fbpx

Hollanda’da Türkiye’li iki kadın bakan ile ilgili…

Paylaş

Hollanda’da 17 Mart’ta yapılan genel seçimlerin ardından 271 gün süren pazarlıklar sonucunda koalisyon hükümetinde yer alacak bakanlar kesinleşti.  Yeni kurulan hükümette yer alacak 28 bakanın 14’ünün kadın olması, kadınların eşit temsili açısından iyi haber! Bu 14 bakandan ikisinin Türkiye’li olması ise günlerdir sosyal medyanın gündeminde.

Liberal sağ eğilimli Özgürlük ve Demokrasi Partisi (VVD) Milletvekili Dilan Yeşilgöz Zegerius, Hollanda’nın yeni Güvenlik ve Adalet Bakanı olacak.

Demokratlar 66 Partisi (D66) üyesi Günay Uslu ise, Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlenecek.

Tebrikler yağdı, bir o kadar da cinsiyetçi hakaretler. Ben de birkaç yıldır burada yaşayan bir kadın olarak seçilen iki kadın bakanın Türkiye’li, daha da önemlisi kadın olmasından etkilenerek bugüne kadar neler yaptıklarını gözden geçirdim.

Elbette önceliğim kadın kimlikleri ile yaptıkları çalışmaları incelemek oldu.

Cinsiyetçiliğe, heteroseksizme, erkek egemenliğine karşı mı?

Kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmalar yapıyorlar mı?

Hollanda’da neredeyse yok denilecek düzeyde olan kadın mücadalesinin neresinde yer alıyorlar?

Göçmen kadınların ve çocukların uğradıkları haksızlıklar karşısında nasıl bir tutum aldılar?

Okuduğum pek çok yazıda Dilan Yeşilgöz ve Gülay Uslu’nun; “göçmen, alevi, Yeşilgöz’ün babasının 12 Eylül mağduru olduğu,” vurgusu zihnimi meşgul etti.

Öncelikle belirtmeliyim ki bu iki kadın için sosyal medyada yapılan güzellemeleri abartılı bulduğum gibi, hakaretler ve kullanılan cinsiyetçi dili de kınıyorum.

Dilan Yeşilgöz ile ilgili yayınlanan tebrik mesajlarının hemen hepsinde babasının adı ve politik kimliğiyle anılması ilk dikkatimi çeken durum oldu. Dilan bu durumdan memnun mudur bilemem ancak ben, hiçbir kadının bir erkeğin gölgesinde zikredilmesine tahammül edemeyenlerdenim. Öyle ki yıllardır biz kadınlar, evdeki erkeğe (babamız, hayatı paylaştığımız erkek farketmez), sokaktaki erkeğe, devletteki erkeğe karşı mücadele ediyoruz.  Yani Dilan “bakan” da olsa hala bir erkeğin gölgesinde tebrik mesajları alıyor.  Bu arada bunu da belirtmem gerekirki Dilan ile ilgili tebrik mesajları ve güzellemelerin çoğunu da erkekler yapmış.  Ve cümleler çoğunda aynı: “ 1980 Faşist cuntasında Hollanda’ya iltica eden Dersimli Yücel Yeşilgöz’ün kızı Dilan Yeşilgöz Hollanda’da Adalet Bakanı oldu. Yürekten tebrikler.. “ Bu cümle o kadar sık kurulmuş ki, Dilan’ı değil babasını tebrik etmiş herkes. Dilan’ın neden Avrupa’da yaşayan Türkiye’liler tarafından böyle anıldığını da merak ettim. Hollanda’ya yerleştiğimde ilişkilendiğim, politik ve feminist aklına güvendiğim kadınlarla konuştum elbette. Yeni bakanımızın kadınlara yönelik yaptığı çalışmaları varsa (babası da olsa) bir erkeğin gölgesinde kalmasına razı olamazdım.  Yukarıdaki sorulara yanıt olabilecek, toplumda görünür olan hiçbir çalışması ile ilgili bilgiye ulaşamadım ne yazık ki…

Elbette Dilan Yeşilgöz’ün Ermeni soykırımının tanınması ile ilgili mecliste yaptığı konuşma, Türkiye’de ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını eleştiren birkaç söylemi ve DAİŞ’in Ezidi’lere yönelik vahşetine karşı yaptığı çalışmayı gören ve takdir eden yerden bakıyorum.

Peki ya hükümette bakan olduğu partinin VVD (Volkspartij voor Vrijheid en Democratie), çocuk bakım ödeneği ile ilgili yabancılara yönelik yaptığı ayrımcılığa tek bir itirazı var mı? Çocuk yardımlarını yolsuzluk yaparak aldıkları gerekçesiyle binlerce ailenin haksız bir şekilde suçlanmasına  karşı çıktı mı? Göçmen kökenli biri olarak göçmenlerin uğradığı haksızlık karşısında nasıl bir duruş sergiledi? Bakanı olduğu partinin başbakanının genel seçimlere 2 ay kala sembolik istifasını yeterli mi bulmuştu acaba? Bari burada sesini duyabilseydik Dilan Yeşilgöz’ün… Çünkü dünyanın her ülkesinde olduğu gibi Hollanda’da da çocukların  bakımı kadınların omuzlarında ve o ödenek mağdurları çocuklarla beraber kadınlar oldu. Göçmen kimliğinden dolayı Türkiye’lilerden, üstelik hatırı sayılır siyasetçi, sanatçı ve kurumlardan aldığı tebrik mesajlarının nispeten bir karşılığı olacaktı.  Şu anda bakanı olduğu parti bu ayrımcılığı göçmenlere yönelik yapmıştı çünkü.

Diğer yandan Gülay Uslu ile ilgi yaptığım araştırmada “bize dair” yaptığı çalışmalar anlamında en ufak bir kırıntıya rastlamadım. Bir kez daha vurgulamak gerekir, ister ekonomik ister politik sebepler ile göç yollarına düşenler,  gittikleri ülkelerde ciddi bir savrulma ile karşı karşıya kalıyor. Ve bu savrulmalarda en çok çocuklar ve kadınlar payına düşeni yaşıyor. Dolayısıyla Hükümete seçilen iki kadın bakanın bulundukları siyasi anlayış ile değerlendirdiğinizde;  kadınların, çocukların ve mültecilerin yaşadığı sorunları nasıl bir yaklaşım sunacaklarını aşağı yukarı tahmin edebiliriz. Buna rağmen Hollanda’da  binlerce kadının aile içi şiddete uğradığını ve kadın cinayetlerinin azımsanmayacak kadar çok olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu iki kadın bakanın yapacakları çalışmaları daha da yakından takip etmeyi ve gücümüz oranında müdahale etmeyi sağlamalıyız.

Dilan Yeşilgöz ve Gülay Uslu’dan beklentimiz büyük. Kadın kimliklerinden dolayı Hollanda’daki kadın mücadelesinde , göçmen kimliklerinden dolayı ise yabancılara yönelik ayrımcılığa, ırkçılığa karşı mücadelemizde, bu kimlikleri üzerinden onlara sunulan tebrik mesajlarının içini doldurmalarını bekliyoruz.  Siyasi alan için tercih ettikleri partiler bu çalışmalara uygun mu? Orası ayrı bir tartışma konusu olsun.