemonya devam ettiği sürece savaşlar da devam edecek. Ukrayna bitecek, Tayvan Başlayacak. Suriye bitecek, Moldovia başlayacak. Kürdistan bitecek, BASK başlayacak.
ABD-AB öncülüğündeki NATO-Atlantik Bloku ve Çin – Rusya öncülüğündeki Asya-Pasifik Bloku arasındaki hegomanya, Pazar, enerji ve transfer yolları mücadelesi dünyamızı bir yokoluşa sürüklüyor. Daha önceki dünya savaşlarından farklı olarak, sahip olunan silahların gücü ve niteliği tehlikeyi daha da büyütüyor.
Eldeki silahlar yetmezmiş gibi tüm kapitalist dünya bir silahlanma yarışına girmiş durumda. Savaş meydanları adeta silah tekellerinin fuar alanları, ‘showroom’ları gibi görülüyor. İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, kadınlar için bütçe bulamayan hükümetler, silahlanmak için devlet kasasının kapısını sonuna kadar açıyorlar!
Tarafsızlığıyla övünen İsviçre savaşın tarafı olduğunu açıklıyor. Sosyal Demokrat ve Yeşil Partinin hükümet ortağı olduğu Almanya, 2. Dünya savaşından bu yana en yüksek askeri bütçeyi onaylıyor! Ermeni bilge sanatçı Aram Tigran’ın söylediği gibi ‘Dünyanın tüm silahlarını eritip müzik aletlerine çevirmek’ için bize sosyalizm gerek!
Silahlar patladıkça, insanların sesleri ve itirazları daha az duyuluyor. Savaş politiklarını sürdürebilmek için tüm dünyada ırkçı, antidemokratik, faşist akımlar güçlendiriliyor. Ukrayna savaşıyla birlikte daha net görüldüğü gibi, barutun sıcaklığı kapitalist batının yüzündeki maskeyi eritiyor ve ortaya en pespaye baskıcı, ayrımcı yönetimler çıkıyor. Pandeminin ardından şimdi de savaşı bahane ederek işçi sınıfının ve ezilenlerin onlarca yıllık kazanımları ellerinden alınmak isteniyor. Polonya’da Duda, Macaristan’da Orban, Rusya’da Putin, Ukrayna’da Zelensky, Türkiye’de Erdoğan gibi diktatörleri halkların başına musallat ediyorlar. Kapitalist zorbalığı tarihin çöplüğüne göndermek için bize sosyalizm gerek!
Savaşlar yanı sıra büyük bir ekolojik yıkımı ve gıda krizini de getiriyor. Atılan bombalarla tedarik zincirlerinin kopmasıyla gıda tekelleri vurgun yaparken, halklar adeta vurgun yiyor! Zaten eşikte olan iklim krizi, artan silah üretimi, umursanmayan ekolojik uyarılar ve yükselen enerji ihtiyacıyla hızla kritik eşiği aşmaya doğru ilerliyor. Büyük mücadelelerle kapattırılan nükleer santrallerin devlet törenleri ve alkışlar eşliğinde yeniden açılması planlanıyor. Ekolojik yıkımı hızlandıran savaşları kalıcı olarak durdurmak için sosyalizm şart.
Savaş ve peşi sıra yükselen militarizm erkek egemenliğinin ve heteronormativitenin en güçlü beslenme kaynaklarındandır. Zaten bir süredir tırmanışda olan patriarka ve homofobi, savaş atmosferinin de desteğiyle tüm dünyada atağa geçti. Kapitalizm ve patriarka ittifakına karşı feminist ve sosyalist mücadeleyi yeniden yükseltmeliyiz!
Diktatör Erdoğan ve Türkiye’nin savaş tacirleri tam da bu siyasal ortamdan besleniyorlar. Kürdistanı savaş uçaklarıyla, toplarla, kimyasal silahlarla bombalayan Türk Devleti, NATO’dan, işgalci Rusya’dan, tüm dünyada yükselen savaş politikalarından güç alıyor. ‘Türk Ordusu Kürdistan’dan, emperyalistler Ortadoğu’dan defolun” demek için yeniden sosyalizm şiarını güncelleştirmeliyiz!
Bir yandan tek tek tüm haksız savaşlara karşı barış mücadelesini devam ettirirken, diğer yandan hep birlikte bu savaşların esas nedeni olan kapitalist – emperyalist siteme hayır demek için seslerimizi birleştirmeliyiz. Dünyamız artık ‘ya sosyalizm ya yok oluş’ ikilemiyle yüz yüze. Şimdi dünyanın bütün işçileri ve ezilenleri el ele vermek ve ‘Yine, yeni, yeniden sosyalizm’ demek zorundayız!
Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm, yaşasın feminizm!”
“Savaş; Ölüm Sefalet ve Göç Demektir”
SYKP İsviçre Gençlik Meclisi adına konuşma yapan Berfin Göçer, kapitalizmde umudun ve özgürlüğün olmadığını kurtuluşun sosyalizmde olduğunu vurguladı.
Dünya üzerinde bir çok noktada savaşın sürdüğünü belirten Göçer, “Başta ABD-NATO ve Rusya olmak üzere birçok emperyalist ülke, kapitalizmin mevcut krizini aşabilmek için emperyalist paylaşım savaşı sürdürmektedir. Ukrayna, Yemen, Filistin, Suriye, Kürdistan ve bir çok ülke halkları için bu kirli savaş; ölüm, sefalet ve göç demektir!
Avrupa ve İsviçre’nin de doğrudan tarafı ve sebebi olduğu bu savaşların mağduru halklar, hayatta kalabilmek için doğdukları büyüdükleri coğrafyadan kopmak zorunda kalıyor. Canları pahasına çıktıkları bu göç yollarında halklar yabancı düşmanlığı insan hakları ihlali ve ırkçılığa maruz kalıyor hatta sığınmacı bulundukları ülkelerde göçmenler arası eşitsizlik ile yüz yüze kalıyor.
Hali hazırda kapitalizmin ucuz iş gücü ve güvencesiz geleceğe hapsettiği gençler, bu emperyalist paylaşım savaşının doğrudan etkilenenidir. Her zaman olduğu gibi savaşın en büyük bedelini kadınlar ve gençler ödemektedir. Savaş sebebiyle artan işsizlik yoksulluk gelecek kaygısı ve ekolojik tahribat gençlik çelişkilerini açığa çıkarmaktadır. Bu durumda binlerce, milyonlarca gencin asli görevi, emperyalistlerin yürütmüş olduğu bu savaşlarda, NATO-ABD ya da Rusya safında olmak değil, emekçilerin, ezilen halkların, kadınların, LGBTI+‘ların ve ekolojistlerin yanında yer almak olmalıdır!
Çünkü kapitalizmde; özgürlük yok. Kapitalizmde umut yok! Kapitalizmin sömürü ve tahakküm biçimleri yıkılmadığı, eşitsizlikler ortadan kalkmadığı sürece dünya üzerinde kalıcı bir barış söz konusu değildir. Mutlak barış, ancak rekabetin yerini dayanışmanın aldığı sosyalist toplumla mümkündür.
Tıpkı Lenin dediği gibi; ‘Silahsızlanma, sosyalizmin idealidir. Sosyalist toplumda savaş olmayacak; sonuç olarak, silahsızlanma sağlanacaktır.’
Bunun için SYKP İsviçre Gençlik Meclisi olarak bir kez daha barış için sosyalizm diyoruz. Kahrolsun emperyalizm yaşasın devrim ve sosyalizm” ifadelerini kullandı.
Mitinge birçok kurum dayanışma adına katıldı. Miting Umuda Haykırış grubunun konseriyle halaylar eşliğiyle sonlandı.