fbpx

Zizek Taliban’dan çıkarılması gereken dersi yazdı

Paylaş

RT’de yayımladığı makalede hem aşırı sağın hem solun ABD’ye karşı Taliban’ı takdir ettiğine ve mahremiyet bırakmayan sosyal kontrole karşı aşı şüpheciliğini desteklediğine dikkat çeken Zizek “Afganistan çok fazla modernlik almadı, modernliğimizde yanlış giden her şeyi aldı, modernlik tamamlanmamış bir projedir ve Taliban da bunun kanıtıdır” dedi.

ABD öncülüğünde yabancı güçlerin çekildiği Afganistan, İslamcı örgüt Taliban’ın kontrolüne geçmesinin ardından protesto gösterilerine sahne olurken, tanınmış Marksist filozof ve kültür eleştirmeni Slavoj Zizek, Taliban’a hiç beklenmeyen kesimlerden gelen takdirden aşı karşıtlığının yaygınlığına uzanan yeni tezahürlerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

RT’de”Taliban, modernliğimizin tamamlanmamış bir proje olduğunun kanıtıdır” başlıklı makale yayımlayan Zizek, ‘Müslüman köktendinciliğe Batı Hıristiyan uygarlığına baş tehdit olduğu gerekçesiyle fanatikçe karşı çıkan ABD ve Avrupa’daki popülist sağ içinden bazı kesimlerin Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinde vatan, özgürlük ve din sevgisine dair çıkarılması gereken dersler gördüğünü’ aktardı.

‘Globohomo’ nedir?

Bu gözlemi ırkçı ve cihatçı örgütlerin online faaliyetlerini takip eden ABD merkezli SITE İstihbarat Grubu’nun bulgularına dayandıran Zizek, SITE’a göre ‘Kuzey Amerika ve Avrupa’da ırk savaşı kışkırtarak sadece Beyazlara ait devlet kurmak isteyen neo Nazilerin Taliban’ı Yahudi karşıtlığı, homofobi ve kadın özgürlüklerine sıkı kısıtlama nedeniyle övdüğüne’ dikkat çekti. 

Telegram’daki ‘Proud Boy to Fascist Pipeline’ kanalından “Bu eğitimsiz çiftçiler uluslarını ‘globohomo’dan geri almak için savaştılar. Hükümetlerini geri aldılar, ulusal dinlerini yasa haline getirdiler ve muhalifleri infaz ettiler. Batı’daki beyaz erkeklerin de Taliban kadar cesareti olsa şimdiki gibi Yahudiler tarafından yönetiliyor olmazdık” mesajını aktardı. SITE, ‘globohomo’nun küreselcilere hakaret etmek için kullanılan aşağılayıcı bir kelime olduğunu, komplo teoriciler tarafından düşmanlarını (medyayı, finansı, siyasi sistemi vbg. kontrol eden şeytani küresel seçkinleri) betimlemek için kullanıldığını belirtti.

Aşısı sağla İslamcı köktendinciliğin müşterekleri


“Taliban’a sempati duyan Amerikalı sağcı popülistler düşündüklerinden daha haklı: Afganistan’da gördüğümüz şey, popülistlerimizin istediği şey, sadece en aşırı versiyonuna dek saflaştırılmış hali. İki tarafın paylaştığı özellikler açık: Yerel toplulukların yerleşik yaşam biçimini aşındıran LGBT+ ve çok kültürlü değerleri yayan yeni küresel seçkinlere (globohomo) muhalefet” diye yazan Sloven filozof, ‘böylece popülist Sağ ile Müslüman köktendincilik arasındaki karşıtlığın göreceli hale geldiğini, popülistlerin kendilerinden uzakta olduğu müddetçe Müslümanlarla, Yahudilerle birlikte varolmayı hayal edebildiğini, bu yüzden yeni Sağ’ın hem Yahudi karşıtı hem de Siyonist yanlısı olabildiğini, zira ülkelerindeki asimile olmuş Yahudilere hayır derken, kendine ülke yapıp oraya giden Yahudilere evet dediğini’ belirtti.


‘Bazı solculara göre küresel kapitalist yeni sömürgeciliğin hezimeti’


Bazı solcuların da daha kısıtlı şekilde de olsa benzer bir görüşü paylaştığına dikkat çeken Zizek, “Taliban yönetimi altında kadınların akıbetine üzülmelerine rağmen, ABD’nin çekilmesini, küresel kapitalist yeni sömürgeciliğin, kendi demokrasi ve özgürlük nosyonlarını diğerlerine dayatan Batılı güçlerin hezimeti olarak algılamaktan geri durmuyor. Bu yakınlık sadece Taliban’a yönelik duruşla sınırlı değil: Kovid-19 pandemisi önlemi olarak aşılama ve sosyal düzenlemelere karşı çıkanlar arasında da bunu görüyoruz” diye yazarak şöyle devam etti:


‘Kalan son mahremiyet adası: Vücudumuzun içi’


“Pegasus casus yazılımıyla ilgili son haberler, sosyal olarak nasıl kontrol edildiğimize dair genel güvensizliğimizin bir teyidi olduğu kadar çoğumuzun aşıya neden direndiğini anlamamıza yardımcı olabilir. Elektronik cihazlarımızdaki tüm veriler ve tüm sosyal faaliyetlerimiz kontrol ediliyorsa, vücudumuzun içi bu kontrolden kurtulmayı başaran son ada gibi görünüyor. Ancak aşılamayla birlikte, devlet aygıtları ve şirketler bu son özgür mahremiyet adasını bile işgal ediyor gibi görünüyor. Dolayısıyla aşıya direncin Pegasus gibilere maruz kalmanın yanlış yönlendirilmiş bedeli olduğunu söyleyebiliriz.

Ve bilim, aşılarla önlemleri haklı çıkarmak için yaygın olarak kullanıldığından ve aşılar büyük bir bilimsel başarı olduğundan, aşıya karşı direnç, bilimin sosyal kontrol ve manipülasyonun hizmetinde olduğu şüphesine de dayanmaktadır.