Sırr-ı men areften nefsimizi bildik,
Mürşid karşısında ikrâra geldik,
Gönül ayinesin pâk edip sildik,
Taşradan görünür içimiz bizim…
Güzide Ana ( Deli Güzüd)
Qal û belliden bugüne, uzun yürüyüşler, deneme ve yanılmalar sonrasında; üçlü kadim ortaklık ekseninde bir araya gelen grubun önündeki Kadın ateşi yakmayı, ateşi kontrol etmeyi ve grubu ateş etrafında bütünleştirerek toplumsal yapının taşlarını örmeyi öğrendi. Önceleri nereye gitti ise ateşi de beraberinde taşıdı. Konakladığı yerde, üç taşı üçgen şeklinde dizerek Ocağını kurdu ve ateşini yaktı. Ateşin kontrol edilmesi/ehlileştirilmesi sürü insanın dünyasında muazzam sıçramalara yol açarak “bilme” halini yani tanrısal gücü açığa çıkarttı.
Geçmişte her Kadın Ata bir Ocakla temsil edildiği gibi temsilinde bulunduğu o Ocağın kandaşları, Ana Atadan doğup gelenler olarak, bağlı oldukları kendi ocaklarını temsil eden Ana Atanın talipleriydi! ( Tartışma götürür bir durum olmasına rağmen şunu söylemek gerekiyor ; tarihsel verileri doğru okumayı öğrendiğimizde, günümüzde babadan oğula geçen birçok kimlik ve vasfın aslında hak yol doğum kapısına yani kadına atfedildiğini görebiliriz. Tarihsel düzlemde; kadın ve erkek cinsini hatta ez cümle varlığı bir bütün olarak tanımlayan ve cins ayrımını ortadan kaldırarak “can olmayı esas alan” kadim yolumuz, böylesi tarihsel arka planı olmasına rağmen günümüzde söylemde kadını olabildiğince yüceltirken, pratikte kadına atfedilen tarihsel tüm vasıflarını bir bir eriterek ” can olma” halini tüketmeye/tekleşmeye dolayısıyla da iktidarlaşmaya gitmektedir)
“Rahman ve Rahim olan, gören ve gözeten, var ettiğini rızıklandırarak besleyip büyüten, esirgeyen, bağışlayan ve koruyan” gibi günümüzün tek tanrısına ait tüm sıfatlar, ilk ocağı, ilk xaneyi ve ilk beslenme kaynaklarını kendi maharetiyle kuran ve insanlığa armağan eden, Kadın Atanın kutsal sıfatları olarak tarih sahnesine çıkmıştır.
İnsanlığın tüketimde sınır tanımaz hale getirildiği günümüzde, Ana Atadan çalınarak yok sayılan tüm haklara rağmen bu hakikati gizlemek imkansızdır!
Varoluş gerçeğine yaşamı var etme hakikatini sığdıran Ana kadının özgürlük aşkı varken; tüm kötülüklerin dünyasında na hak zihniyet vardı..Tüm Evren’in eşitlikçi komünal ortakçı yaşamında ana kadının barışçıl dili varken..Tüm Evren’e savaşların dilini eken na hak zihniyetin iktidar araçları var oldu. Hakikatı var ederek güzelleştiren, insanlığa ortak yaşamı inşa eden ana kadın varken; yaşamı iktidar, hırs, gasp, üzerine kurup hakikatı çarpıtan na hak zihniyet var oldu. Evren’in varoluş gerçeğini koruyarak özgür yaşam ve özgür aşkı ilke edinen ana kadının dünyasına karşı iktidar dünyası yaşam hakikatini hiçe sayarak, eşitliği yok ederek, özgürlüğü çalarak sömürüyü doğurdu.
Aşk olsun güzelliğin evreninden yana saf tutan tüm kadınlara! Kadınların eşit haklar temelinde yürüttüğü mücadelenin dönüm noktası haline gelen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun!
Kadim insanlık değerlerimizi canı pahasına koruyarak, bugüne taşıyan cümle canlara aşk olsun…