fbpx

Daralan ücretli/ücretsiz emek kıskacı karşısında bakım hizmetleri kamusallaştırılsın! – Gülnur Acar Savran

Paylaş

İçinde yaşadığımız dönemde bir yandan işsizlik ve enflasyon diğer yandan pandemi, kadınların patriyarkal kapitalizmde her zaman karşı karşıya oldukları ücretli emek/ücretsiz emek kıskacının iyiden iyiye daralmasına, kadınların bu kısır döngüye iyice hapsolmasına yol açıyor. İşsiz kaldıkları için ya da alım güçleri rekor düzeylerde düştüğü için kadınların özelleşmiş/taşeronlaşmış bakım hizmetlerini satın alması artık çok güç, bu ister evde yaşlı ve çocuk bakım hizmeti olsun, ister özel hastanelerde ve sağlık merkezlerinde kendileri ve aileleri için sağlık hizmeti, yaşlı bakım evlerinde bakım hizmeti, isterse de özel yuvalarda, kreşlerde çocuk bakım hizmeti… Pandeminin ilk kapanma döneminin de ortaya koyduğu gibi, buna bir de ev ve bakım işlerinin salgın döneminde bütün ev ahalisinin evde kalmasıyla katlanan bakım yükünü eklemek gerekiyor. Önümüzdeki dönemde de benzer bir kapanmanın yaşanmayacağının garantisi yok: Omicron varyantının yayılmasıyla birlikte kimi Avrupa ülkelerinde ve Japonya’da kısmi kapanmalar başladı bile. Dolayısıyla kadınlardan giderek daha fazla bakım emeği talep edileceğini öngörmek güç değil.

Yalnızca bakım yükleri arttığı için değil ayrıca içinden geçtiğimiz krizde kadın işsizliği artacağı için de daralıyor kıskaç. Yeni asgari ücret düzenlemesiyle birlikte kadın-erkek ücretleri arasındaki farkın azalacağını, ücret düzeyleri birbirine yaklaştıkça, kadınların işe alınma/işten çıkarılmama açısından sahip oldukları düşük ücret “avantajlarını” yitireceklerini söylemek mümkün. Bu da eve hapsolmuş ve bakım hizmeti de alamayan kadınlar üzerindeki bakım yükünün katlanması demek.

Öte yandan özellikle yalnız yaşayan kadınların bu koşullar altında ve tavan yapmış kiralar söz konusuyken, kendi başlarına, bağımsız konut/barınma koşullarına erişimlerinin tümüyle ortadan kalkacağını öngörmek de zor değil.

Bakım işleri mantığı ile piyasa mantığı uzlaştırılması imkânsız şeyler: Gerek ev içinde verilen bire bir hasta, yaşlı, çocuk bakımı gerekse de kurumsallaşmış sağlık ve eğitim hizmetlerinde verilen bakım hizmeti, piyasanın kârı ve dolayısıyla verimliliği artırma gereksinimiyle çelişir, çünkü bakım işleri tahammül, sabır, duygusal yatırım ve bunlarla bağlantılı olarak da, en önemlisi zaman gerektirir. Verilen bakımın niteliği harcanan zamanla düz orantılıdır. Bu yüzden de özelleştirme ve taşeronlaştırma bakım hizmetlerinin hem niteliğini düşürür hem de piyasada ucuz bakım hizmeti sunulamaz. Bu genel geçer doğru, son dönemde sağlık çalışanlarının performans baskısına ve düşük ücretlere karşı dile getirdikleri isyanda da özelleştirilmiş tıp hizmetlerinin, patent tekeline dayalı aşı politikalarının pandemiyle baş etmekteki sefil çaresizliğinde de apaçık bir şekilde ifşa oldu.

Yaşamakta olduğumuz krizin sadece ekonomik kriz olduğunu söylemek mümkün değil, hatta bunun siyasal olarak kışkırtılmış bir ekonomik kriz olduğu söylenebilir. Dolayısıyla tek adam diktatörlüğü yıkılmadan aşılması söz konusu olamaz gibi görünüyor. Böyle olunca kadınlar olarak önümüzdeki dönem için perspektifimizi, lgbti+ hareketi ve diğer emek ve demokrasi güçleriyle birlikte erken seçim için mobilize olmak, rejim değişikliği talebi ve ardından gelecek döneme yönelik olarak da her tür bakım hizmetinin kamusallaştırılması, kadınlar için bedava toplu taşıma ve yalnız ve/ya da çocuklu kadınlar için ucuz/bedava konut talepleriyle oluşturabiliriz.

Kaynak: Daralan ücretli/ücretsiz emek kıskacı karşısında bakım hizmetleri kamusallaştırılsın! – Çatlak Zemin