fbpx

Devlet Ahlak(sızlığ)ı

Paylaş

Ahlak en geniş anlamıyla “insanların (öznel olarak) çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen yargı ve ilkeler sistemi kavramı ve/veya inancı” olarak tanımlanıyor. Ancak bu tanım meselenin esasını anlamaya, çözmeye yetmiyor. Bu tanımda da işaret edilen “yanlış ve doğru” neye göre, kime göre belirleniyor peki, meselenin esası burada yatıyor.

Patriyarka dünya coğrafyasının tamamında hakim durumda. Ve kapitalist sistem, devletler de patriyarkayla işbirliği içinde hüküm sürüyorlar. İslamcısı moderni, doğusu batısı tüm ülkelerde adaletsizlik, sömürü, insan hakları ihlalleri, açlık, yoksulluk, ırkçılık, ötekileştirme, işsizlik, doğanın talanı, hak ihlalleri, hukuksuzluk, kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler, homofobi, heteroseksizm, çocuk istismarı, nefret suçları, çeteleşme, kravatlı ve kravatsız mafyalar, savaşlar, çatışmalar, kutuplaşmalar tam gaz devam ediyor.  

Bütün bunlar bu devletler, sistemler tarafından “yanlış” olarak görülmüyor olacak ki “ahlaksızlık” olarak tanımlanmıyor. Peki neyi “ahlaksızlık” olarak görüyorlar? Kadınların ve LGBTİ’lerin kendi bedenlerine, kendi kararlarına, kendi yaşamlarına sahip çıkmalarını mı?

Ahlak ve Türk Aile Yapısı

Polisi çek senet tahsilatçılığı yapar, Emniyet müdürü eroin kaçakçılığından tutuklanır, imamı, hocası, vakıf yurt müdürü çocuk istismarından yargılanır,  vekili iş takipçiliği yapar, bakanının adı kokain ticaretine karışır, Cumhurbaşkanı ülkedeki bütün büyük ticaretin komisyoncusudur, ama ahlaksız olan emeğiyle, sanatıyla çalışan Gülşen olur!

Tarikat şeyhi “erkek çocuk anasının dizkapağından tahrik olur” der, Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan ansiklopedide “Üvey kız çocuğu dedeye helal” yazar, Aile Bakanı Ensar Vakfında tecavüze uğrayan çocuklar için “bir kereden bir şey olmaz” açıklaması yapar, bir diğer bakan Bozdağ “çocuğun rızası vardı!!!” buyurur, çocuk evliliğinin (istismardır bu!) önünü açan yasaları çıkartırlar, tecavüze uğrayan kadınları tecavüzcüsüyle evliliğe zorlarlar, kadın katillerine iyi hal ya da tahrik indirimi uygularlar, emekçi aileler çoluğunun çocuğunun kursağından geçecek bir tas çorba için 12 saat çalışırken diyanet işleri bakanı milyarlık arabalara biner, ama “Türk aile yapısını” LGBTİ’ler bozar!

İstanbul’da gerçekleştirilen LGBTİ+ karşıtı nefret mitinginden

İşte devletin, hükümetin, Diyanetin diline pelesenk ettiği “Türk Aile Yapısı” ve ahlak anlayışı tam da budur! Bu iki yüzlü, egemenden, güçlüden yana, kadın ve LGBTİ düşmanı ahlaksızlık bizlere “toplum ahlakı” diye dayatılmak isteniyor.

Topluma “ahlak” kurallarını dayat; sonra kendin her türlü ahlaksızlığı yap! Bizzat Türk devletinin ve AKP-MHP iktidarının kendisi bu ahlaksızlığın ortağı ve azmettiricileridir.

Hukuk devletinin asıl görevi insan haklarını korumak, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak, kadın, çocuk, LGBTİ’lerin hak ve özgürlüklerini yasal güvence altına almak ve korumaktır. Kin ve nefret söylemleriyle insanları birbirini linç etmeye teşvik değil!

İran’ın Ahlak(sız) Polisi

Kadınları, LGBTİ’leri hedef alan bu ahlaksızlığın bir diğer acı örneği de İran Kürdistanı’nda (Rojhilat) yaşandı yakın zamanda.

22 yaşındaki Jina Amini başörtüsünü (hicab) doğru  takmadığı ve saçı gözüktüğü gerekçesi  ile yaşadığı Doğu Kürdistan’ın Sakız kentinde ahlak (!) polisleri tarafından katledildi.

Jina Amini

İran rejimi Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni imzalamayan 6 BM üyesi devletten biri.

İran’da çocuk evlilikleri yasal. Kadınlar muta nikahı fuhuşa zorlanıyor, değersizleştirilmeye çalışılıyor. Tecavüzler ve zoraki evlilikler de muta nikahı  adı altında normalleştiriliyor.

Erkekler dört kadınla evlenebilirken, kadınların boşanma hakkı dahi yok.

İran’da kadınların kocalarından, kız çocuklarının babalarından izin almadan pasaport alma, ehliyet çıkarma, çalışma izni yok.

Hal böyleyken 22 yaşındaki Jina Amini başörtüsünün altından görünen saçlarıyla İran toplumunun ahlakını bozduğu gerekçesiyle ahlaksız Ahlak polisleri tarafından öldürüldü.

Burada bir kere hatırlatalım, Tanrı, devlet ve patriyarka üçlemesi yan yana gelince kadınlar açısından kabus bir anlayış ve uygulama çıkıyor ortaya. Jina Amini’nin katledilmesinin azmettirici ortakları da bu üçlüdür!

Kadınları, kız çocuklarını, LGBTİ’leri hedef alan, katleden ahlakınız, aile yapınız batsın!

Kazanımlarımız tehlikede

Sadece Türkiye ve İran gibi devletlerde değil, dünyanın her tarafında kazanımlarımız tehlikede. Daha geçen aylarda Amerika’da Yüksek Mahkeme kürtaj yasağının önünü açan bir karara imza attı. Avrupa’nın göbeğinde Polonya’da, Macaristan’da LGBTİ’lere ve kadınlara yönelik yeni bir saldırı, hak gaspı kararı yasallaşıyor. İsviçre’de kadınların “eş değer işe eşit ücret” talebiyle dalga geçer gibi “eşitlik” adı altında kadınların emeklilik yaşı yükseltilmek isteniyor (AHV21 Reformu).

Bütün bunlar yaşanırken kadınlar dünyanın dört bir yanında direnmeye devam ediyor. Türkiye’de, Kürdistan’da, İran’da kızkardeşlerimiz özgürlükleri için ağır bedeller ödemeyi göze alıyor ama sokakları terk etmiyorlar.

Biz kadınlar; kendi hayatlarımızdan yaşantımızdan ve kararlarımızdan vazgeçmiyoruz. Sizin ahlakınız bizim ahlakımız değil. Kadın hareketi güçlendikçe, feminist kadınlar çoğaldıkça “ahlak” örtüsü altında kadınlara veryansın edenlere cevabı kadınlar yine veriyor ve verecek! 

İran’da  ahlak polisi (!) tarafından katledilen Jina Amini  için kadınlar saçlarını keserek, hicaplarını yakarak  ve sallayarak cevap verdiler. Şeriat iktidarına rağmen kadınlar katledilen Kız kardeşleri için isyandalar. Kadınların öfkesi, özgür yaşam isteği İran’da da, Türkiye’de de, Kürdistan’da da, Avrupa’da da, Amerika’da da patriarkal sistemi yıkacaktır. Bundan kuşkunuz olmasın!

Rabia Baldemir

20.09.2022