fbpx

1 Mayıs ile ilgili ilk şiiri yazan Yaşar Nezihe Bükülmez

Paylaş

1923 yılı 1 Mayıs’ında Türkçe ilk 1 Mayıs şiirini yazarak tarihe geçer Yaşar Nezihe, 1 Mayıs’ın şairi olur. Aydınlık’ta yayınlanan bu şiirde işçileri eyleme, greve, mücadeleye çağırır.

Yaşar Nezihe Bükülmez talihsizliklerle dolu yaşamı ve sınıfsal konumuyla döneminin aydınından ayrışan, sınır tanımaz ve kendine özgü bir şairdir. Terakki, Hanımlara Mahsus Gazete, Kadınlar Dünyası, Nazikter ve Aydınlık dergilerinde yer alan şiirleri ve yazılarının odağında açlık, yoksulluk, grev ve direniş temaları yer alır.

Şiirinde halini tercüme eder ve ne yaşadıysa onu yazar. Yoksulluğu arttıkça hem şiirinde hem eyleminde düzene açık bir itiraz belirleyici olur. 1920’li yıllara gelindiğinde büyük Ekim devriminin etkisiyle yükselişe geçen sosyalist mücadeleye omuz verir. Kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerinin öncülerindendir, Amele Cemiyetine üye olur ve Aydınlık dergisinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başlar.

Hakkında yazılanlar ve sınırlı sayıda ikincil kaynaktan aktarılan hayatı ise bütünlüklü bir Yaşar Nezihe portresi sunmaktan uzaktır. Kimisi sosyalistliğini beğenmez, kimisi dramatik yaşam öyküsünü Yaşar Nezihe’nin önüne koyar, kimisi ona ıstırabın şairi unvanını layık görür. Hatta kimileri işi şaire “yakıştırılan” sosyalistliğin asılsız olduğunu iddia etmeye kadar vardırır. Yaşar Nezihe hakkındaki üretimlerin çoğunda, sosyalist proleter kadın şaire ile bunun karşıtı bedbaht, feryat eden zavallı, hissiyle hareket eden kadın imgeleri arasında oradan oraya çekiştirilişine tanık oluruz. Bu karşıtlık, Yaşar Nezihe’nin niçin hala güncelliğini koruduğuna ilişkin tatmin edici bir perspektif sunmanın önüne geçer. Oysaki otobiyografik ögelerin ağır bastığı şiiri, gazeli, yazılarının izinde yoksulluk ve yoksunluğa itiraz ve eylemliliğin eşlik ettiği bir yaşama tanıklık ederiz:

17 Ocak 1880 günü İstanbul’un yoksul bir mahallesinde dünyaya gelir, gıdasızlık ve bakımsızlık yüzünden henüz bebekken hayatını kaybeden kardeşlerinin akıbetini yaşamasın diye sonradan adına ‘Yaşar’ eklenir. Küçük kardeşleri de veremden ölünce adına yaraşır şekilde hayatta kalan tek çocuk Yaşar Nezihe olur. Annesi Kaya Hanım, babası Belediye işçisi Kadri Efendi’dir. Henüz beş yaşındayken annesini kaybeden şair, sarhoş ve ilgisiz baba ile teyze dediği yaşlı bir kadın tarafından büyütülür. Okuma yazma bilmeyen teyzenin anlattığı hikayeler Yaşar Nezihe’yi şiir ile tanıştırır. Ailesi onu okula yazdırmayınca, “Ben öksüzüm Hoca Efendi, beni okutunuz!” diyerek mektebin kapısını çalar. Kadınların okuma yazmasına, aşk mektupları yazarlar gözüyle bakılan bu dönemde okul kapılarına dayanan Yaşar Nezihe’nin lakabı “kendi gelen” olur. Babası “Babıali’ye kâtip mi olacaksın, pezevengin kızı!” diye evden attığında asla boyun eğmez; dere kenarlarında papatya, ebegümeci tohumları toplayarak aktarlara satıp okul parasını çıkarmaya çalışır. Ne var ki bu zorlu koşullara bir sene dayanabilir, aldığı eğitim bu kadardır. Edebiyatı, aruzu, şiiri kendi kendine öğrenir.

Kendi deyimiyle içindeki okuma arzusunu yenemez. İlk gençlik yıllarından itibaren bilfiil yazar. İlk şiir kitabı “Bir Deste Menekşe” 1913 senesinde yayınlansa da pek ilgi görmez. İkinci ve basılı son eseri “Feryadlarım” kendisini ziyaret eden Rifat Necdet’in teşvikiyle 1924 yılında yayımlanır, basılmayan son şiirlerini ise Aksaray’ın kenar mahallelerinden birinde kapısını çalan tarihçi-yazar Taha Toros’a teslim eder. 1928 yılından sonra ise duraklama dönemi başlar, bu dönem yazdıkları yalnızca Kadınlar Dünyasında yayımlanmıştır. Öyle ki, araştırmacı Murat Uraz tarafından hazırlanan 1934 tarihli antolojide Yaşar Nezihe’nin öldüğü yazılır. Ancak direngen şaire 1971 yılına dek yaşayacaktır.

İlki babasının zoruyla olmak üzere üç evlilik yapar. İkinci evliliğinden doğan üç oğlundan ikisi, Sedat ve Suat, açlıktan ölür. Hayatı boyunca geçim derdi peşini bırakmaz. Geçimini tek başına sağlar, hayatta kalan tek oğlu Vedad’a sığınır, anlattığına göre tek evladını şiirlerle okutup şiirlerle büyütür. Savaş dönemlerinde cephedeki askerlerin mektuplarını cevaplar, sonraki yıllarda Esirgeme Kurumu ve Kızılay’a iş işler, Darphane’de İstiklal Madalyalarının kurdelelerini diker.

Ekmeğini dikişten çıkarırken kalemini elden bırakmaz; Yaşar Nezihe’nin dirliği iğnesinde, kaleminde ve mücadelesinde saklıdır. Müdafa-ı Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti üyeliği ve Kadınlar Dünyası dergisindeki yazarlığı, Yaşar Nezihe’nin cinsiyet eşitsizliklerine itirazını ortaya koyar. Derginin 124. sayısında yer alan peçesiz fotoğrafıyla tabuları yıkar, itirazını eyleme döker.

1923 yılı 1 Mayıs’ında Türkçe ilk 1 Mayıs şiirini yazarak tarihe geçer Yaşar Nezihe, 1 Mayıs’ın şairi olur. Aydınlık’ta yayınlanan bu şiirde işçileri eyleme, greve, mücadeleye çağırır. Bu sonraki sayıda ise Kızıl Güller şiiri yayımlanacaktır. Aynı yıl Mürettipler Cemiyeti ile gazete sahipleri arasında çıkan bir anlaşmazlık sonucu, Türk basın tarihinin ilk büyük grev mücadelesine “Gazete Sahiplerine” başlıklı şiiri ile destek verir.

“Onlardır eden zevkini, eğlencesini temin
 Onlar çalışır hep etmek için seni zengin
 Kurşundan hurufat o hayatı kemirirken
 Her gün bir parça solarken ve erirken.”

1912 yılında koleradan vefat eden babasından, 12 yıl sonra, 1924 yılında bağlanan 42,5 kuruş aylığı gazetelere gönderdiği mektuplarda şu sözlerle protesto eder: “Açlık alçaklık değildir. Uzun müddet bu hale tahammül etmek mümkün değil. Bir gün haber-i vefatım işitilirse açlıktan öldüğüme herkesin vicdanı emin olsun.”  

Sınıfsal konumu, Aydınlık dergisinde yayımlanan yazıları ve makaleleri nedeniyle Takrir-i Sükûn döneminde “komünistlik” suçlamasıyla tutuklanan aydınlar arasında Yaşar Nezihe de vardır. 3 Haziran 1925 günlü Cumhuriyet gazetesinde listelenen mevkuf komünistlerdendir. Bu tutuklama dalgasında 38 kişi İstiklal Mahkemelerine sevk edilmiş, Yaşar Nezihe ise iddiaya göre dönemin öncü kadınlarından Nezihe Muhiddin’in ricacı olmasıyla 5 Haziran’da serbest bırakılmıştır.

Yoksulluk ve ıstırap da mücadele ve direniş de Yaşar Nezihe’nin yaşamındadır. Ancak fikir ve eylemleri yoksulluğun cenderesine sığmayan şaire büyük acılarının ve sınıfının sınırını ihlal etmeyi bilmiş; mücadelesini azim ve kararlılıkla sürdürmüştür. 1934’te kendisine “Bükülmez” soyadını seçmesi de tesadüf değildir.

Yaşar Nezihe Bükülmez emekçidir, emeğin dilini konuşur. Bundandır ki sömürü çarkı işlediği sürece Yaşar Nezihe’nin sözü dönemini aşarak bugüne, sokaklara, alanlara, 1 Mayıs’a uzanmaktadır.

Sosyalistliği tartışıladursun, sınıfının şairi, işçileri örgütlenmeye, hakkı anlatmaya davet etmektedir:

1 Mayıs için

Ey işçi…
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
Patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden.
Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
Ey işçi…
Mayıs birde bu birleşme gününde
Bişüphe bugün kalmadı bir mâni önünde…
Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin.
Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
Herkes yaya kaldı ne tren var ne tramvay
Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say
Bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü
Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü
Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet
Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
Kuvvettedir hak, hakkını haksızlara anlat

Kaynak: SolHaber