fbpx

Sahneye düşen erkekliğin gölgesi değil ta kendisi!

Paylaş

Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Zuhal’ filmindeki başarılı rolü ile en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Nihal Yalçın sahnede konuşmasını yaparken, Tamer Karadağlı’nın sık sık saatine bakması ve mimikleri dikkat çekti. Teşekkür mesajları devam ederken ona ‘ödülünü al sus ve git’ der gibi kaba bir şekilde eline tutuşturması ile Karadağlı’ya dönen Nihal Yalçın, “Sus mu dediniz? Artık sus mu diyorsunuz?” diye sordu.

Karadağlı ise Nihal Yalçın’ın bu tepkisine “ödülünüzle birlikte konuşun diye” yanıtını verdi.

Konuşmasında sinemada yeterince kadın hikayesi anlatılmadığına vurgu yapan Nihal Yalçın Tamer Karadağlı’nın tavrından sonra ‘ İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmeyeceğiz, İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ dedi.

Nihal Yalçın’ın ödül alma esnasında ve sonrasında yaşadıkları kadın hikayesine konu olacak bir olaylar zinciri oldu. Yankıları ve tartışmaları ise halen devam ediyor.

Ödül törenindeki o kısacık anda bile sinema ve tiyatro dünyasında oldukça tanınan, ‘statü’ sahibi „ünlü” Tamer Karadağlı’nın yüzüne taktığı maskeyi kolayca nasıl indirdiğine ve kadın düşmanlığına tanık olduk.

Nihal Yalçın şahsında, kadınlık ve erkeklik rolleri çerçevesinde kadınlara dayatılan cinsiyetçi, geleneksel rolleri reddetmenin, erkeklerin köşe taşlarını işgal ettiği sinema dünyasında kendini var etmenin ne kadar büyük bedellerden geçtiğine bir kez daha şahit olduk.

Karadağlı’nın sahnedeki ve daha sonraki tutumu ise erkek egemenlikçi zihniyetin, ‘ben izin verdiğim sürece konuşabilirsin’ ya da ‘ben istersem kendini var edebilirsin’ paradigmasının sinema ve sanat dünyasına yansımasıydı.

Kadının varlığına, ön saflarda konuşmasına, sanat icra etmesine gösterilen tahammülsüzlüktü. Aslında sahneye düşen erkekliğin gölgesi değil ta kendisiydi.

Peki Tamer Karadağlı nasıl oluyor da bu kadar rahat tavırlarla ve yüzüne takındığı alaycı mimiklerle ‘sus artık, konuşma’ der gibi ödülü Nihal Yalçın’ın eline tutuşturuyor? Bu cesareti nereden ve kimden alıyor?

Bu cesareti binlerce yıldır süregelen patriyarkadan ve günümüzdeki AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı söylemleri ve cinsiyetçi politikalarından alıyor.

 Zikredilen, zihinde olan değil midir?

Sahnede yaşanan olaydan sonra Karadağlı sanatçı sorumluluğu ile davranıp, özür dileme yerine, sosyal medya üzerinden kendisine karşı linç girişimi başlatıldığını iddia ederek, akıllara durgunluk verecek saldırılara başladı.

HDP Milletvekili Pervin Buldan ve CHP Milletvekili Canan Kaftancıoğlu’nun Nihal Yalçın’a vermiş oldukları destek mesajlarını sorgulayarak, politik arenaya taşıdı.

HDP’den destek mesajı almak sanki suçmuş algısı yaratmaya çalışarak, ‘HDP’li milletvekilleri ona neden sahip çıkıyorlar, destek veriyorlar‘ diye Nihal Yalçın’ı yargıladı Karadağlı.

Yetmedi, kamuoyu önünde ‘onlar PKK’ye terör örgütü, Öcalan’a terörist diyor mu?‘ gibi sorular sorarak meseleyi son derece tehlikeli bir alana çekti.  

Amaç, AKP’nin yaptığı gibi artık hepimizin aşina olduğu bir algı operasyonu üzerinden rakibi olarak gördüğü Nihal Yalçın’ı hedef haline getirerek, kendini haklı çıkarmak.

Nihal Yalçın’ı “Selahattin Demirtaş’a Özgürlük” tweeti atmakla suçladı. Bugün Türkiye topraklarında yetişmiş halkların kardeşliğine, demokrasiye ve barışa inanmış ender siyasetçilerden  biri olan Selahattin Demirtaş’a özgürlük demenin bile ağır bedelleri olduğunu bile bile sırtını AKP-MHP iktidarına dayayarak, Nihal Yalçın’ı iktidarın ve yandaşlarının hedefi haline getirme çabası içine girdi. Çabası karşılık buldu. Sırtını dayadığı iktidar ortağından Devlet Bahçeli, telefonla Karadağlıyı arayarak, ‘tutumu ve çabalarından’ dolayı tebrik etti.  

Faşizmin kol gezdiği ülkede Nihal Yalçın’a saldırıları ile ateşle oynadığının Karadağlı farkında mı bilmiyorum ama bu tür ithamların ve soruların geçmişte fiili bir linç girişimine ve katliamlara zemin hazırladığını biz çok iyi biliyoruz.

Söylemleri ile kadın düşmanlığının, ırkçılığın ve kendinden olmayana tahammülsüzlüğün yeniden üretilmesine hizmet ettiğinin farkında değil mi?  Farkında.

 Zaten zikredilen, zihinde olan değil midir?

Cinsiyetçi olan militaristtir!

Çok sık yurtdışına gittiği için milliyetçi olduğunu söyleyen Tamer Karadağlı, ‘bir filmde asker rolünde oynadığım için mi Nihal Yalçın rahatsızlık duyuyor’ gibi faşizan sorularla meseleyi bilinçli olarak kim daha çok milliyetçi kim daha çok vatanı seviyor noktasına getirdi.  

Yurtdışında yaşayan göçmenler kimliklerini kaybetme korkusu nedeniyle kendi kimliklerine daha sıkı sarılırlar. Ancak bilinen bir gerçek vardır ki milliyetçilik de, ırkçılık da politik bir seçimdir. Irkçılık kendisinden olmayanı kendisi gibi düşünmeyeni kendisi öteki olarak gören, öteki olarak gördüğüne yaşama hakkı tanımayan ve yok etmek hakkını kendinde gören hastalıklı bir bakış açısıdır. Kökeni cinsiyetçilikten gelir. Cinsiyetçi olan militaristtir.

Tamer Karadağlı’nın sahne esnasında ve sonrasındaki sergilediği tavır ve yaklaşımın tamamı “cinsiyetçi olan ırkçı ve militaristtir, sözünün onda vücut bulmasıdır.

Kadınların susma gibi bir lüksü olamaz?

Susma gibi bir lüksümüz olmadığı için kadınlar, feminist kadın hareketi, örgütler ve milletvekilleri Nihal Yalçın’a destek verdiler.

Kadınların Karadağlı’ya tepkileri onun bir kadına olan tahammülsüzlüğüne, kadın düşmanlığına ve çevirdiği entrikalaradır.

Sinema ve sanat dünyasının köşe taşlarını işgal etmiş erkeklerin egemenlikçi ve cinsiyetçi zihniyetine haddini bil demektir.

Nihal Yalçın’ı destekleyen kadınların tepkileri erkek egemen iktidarın yıkılmaz olduğunu zanneden Karadağlı ve onun gibi erkeklere iktidarlarının sarsılmaz olmadığını göstermektir.

Tepkiler erkeklerin hangi biçimde olursa olsun kadına yönelik işledikleri suçların, tacizlerin, yaptıkları haksızlıkların hiç bir biçiminin cezasız kalmayacağını ve bir bedeli olduğunu, kadınların bu bedeli ödeteceklerini erkeklerin öğrenmeleri açısından elzemdir.

Kadınlar hemcinslerine yönelik kimden gelirse gelsin yapılan her türlü şiddet biçimini, tacizi reddedecektir.

Dünya genelinde kadın düşmanı söylemlerin arttığı ve kadına şiddetin bir cins kırımına dönüştüğü, Türkiye’de hemen her gün en az bir kadının katledildiği bir süreçte sahnede İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz, İstanbul Sözleşmesi Yaşatır, mesajını veren Nihal Yalçın gibi kadınlara, kadınlar sahip çıkacaktır. Çünkü artık dayanışmanın gizemini öğrendi kadınlar!

Dünya eşitlikten ve özgürlükten yana değişecekse eğer, erkek egemen zihniyetle, cinsiyetçi erkeklerle değil, eşitliğe ve özgürlüğe inanmış bunun mücadelesini veren kadınlarla güzelleşecek.