fbpx

43. Yılında 13 Mart: Unutulmaz Bir Direniş – Kerim İşbilir

Paylaş

Tarih boyunca, sınıf savaşlarının en çetin, en kanlı mücadelelere sahne olduğu dönemler olmuştur. Türkiye işçi sınıfı mücadelesi de bu tarihsel süreçten bağımsız değildir. Mart ayı, bu mücadelenin en kritik anlarının yaşandığı dönemlerden biridir. Sömürü düzenini korumak isteyen egemen güçlerin en acımasız saldırılara başvurduğu, işçi sınıfının ise en direngen direnişlerini sergilediği bir aydır Mart. Bu ayın en karanlık ve bir o kadar da öğretici tarihlerinden biri de 13 Mart 1982’dir.

Bu tarih anlamlıdır; çünkü Türkiye’deki egemen güçler, 12 Eylül faşist darbesinin ardından işçi sınıfına ve devrimci harekete karşı vahşi bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırının en sembolik olaylarından biri, Seyit Konuk, İ. Ethem Coşkun ve Necati Vardar’ın idam edilmesi olmuştur. İplik-İş ve Birleşik Maden-İş Sendikalarının kurucusu olan bu üç genç işçi önderi, düzmece mahkemelerde yargılanmış ve karar duruşmaları bilinçli olarak 1 Mayıs İşçi Bayramı’na denk getirilmiştir. Bu kararla egemenler, işçi sınıfından ve onun örgütlü gücünden intikam almak istemişlerdir.

Ancak 13 Mart 1982 sadece bir katliam tarihi değil, aynı zamanda öğretici ve yol gösterici bir direnişin de adıdır. Seyit Konuk, İ. Ethem Coşkun ve Necati Vardar, onları susturmak isteyen faşist diktatörlüğe boyun eğmemiş, mahkeme salonunu bir direniş kürsüsüne çevirmiştir. 1 Mayıs günü mahkemeye çıkarıldıklarında, “Bugün işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Bizler bu onurlu günde yargılanmayı reddediyoruz! Ve sizleri bu onurlu gün uğruna şehit düşmüş tüm sınıf yoldaşlarımız ve devrimciler adına saygı duruşuna davet ediyoruz” diye haykırmışlardır. Onlar, yalnızca kendi onurlarını değil, işçi sınıfının ve devrim mücadelesinin onurunu da koruyarak ölümsüzleşmişlerdir.

Bugün 13 Mart 2025, yoldaşlarımızın fiziken saflarımızdan ayrılışlarının 43. yılı. Ancak onları bizden koparan kapitalist sistem hala varlığını sürdürüyor. Tüm dünyada emekçileri sömüren, insanlığı açlığa, savaşlara, soykırımlara, yıkıma sürükleyen bu düzen, doğayı da geri dönüşü olmayan bir şekilde tahrip etmeye devam ediyor. Fakat tüm baskılara rağmen, sınıf çelişkileri büyüyerek sürüyor ve tarih bir kez daha insanlığı, yoldaşlarımızın uğruna ölümsüzleştiği sosyalizme çağırıyor.

Bizlere düşen, bu çağrıyı layıkıyla karşılamak, devrim şehitlerimizin anısını mücadelemizde yaşatmaktır.

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!
Yaşasın Sosyalizm!