fbpx

HDP Kadın Milletvekilleri kadına yönelik şiddete karşı Meclis Araştırması talep etti

Paylaş

HDP Kadın Milletvekilleri Grubu kadına yönelik artan şiddetin araştırılması ve önlenmesine yönelik Meclis Araştırması açılması için başvuruda bulundu.

HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy imzası ile, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından sürekli artış gösteren kadınlara yönelik fiziksel, duygusal/psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetin sebeplerinin araştırılması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanacağı etkin politikaların oluşturulması, yasaların ve uluslararası sözleşmelerin etkin bir biçimde uygulanması için Meclis Araştırması açılması talebiyle TBMM Başkanlığına başvurdu.

Yapılan başvuruda: ‘Türkiye’de kadınlara yönelik fiziksel, duygusal/psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetin boyutu gelinen noktada önüne geçilemez bir hal almıştır. Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece kararnamesiyle çıkılmasının ardından hemen hemen her gün şiddet, istismar ve kadın katliamları yaşanmaktadır. Bu ülkede kadınların yaşam hakkının yasalar ile korunması gerekmektedir.  ‘ dendi.

Talebin gerekçe metninin tam metni ise şu şekilde:

GEREKÇE

Kadına yönelik şiddetin boyutları her geçen gün korkutucu düzeyde artmaya devam etmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı koşullarda erkek şiddeti ve aile içi şiddetin artacağı su götürmez bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Devlet kurumları tarafından kadının ikincilleştirildiği, eğitim ve istihdam politikaları ile hayatın dışında tutulma stratejileri devlet kurumlarının yönetmeliklerinden ve eğitim müfredatlarından toplumsal cinsiyet eşitliğinin çıkarılması; devletin tüm yapıları, kamusal alan ve özel alanın her bir hücresi cinsiyet eşitliği temelinde kurulması gerekirken bugün toplumsal cinsiyet eşitliğinin kara listeye alındığını göstermektedir. Resmi verilerle Türkiye’de kadınların yaklaşık yüzde 40’ı fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını göstermektedir. Bu oran bazı bölgelerde ve dönemlerde yüzde 50’nin üzerindedir. Bu şiddetin çok önemli bir bölümü son 12 ay içerisinde yaşanmıştır.  Ayrıca her eğitim ve gelir düzeyinde çok yüksek oranlarda yaşanan bu fiziksel ve cinsel şiddetin azaldığına dair hiçbir gösterge kamuoyuna sunulmamaktadır. Güncel olarak konuya dair resmi verilerin kamuoyuna açıklanmaması alınması gereken tedbirlerin aciliyeti yönüyle sorunludur.

Kadına yönelik eşitsizliği ortadan kaldıracak politikaların yapılmaması,  koruyucu yasaların ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmaması, iyi hal indirimleri ve şiddete karşı cezasızlıktan cesaret alınması sonucunda bu ülkede her gün kadınlar katledilmektedir. Kadınları şiddetten, istismardan ve cinayetlerden koruyan ve hayati önem taşıyan İstanbul Sözleşmesinden bir gece de çekilme kararından sonra, çok açık ki kadınlar “hedef” haline getirilmiş, toplumsal cinsiyet eşitliğini ortadan kaldırmaya dönük her hamle kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+’lara şiddet olarak dönmüştür. Kadınlar en yakınlarındaki erkekler tarafından evlerinde, işyerlerinde, gündüz sokak ortasında işine giderken, markete giderken katledilmektedir.

Kadın cinayetleri sokak ortasında işlenmeye başlanmıştır. Kadınlar artık tanıdıkları ya da tanımadıkları erkekler tarafından katledilmeye başlanmıştır. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin boyutu artık bir kadın kırımı haline gelmiştir. Bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; 1 Ocak 2021- 23 Kasım 2021 dönemindeki 326 günde, en az 285 kadın erkekler tarafından öldürülmüştür. Erkekler tarafından katledilen 193 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansımıştır.  Kasım 2021’nin ilk 23 gününde ise erkekler 29 kadını öldürmüş ve 41 kadını da yaralamıştır. Basına yansıyan haberlerde erkekler, 173 kadını ev içinde, 82 kadını sokak, ormanlık alan, iş yeri gibi ev dışındaki alanlarda öldürmüştür.  Erkeklerin 30 kadını nerede öldürdüğü ise basına yansımamıştır.

Toplumsal cinsiyet kalıpları, “namusun tehlikeye düşmesi” söylemi ve “ev içi görevlerinin tam ve eksiksiz yerine gelmemesi” gerekçesi şiddetin meşrulaştırılma aracı olarak kullanılmaktadır. Kadına karşı şiddeti önlemek ve her gün sokak ortasında katledilen kadınların yaşam güvencesi olan 6284’ün, şiddetin bu denli arttığı bir dönemde uygulanmaması kadına yönelik şiddeti körüklemekte ve şiddeti meşrulaştırmaktadır. Devlet kurumları kadının toplumsal hayatta güvenli bir biçimde yaşamasını sağlaması ve şiddete karşı koruyucu yasalar koyması gerekmektedir. Kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemek yerine ailenin ve boşanmanın engellenmeye çalışılması kadının şiddet gördüğü bir ortamda hapsedilmesi anlamına gelmektedir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi CEDAW ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanunu başta olmak üzere uluslararası sözleşme ve kanun hükümlerinin devlet tarafından etkin uygulanmadığı tam ve eksiksiz uygulanması kadınların güvenli yaşam koşullarının sağlanması, şiddete karşı alınacak önlemler açısından oldukça kritik bir yerde durmaktadır. Eşitsiz ve adaletsiz toplumsal cinsiyet yapısı, kadınlara dayatılan gelenekçi yaşam biçimi, faillere yönelik cezasızlık politikası, kadına yönelik yaygın şiddetin ana nedenleri arasında yer almaktadır. Kadınların yaşam hakkını koruyan mevzuatın yetersizliği veya var olan mevzuatın uygulamaya yansıtılmaması ve kadınlar için başvuru ve korunma mekanizmalarının işletilmemesi her yıl yüzlerce kadının şiddete maruz kalmasına yol açmaktadır. 

Kadına yönelik şiddetin sürekli artış gösterdiği ve kadına güvenli bir yaşam ortamı sunacak yasaların tam ve etkin uygulanmadığı koşullarda kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılması ve kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine karşı önlem alınması gerekmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanacağı etkin politikaların oluşturulması ve uygulanması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve sorumluluğundadır.

. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin verileri resmi olarak paylaşılırsa; ve bunlardan doğan sorumluluklarını yerine getirmediğinin kabulü olacaktır. Son zamanlarda kadınların mücadeleleri sonucu kazanımları olan başta, İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi, Nafaka Hakkı, 6284 Sayılı Kanunu tartışmaya açarak aslında fiili olarak uygulanmayan yasa ve sözleşmelerin yükümlülüklerinin resmi olarak da ortadan kaldırılmasına dönük bir tutum olduğu apaçık görülmektedir.’