17+ Alevi Kadınlar geçtiğimiz günlerde Hace Bektaş Dergâhında yaşanan ve Abdal Alevi Kadınların rencide edildiğiolayın ardından saldırıya uğrayan kadınlardan Songül Susmaz’la bir görüşme gerçekleştirerek yaşananları değerlendirdi. Abdal Aleviler için düzenlenen etkinlik sırasında Celal Abbas Ulusoy tarafından hakarete ve saldırıya uğrayan Abdal kadınlar, kamuoyu baskısının ardından dilenen özrü kabul etmediklerini belirttiler.
17+ Alevi kadınların Abdal Alevi Kadınlarla gerçekleştirdikleri görüşmeye ilişkin paylaştıkları notlar şöyle:
Abdal Kadınlar: Özrünü kabul etmiyoruz, Celal Abbas Ulusoy dara çekilsin
Songül Susmaz; Hace Bektaş’a nasıl gittiklerin ve olayın yaşanma biçimini bizimle şöyle paylaştı:
“Sıfır Ayrımcılık Derneği, Elmas Hanım’ın (Arus) misafiri olarak gittik. Dernek Abdallar için bir şey düzenlemiş, hem ona katılmak amacıyla gittik. Normalde ben Yunus Emre Cemevi ile gidecektim, buraya davet edilince Elmas Hanım ile gitmeyi tercih ettim. Piri ziyaret etmek istedim. Belgesel gibi bir şey düşünmüş Elmas Hanım, Abdallar-Romanlar nasıl ibadet eder, niye arka planda kalıyoruz bunu ön plana almak için böyle bir program yapmış. Misafir olarak davet edilince, 20 senedir Elmas Hanım’ı görmemiştim hem ziyaret etmek hem onu görmek için gittim. Kurumuş bir yaprak gibi küçükken hep beraber oluyorsun; ama büyünce herkesin hayatı değişiyor, ayrı ayrı yerlere gidiyorsunuz.”
Pir olarak nitelediği Hace Bektaş Dergâhını borç alarak gittiğini de şu sözlerle anlattı Songül Susmaz:
“Şöyle söyleyeyim, gidecek durumum olmasa da giderim ben Piri ziyarete. Beş kuruş param olmasa da giderim. Bu sefer giderken de hiç durumum yoktu, bir yerden borç aldım, Pir’i ziyaret etmek için. Covid geldiği için iki senedir gidememiştim. İmamoğlu yardımcı olmuş, farklı topluluklar vardı, hep beraber gittik. Ayrımcılık olur ya, biz ayrımcılık yapmadan aynı otobüste yola çıktık. Tanıdığım da vardı tanımadığım da vardı. Neyse Nevşehir’e gittik vardık. Bizi bir eve yerleştirdiler, o evin sahibi bu kendisini Şeyh-Pir diye söyleten ‘efendi’ dedirten adamın evinde misafir ediliyormuşuz. Nereye gideceğimizi, kişiyi bilmiyoruz. Paralı misafir ediliyorduk. Otel yerine onun evine gittik. Ziyaretlerimizi yaptık, alışverişimizi yaptık, aşure malzememizi alıp geldik o eve.”
Songül Susmaz, paralı olarak misafir edildiklerini söylediklerini evde yaşadıklarını ise şu sözlerle ifade etti ve Abdalların cem sırasında bir odaya kilitlendiğini söyledi:
“Akşam cem yapacaklarını söylediler. Biz Abdalların hepsini bir odaya kilitleyip kendi cemlerini yaptılar. Alevilik yolunu kirleten kişilerdi… İki saat boyunca bizimle gelen kadınları ve çocukları bir odaya kilitlediler. Bizi misafir ettiği yere, misafirlik de değil ücretli yatakhane diyeyim, oraya milleti kilitledi, iki kişi bir kapıda iki kişi bir kapıda bekletti. İçimizden bazıları nerede nasıl ziyaret yapılır bilmiyorlardı, o yüzden yaşananları normal sananlar da vardı. Ben 20 defa gitmişimdir, ilk defa böyle bir şeye şahit oldum. Aşağıladılar zaten bizi “çingeneler” diye. Sessiz olun diye falan bağırdılar. Bizim için sadece Pir’i ziyaret önemliydi, orada bize yapılan saygısızlığı anlatsam dile gelmez…”
Kendisiyle birlikte dört çocuk götürdüğünü, amacının çocuklara Aleviliği, Piri, sevgi saygı yolunu, Ali yolunu anlatmak olduğunu belirten Susmaz yaşadıklarını anlatmaya şöyle devam etti:
“Bize ‘Bunlar çingene cem yapamazlar’ dediler ve kilitlediler. Bizi götüren kişi de buna boyun eğdi. Akşam lokma dağıtılıyordu, ben yanımdaki kadına dedim ki “Bu böyle olmaz, ben kâğıt bardakta yemem bardakta yerim.” Kendi aramızda konuşuyorduk. Oradan bir adam çıktı geldi, bu “Ben efendiyim” diyen adamın yanındaki adamlar. Mürit mi diyeyim, bodyguard mı, 8-10 kişi. Onlardan biri bana şiddetli bir şekilde ‘Efendimiz gelecek, sessiz ol, sus’ dedi. Ben de ‘Sus derken, ben yanlış bir şey söylemiyorum. Saat gecenin 12’si olmuş, bu saate kalmaz, bizi niye arka plana attınız?’ dedim. 7-8 kişi kurban kesti onların bulaşığını misafir olarak giden kişilere yıkattınız. Kul köle gibi bulaşık yıkattılar ve o saate kaldı kurbanımız. Sonra o ‘efendimiz’ dedikleri kişi şiddetli bir şekilde geldi. O anları tekrar yaşamak istemem düşününce bile psikolojim bozuluyor hala. Bir erkek olarak, babamdan da yaşlı, yumruğunu kaldırarak bana ‘Sesini kes, şu anda benim mülkümdesin. Ne çirkef insanlarsınız’ dedi. Ben de ‘Dayı sen ne diyorsun’ dedim, bana terbiyesiz bir şekilde dedi ki ‘Senin dayına dayarım’ dedi. Çocukların kadınların içinde. Benim erkek kardeşim dedi ki ‘Abi niye ağzını bozuyorsun?’, ona da ‘Başlarım senin abine’ dedi ve döndü bana bir hakarette daha bulundu ama bunu söyleyemem çok ayıptı.”
Nodül rahatsızlığı olduğu için sinirlenmemesi gerektiğini, aksi halde kanama yaşadığını söyleyen Songül Susmaz duygularını ise şu sözlerle dile getirdi:
“Şifa bulmaya gittim oraya. Çocuklarım kollarımdaydı, kadınlığıma laf söyledi. ‘Bunun sahibi varsa sahibini getirin. Sen kimsin burada konuşuyorsun? Burada kadınların konuşma hakkı yok. Bizde böyle olur, erkeklerin yanında kadınlar konuşmaz. Sesini kes, sen kimsin, seni bilmem ne yaparım’ diye ahlaksızca konuştu Celal Abbas Ulusoy. ‘Bana tapacaksın, bana secde edeceksin’ dediğinde arkasından bir adam geldi, gözleri dolu dolu ‘Sen efendimize nasıl karşı geliyorsun, burada Allah yok biz ona tapıyoruz. Sen de buraya geldiysen buna uyacaksın’ dedi.”
Kendi inancını “Önce Rabbime, sonra Hz. Muhammed’e, sonra Hz. Ali’ye ve sonra Hz. İmam Hüseyin’e taparım ve kurban olduğum Hacı Bektaşi Veli’ye” diye tarif eden Susmaz maruz kaldığı saldırı karşısında şu sözleri söylediğini de paylaştı:
“Ona dedim ki, ‘Ben burada senin misafirin değil Hacı Bektaşi Veli’nin misafiriyim. Orada Hacı Bektaşi Veli’nin çok değerli bir sözü var, sen (Celal Abbas) o soydan geliyorum dedin ya, Pirimiz demiş ki ‘incin ama incitme’. Bak ben inciniyorum; ama senin gibi incitmiyorum.’ Ama o bana “Pis çingene, hepiniz geldiniz, pisliksiniz, sizi burada barındırmak zorunda mıyım? Hepiniz s..r olun gidin!” demeye devam etti.”
Songül Susmaz, yaşadıkları karşısında tepki veren olup olmadığına dair sorumuza ise şu yanıtı verdi:
“Dört beş çocuk vardı… Neyse o kelimeyi söylediği zaman kadınlara dedim ki hepiniz arkama düşün, hiçbir imkânım olmasa da bizi misafir edecek bir yer bulurum dedim. Karacaahmet Cemevi’nden Allah razı olsun, oranın dedesi çok iyidir. O bizi öyle bir misafir etti ki… Araçla beni aldırdı. Ben Yunus Emre Cemevi’ni aradım, onlar iletişime geçmiş, kadın kolları başkanı aramış onları.”
Celal Abbas Ulusoy’un kendilerine hakaret ettikten sonra polis çağırdığını da anlatan Susmaz, polisin de kendilerine şu sözleri söylediğini anlattı:
“Memur onun yanına gitti önce. Sonra bana dedi ki “Siz ondan şikayetçi olamazsınız, onun namı şanı burada efendi diye geçer. Size şu anda dese ki ‘Benim evime girdiler, gasp ettiler, hırsızlık yaptılar’ dese, ben seni çocuklarınla götürüp nezarethaneye tıkarım. Sabaha kadar da yatarsın, sabah da nereye gidiyorsan gidersin. Hemen bu şehri terk et’ dedi.”
Bu dünyada hak hukuk olduğuna inanmadığını, daha önce çocuklarının önünde dokuz yerinden bıçaklandığını, buna rağmen kendisini bıçaklayan kişinin ceza almadığını, üç ay önce de bir torbacının kendisini darp ettiğini anlatan Susmaz bunun nedenine dair ise şu yorumu yaptı:
“Nedeni ne biliyor musunuz? Kadın olmamız! Kadın olmamız! Aleviliğimi, Abdallığımı bir kenara koyuyorum, tüm kadınlar için size yalvarıyorum, sesimiz duyulsun! Öyle bir rencide olmak, öyle bir kırılmak olamaz. Ama şunu da bilsinler, ben dimdik ayaktaydım. Bir kaldırımda da olsa çocuklarımla gider uyurdum, neyse ki Karacaahmet Cemevi beni çok iyi ağırladı.”
Susmaz taleplerini ve beklentilerini ise şu sözlerle ifade etti:
“Ben Alevi olarak Celal Abbas Ulusoy’un orada dara çekilmesini istiyorum. Önce kendi mahkememiz… İkincisi için de hukuk mahkemesinde ceza alsın, siciline geçsin. Bir kadına el kaldırıp Pir’in mekânında yaptığı hareketin cezasını çekmeli. Biz oraya hiç kimse için gitmedik, kaç saatlik yol, aç susuz bu yola başımızı koyduk, gidip gelmemek gelip bulmamak var. Biz geride nelerimizi bırakıp gidiyoruz. Yananlar var, yakılanlar var, herkes biliyor Sivas’ı. Biz Pir’i ziyarete gittik, bizim onlarla hiçbir alakamız yoktu ve yine dışlandık, yine dışlandık…”
Daha önce bu denli büyük bir ayrımcılıkla karşılaşmadığını da dile getiren Songül Susmaz “İlk defa böyle bir şey yaşadım. Bizim yolumuzda ayrımcılık yoktur. Siyahı olsun, Amerikalısı olsun, Japon olsun… Bu yola baş koymak önemli. Biz dışlanmadık, bunu yapan Pir’in soyundan ya, bu o kişiyi ilgilendiriyor onu bağlıyor” dedi.
Susmaz, Celal Abbas Ulusoy’un özür açıklamasının ise kendileri için hiçbir şey ifade etmediğine dair şu cümleleri kurdu:
“Özür benim için bir şey ifade etmiyor. Su dolu bir bardağı alsın, yere atsın, paramparça etsin. O suyla birlikte o bardağı geri getirebilirse; beni, kırdığı kalbimi, onurumu, kadınların onurunu geri getirmiş olabilir. Zaten bunu yapması imkânsız. O parçaları toparlayamaz. Aleviliğimize, kadınlığımıza, Abdallığımıza her şeyimize hakaret etti. Başkaldıran bendim, başkaldıramayan kadınları orada görseydiniz oturup ağlardınız. Çoğu kadın dayak yiyor, oraya belki de uzaklaşmak için şifa bulmak için geliyor. Bir günlüğüne insan gibi yaşamaya gidenler de vardı. Onları hakaretle, hırsızlıkla suçlayıp gece yarısı sokağa attı. İsterse bana dünyaları versin, onun özrünün kıymeti olamaz. Biz Yolumuza, Pir’imizi ziyarete gittik. Üç kuruşluk çapulculara bu postu çiğnetmeyiz. Eğer benim erkek kardeşim yanımda olmasaydı şu anda benim ağzım burnum kırıktı.”
Songül Susmaz son olarak Alevi toplumunda kadınların durumuna dair de şu vurguyu yaptı:
“Alevilikte kadın erkek eşittir. Kadınlar ceme gelemez veya sadece erkekler ocaktır gibi şeyler bizde yoktur. Analar da var. Ceme de beraber gideriz. Bir kadın eşinden şikayetçiyse önce kadın gelir, kadın dinlenir, kadın posta oturur. Abdal olmayanlarda da gördüm, kadın her zaman öncüdür. Bir erkeği de dünyaya getiren kadındır.”
17+Alevi Kadınlar