fbpx

Bir nekro kapitalizm eleştirisi: Squid Game – Fuat Filizer

Paylaş

Netflix’in dünya çapında seyredilme rekorları kıran yeni fenomen dizisi, Güney Kore yapımı Squid Game…. Dizinin başkahramanı eski otomotiv işçisi Seong Gi-hun (Lee Jung-jae tarafından oynanıyor) ve dizinin 5. bölümünde anlattığı işçi grevi, gerçek olaylara dayanıyor. Hem de Güney Kore’de 2009 yılında yaşanmış olan, dünya çapında son dönemlerin en destansı, en militan gerçek bir kitlesel işçi grevine.

SsangYong Motors 2008’de krize girerek yüzde 51’lik hissesini Çin merkezli Şangay Motors’a sattı. Satış anlaşmasına SsangYong’un 2600 işçisinin yaklaşık yarısının işten çıkarılması ve bir kısmının da zorla emekli edilmesi dahildi. Kore Metal İşçileri sendikasının en deneyimli ve mücadeleci işçileri arasında yer alan SsangYong Motors işçilerinden bini, 2009 Mart ayında, işten çıkarma ve zorla emekli etme planlarının iptal edilmesi, geçici ve taşeron işçilerin kadroya alınması talebiyle fabrikayı işgal ederek fiili kitle grevine gittiler.

Fabrikanın giriş çıkışlarını zincirlediler, çok sayıda barikat kurdular, fabrikada kendi yaptıkları molotof kokteylleri, demir sapanlar, demir borular, mekanik bilye atarlar ile silahlandılar. İşgaldeki işçiler 50 kadar 10’ar işçilik savaşım takımı oluşturdular, işçi takımlarının kendi seçtikleri temsilcilerinden oluşan bir işçi savaş konseyi ve onun tarafından seçilip konseye sorumlu olan merkezi savaş komitesi de tüm direniş ve savaşım işlerini organize ettiler.

Fabrika işgali tam 77 gün sürdü. İşçiler sayısız polis saldırısını, helikopterden indirme operasyonunu sapanlar, sopalar, molotof kokteylleri ve bazan göğüs göğüse çatışarak püskürttüler. Polis işgali ancak ordu komando birliklerinin desteğiyle 77. gününde kırabildi.

Militan grevin ardından SsangYong baştemsilcisi Han Yun-Song dahil öncü işçiler 3 ile 5 yıl arası hapis cezasına çarptırıldılar. Şirket işgale katılan işçileri tazminatlarını ödemeden işten attı. İşçilere “fabrika mülküne zarar vermekten” fahiş para cezaları verildi. Tüm grevci işçiler kara listeye alındı ve Kore’de büyük sanayide yeniden iş bulmaları imkansız kılındı. İş bulamayan ya da ancak öncekinin 4’te biri ücrete iş bulabilen, cezalar nedeniyle ev ve arabalarına el konulan işçiler korkunç bir yoksulluğa ve dışlanmışlığa itildi. 2009-2011 döneminde 13, sonrasında 33 SsangYong işçisi ve işçi ailesi üyesi işsizlik, yoksulluk ve baskılar nedeniyle intihar etti ya da kalp krizinden yaşamını yitirdi. Çoğu işçi aynı nedenlerle yaşadıkları aile sorunları nedeniyle boşandı, çocuklarını kaybetti.

2012’de hapisten yeni çıkan eski baştemsilci Han Yun-Song, SsangYong fabrikası yakınındaki 50 metrelik yükseklikteki bir yüksek enerji transmisyonu kulesine çıktı. Burada tam 171 gün boyunca, SsangYong işçilerine haklarının geri verilmesi için direniş yaptı. Han’ın kule direnişi kazanımsız bitmiş görünse de, G. Kore işçi sınıfını yeniden hareketlendirdi, seri intiharları ve ölümleri artan eski SsangYong işçileriyle dayanışma eylemleri başladı. Bu arada fabrika bu sefer de Hindistan merkezli Mahindra Grubuna satılmıştı. İşçi eylemleri artınca, Mahindra Grup, grevci eski işçilerden 179’unu işe geri alacağını, geri kalan işçilere de daha sonra istihdamda öncelik vereceğini, işçilere açılmış para cezası davalarını geri çekeceğini ve işten atılmış işçi ve ailelerine 1.5 milyon dolarlık yardım fonu açacağını açıklamak zorunda kaldı.

Squid Game’de eski SsangYong işçisi ve grevcisine baş kahramanlık rolü verilmesi ve ölüm oyununda az çok onurunu koruyan ve dayanışmayı geliştiren olarak çizilmesi, aynı zamanda bu destansı işçi grevine ve baş eğmedikleri için mahvedilmek istenen işçilere bir saygı duruşunu da içeriyor.

Bu arada Squid Game dizisi, bir dizi Holywood klişesi bir yana bırakılırsa gerçekten oldukça etkili bir “nekro kapitalizm” (öldüren ve ölümden de kar eden kapitalizm) betimlemesi içeriyor. Bu etkisini de, salt bir klişe “ölüm oyunu” metaforu olmasından değil, gerçek kapitalizmde işçi sınıfının çeşitli kesimlerinin yaşadıklarına yaptığı gerçekçi göndermeler, yanısıra kapitalizmin ücret ve borç köleliliği üstüne ataerkillik, ırkçılık, göçmen düşmanlığı, dincilik, göstermelik demokrasi, devlet despotizmi, mafyacılık, dibe doğru rekabet, çürütme-düşkünleştirme vd. boyutlarına da getirdiği sert eleştirilerden alıyor.