fbpx

İris Mozalar: “Bedenimi ruhumla bütünleştirecek bu ameliyat!”

Paylaş

“Kadınlık deneyiminde ortaklaşıyoruz; ama kadınlık deneyimine eklenen birçok deneyim de bizi toplum tarafından hedef haline getirebiliyor. Transım, biseksüelim, Aleviyim, Kürt’üm, Kırmancım ve kadının en temelde. Tüm kimliklerim benim için kadınlık kimliğimle örtüşüyor. Kadın kimliğim temelinde bir ayrımcılığa maruz bırakılıyorum.”

Röportaj: Ceren Ataş

Biseksüel trans bir kadın olarak kimliğinizin sizdeki karşılığı  nedir?

Hetero patriyarkal sistem içinde bir kere bu kimlik benim için bir dezavantaj. Bunun haricinde politik bir kimlik. Hem biseksüelim, hem transım hem de kadınım, politik olmaması mümkün değil. Ayrıca aktivizm yapan biriyim, apolitik değilim. Zor bir soru aslında, kimliğin bendeki karşılığı çünkü çok derin. Hayatımda yaşadığım zorlukların kaynağı, bu kimliğimden dolayı beni ezen toplum ve devlet. O yüzden derin ve tarif etmekte zorlanacağım bir anlamı var.

“Hem biseksüelim, hem transım hem de kadınım, politik olmamak mümkün değil.”

Ailenize açıldıktan sonra hayatınızda süreç nasıl ilerledi, değişiklik oldu mu?

Tabii ki oldu, ailem beni reddetti. Annem babam ayrılmıştı zaten ben üç yaşındayken ve ben babamı görmedim 15 yaşıma kadar. Annemle Mersin’de yaşıyordum. 18 yaşımda anneme açıldım. Annem kabul etmeyeceğini söyledi, reddetti ve beni değiştirmeye çalıştı. Değişebilecek bir şey sandı bunu aslında.

“Alevi olarak hoşgörüyü de yaşadım, baskıyı da yaşadım.”

Değiştirmeye çalışmak derken, nasıl yöntemlerdi bunlar?

Israr, duygu sömürüsü, psikolojik şiddet… “Ben sana emek verdim, sen bana bunu yaptın” gibi. Aslında bunu kendisine yapılan bir saldırı olarak aldı. Halbuki onunla ilgisi olmayan, tamamen kendimle ilgili olan bir şey bu. Ben böyle doğdum, varoluşum bu. Benim varoluşum ona kasti bir şey olamaz. O hormona başlamamamı istiyordu, dışarıda kadın kıyafetleri giymeyeyim, evde ne yapıyorsam yapayım ama resmi hiçbir şey değişmesin. Ama bu benim varoluş şeklim ve bu böyle annemin istediği gibi yaşayabileceğim bir durum değil, hayatımın her alanında var olmakta huzurlu hissedeceğim şekil bu. Kadın kimliğimi, kadın varoluşumu kabul etmiyor.

Elle Turkey 2019

Peki “İris” ne demek? Neden bu adı tercih ettiniz?

Her röportajda bu hikayeyi anlatıyorum (gülüyor) Ben ismi değil de isim beni seçti galiba. İsmimi değiştirmeye karar verdiğim dönemler anlamı beni çağrıştıran, bana iyi hissettiren şeylere bakıyordum. Bu isim sürekli karşıma çıktı enteresan bir şekilde. Sonradan öz Türkçede bir karşılığı varmış bunu sonradan öğrendim, özgürlük ve kurtuluş demekmiş. Yunanca anlamını biliyordum, gökkuşağı demek, cennetin gözü demek, aynı zamanda bir tanrıça ismi, bir çiçek ismi… O dönem bana çok iyi geldi, beni tanımladı.

“Büyüdükçe, tarihi öğrendikçe, Dersim tertelesini, Maraş Katliamını, Sivas Katliamını öğrendikçe bunların hepsinin geçmişini öğrendikçe aslında Sunni-Türk olmayan herkesin bu ülkede ezildiğini fark ettim ve Aleviliği en temelde politik bir duruş olarak aldım.”

Alevi bir aileden geldiğinizi belirtiyorsunuz. Aleviliği ne şekilde benimsiyorsunuz? İnanç, kültür, politik duruş,  felsefe…

Saydığın her şekilde benimsiyorum aslında. Dini inancım var bu da neopaganizm. Özellikle Türkiye’de Alevi kültürü neopagan ögeler barındıran, şamanik ögeler barındıran bir inanç sistemi ya da öğreti. Bu noktada kendi inancımla, kendi doğrularımla Aleviliği kesistişiyorum ya da birleştiriyorum. En temelde bir siyasi kimlik olarak benimsiyorum. Kendi dünya görüşümü de çok büyük oranda etkileyen bir öğreti; çünkü küçüklüğümden beri bunu öğreniyorum. Alevi bir ailedeyim, babam Sunni; ama annemle büyüdüm ben. Hattâ annem haricinde dedem, anneannemle büyüdüm. O yüzden hep ritüelleri, öğretileri gördüm. Hoşgörüyü yaşadım, baskıyı da yaşadım. Annem beni hep “Okulda kimseye Alevi olduğunu söyleme” diye tembihlerdi. O baskının ne demek olduğunu biliyorum, dayanışmanın da ne demek olduğunu biliyorum Alevi bir kadın olarak. Bizim Mersin’de oturduğumuz bina dört katlı, dört daire de Dersimliydi (gülüyor) Aşure yapılırdı arka bahçede, herkes bir şeyler alırdı ve o yapılan aşure mahalleye dağıtılırdı. Almayanlar oldurdu aşureyi… Belki buna dair çok kanıksadığım ve aklıma dahi gelmeyen bir sürü şey vardır yaşadığım ayrımcılıklara dair. O yüzden Aleviliği politik bir duruş olarak benimsememem imkansızdı. Büyüdükçe, tarihi öğrendikçe, Dersim tertelesini, Maraş Katliamını, Sivas Katliamını öğrendikçe bunların hepsinin geçmişini öğrendikçe aslında Sunni-Türk olmayan herkesin bu ülkede ezildiğini fark ettim ve en temelde politik bir duruş olarak aldım.

Alevilik öğretileriyle yetiştirildim, oniki imam ya da Xızır oruçları tutulurdu, çok sıradan bir yemekle, normal herkesin yediği bir akşam yemeği ile oruç açılıyordu. Uzun sürüyor oruçlarımız da.

i-D Magazine

Gece belli bir saatten sonra yemek yenmiyor, 00.00 denir, diğer gün güneş batana kadar aç kalınıyor, doğa ile bağlantılı bir oruç aslında…

Evet kesinlikle öyle. Uzun ve dedem su içmezdi mesela. Suyun tadını on iki gün boyunca almamak çok enteresan geliyor bana. Acıyı anlamak, yas sürecini anlamak… Çok ölüme şahit oldum, beş yaşımda anneannem öldü, yas süreci de çok ağır geçiyor. Cenazesi cemevinden kaldırılan askerin cenazesine bakan katılmıyor mesela. Dediğim gibi bunların hepsinin bütününde Alevilik benim için en temelde politik bir kimlik, sonrasında bakış açısı sundu. Tabii ki inancımı da etkiledi. Benim için tüm inançlar, semboller, hikayeler birbiriyle bağlantılı ve bağlantıyı görüyorum. Mesela 12 olimposludan 12 havariye 12 imama… Aslında her öğretide illa bir karşılığı var her şeyin.

“Kadın olarak ayrımcılığa maruz bırakılıyorsam ben bunun  benim Alevi kimliğimden, Kürt kimliğimden bağımsız olduğunu sanmıyorum.”

Aleviliğin derin bir anlamı var benim için. Bir sürü kimliğin ve bir sürü varoluş şeklim var, herkes gibi. Ama en sıkı benimsediğim kimliklerden birkaçı içinde Alevi olmak, Kürt olmak, Kırmanç olmak geliyor diyebilirim.

Toplumda biseksüel trans bir kadın olduğunuz için mi yoksa Kürt-Alevi kimliğiniz nedeniyle mi daha çok ötekileştirme ile karşılaşıyorsunuz?

Varoluş şekillerimi böyle kıyaslamayı sevmem. Kadın olarak ayrımcılığa maruz bırakılıyorsam ben bunun  benim Alevi kimliğimden, Kürt kimliğimden bağımsız olduğunu sanmıyorum. Alevi ve Kürt olduğumu bilen insanların beni maruz bıraktıkları ayrımcılık ya da kadın düşmanlığı Alevi ve Kürt kimliğimden bağımsız olmuyor hiçbir zaman. Birçok kadının aslında birçok kadınlık deneyimi var bu noktada. Kürt bir kadının bu ülkede yaşadıklarıyla Türk bir kadının bu ülkede yaşadıkları da bir değil. Alevi bir kadınla Sunni bir kadının yaşadıkları da asla bir olmayacak. Tabii ki kadınlık deneyiminde ortaklaşıyoruz; ama kadınlık deneyimine eklenen birçok deneyim de bizi toplum tarafından hedef haline getirebiliyor. Transım, biseksüelim, Aleviyim, Kürt’üm, Kırmancım ve kadının en temelde. Tüm kimliklerim benim için kadınlık kimliğimle örtüşüyor. Kadın kimliğim temelinde bir ayrımcılığa maruz bırakılıyorum.

Alevi toplumunda da kadın düşmanlığı yok mu? Var! Bunu asla inkar edemem, Aleviler de Alevilik de bir noktada yozlaşan, asimile olmaya başlayan ya da olmuş, değişmiş, dönüşmüş bir sistem. Dolayısıyla tabii ki kadın düşmanlığı var. Annemin dul bir kadın olmasından kaynaklı yaşadıklarını görebiliyordum ben küçükken, hala da görebiliyorum. Ailem Aleviydi ama fark etmedi. Toplum azade büyüyemiyoruz. Sunni Türklükten azade yaşayamıyoruz ne yazıkki. Egemen olan kimlikten etkilenmeden yaşayamıyoruz.

Toparlarsam kıyaslama yapamayacağım; ama hepsinin kadın kimliğim ile bağdaşıp bir şekilde bana değdiğinden bahsedebilirim.

“Kadınlık deneyiminde ortaklaşıyoruz; ama kadınlık deneyimine eklenen birçok deneyim de bizi toplum tarafından hedef haline getirebiliyor. Transım, biseksüelim, Aleviyim, Kürt’üm, Kırmancım ve kadının en temelde. Tüm kimliklerim benim için kadınlık kimliğimle örtüşüyor. Kadın kimliğim temelinde bir ayrımcılığa maruz bırakılıyorum.”

https://kaosgl.org/haber/biz-kalacagiz-bizi-istemeyenler-gidecek

Sizce Alevi toplumunun LGBTİ+’lara bakışı nasıl?

Bunu kendi deneyimimden bağımsız anlatmak biraz zor olur. Toplum tarafından ezilen kimlikler, ötekileştirilen kimlikler her zaman bir noktada birleşmeye çalışır. Birbirini daha rahat anlayabilir. Aleviler ve Kürtler, LGBTİ+’lar, feminist kadınlar… Herkesin tek bir kimliği de yok kaldı ki. Pek çok kimliği var insanların, mesela ben Aleviyim, Kürdüm, biseksüelim, kadınım… Bu kimlikler birbirini anlayıp, egemen olanın ne olduğunu tanımaya başlayınca birleşiyorlar.

Bu noktada politik Aleviliğin, politik olmayan bir kısmı da var ya Alevilerin, inanç sistemi olarak yalnızca benimseyen ve politikasını yapmayan bir kesim var, aktivizm yapmayan Aleviler de var. Politik Alevilerin bakış açısı değişiyor, dönüşüyor; çünkü zaten Alevi LGBTİ+’lar var. Bunu kimse reddedemez. Alevi LGBTİ+’lar, Kürt LGBTİ+, Kırmanç LGBTİ+’lar var. Politik düzlemde bakış açısı değişe de politik Alevilerin konularından biri ne yazıkki LGBTİ+ değil. Evet kadınlık, feminizm gibi düzlemlerde var; ama Alevi toplulukları içerisinde Alevi LGBTİ+’ların konuşulduğunu görmüyorum. Bu da makbul vatandaş olma çabası olabilir. Konuşulduğunu görmediğim için Alevilerin bakış açılarına dair bir şey söyleyemiyorum. Sadece kendi deneyimimden yola çıkabilirim. Benim ailemin bakış açısı pek hoş değildi.

Alevilikte hoşgörü temelinde, acıyı anlamak temelinde büyüyen, dayanışma temelinde büyüyen bir inanç; ama bu noktada Alevilerin gözardı ettiği şeyler de oluyor. Bu da LGBTİ+’lar. LGBTİ+’lar zaten her alanda bir turnusol aslında ve Alevilikte de böyle. Neden konuşulmadığına fobi diyebiliriz.

“Toplum tarafından ezilen kimlikler, ötekileştirilen kimlikler her zaman bir noktada birleşmeye çalışır. Birbirini daha rahat anlayabilir. Aleviler ve Kürtler, LGBTİ+’lar, feminist kadınlar… Herkesin tek bir kimliği de yok kaldı ki.”

Size bahsettiğim geçen sene Onur Haftasında LGBTİ+’lar ile röportaj serisinden sonra Alevilerden, kuruma bağlı veya bağımsız, epey olumsuz tepkiler aldım. “Siz Aleviliği ne yapmaya çalışıyorsunuz” gibi… İnanç teorisine bakarsak Alevilikte Lut Kavmi gibi ya da homofobik içerikler yok.

Alevilik ve LGBTİ+ kesişimi çok bilinmeyen bir alan. Kürt ve LGBTİ+’lar birleşiyor, alanlarda da görüyoruz. Alevi LGBT+’lar var; ama bu görünmüyor, bunu göstermek çok değerli. Gönül bağı kurduğum bir iş oldu Alevi bir LGBTİ+ kadın olarak. Senin söylediğine ek olarak, benim ailem hiçbir zaman “günah” demedi buna. “Günah” diye reddetmedi, öyle bir öğreti yok. Tabii İslam öğretisi içinde yer almak isteyen Aleviler var ve burada Lut kavmi adı geçiyor; ama ben ailemde hiç duymadım. “Bu günah, bu günaha nasıl ortak oluyorsun, cehennemde yanacaksın” asla böyle bir şey yok.

Mesela Sunnilerde Allah korkulan bir şeydir, Alevilerde yaratıcı sevgisi vardır. Allah’ı sevdiği için insanlar ona ibadet eder, Allah’ı sevdiğin için iyilik yap, ondan korktuğun için değil. Allah korkulacak bir şey değil. Fark da biraz bu, o yüzden “günah” diyen bir Alevi yok. Yanlış falan deniyor ama günah gibi inançsal bazlı değil.

“Politik düzlemde bakış açısı değişe de politik Alevilerin konularından biri ne yazık ki LGBTİ+ değil.”

Yukarıdaki soruya paralel bir şekilde, Dersim toplumu açısından sizce LGBTİ+’lar için durum nasıldır?

Beş yaşına kadar her yaz Margek köyüne gittim. Okula başlayana ve aynı zamanda anneannem ölene kadar oraya gittim. Köyde yaşadım 3-4 ay. Dersim kültürü çok farklı bir kültür. Mezopotamya dediğimiz bölgedenin geri kalanı gibi bir yer de değil, Türkiye’deki Alevilerle de bir değil. Çok enteresan bir konumu var. Komünist bir belediye başkanı var. Konumu itibariyla çok fakrlı bir yer. Dersim’in o dört dağının Dersim’i dışarıdan gelen o Sunni İslam baskısından koruduğunu düşünüyorum. Mitolojisi farklı, kutsal dağ keçisi var, Duzgin Bava’sı var… Çevresinden ayrışan bir yerde duruyor ve bu bana çok iyi geliyor. Annem “Duzgin Bava seni korusun” derdi, bunun Türkiye’de diğer hiçbir Alevi’de bizdeki gibi bir karşılığı yok. Duzgin Bava kim, ben biliyorum.

Dersim’in izole bir yer olması oradaki demokratik ortamı iyi anlamda geliştiriyor. Tarihi itibariyle de Rumların, Ermenilerin, Kırmançların, Kürtlerin yoğun yaşadığı ve bir sirkülasyon halinde olduğu, 1915’ten 1938’e kadar, hala da hareketlilik var. Cumhuriyet kurulduğunda da orası bağımsız kalmak istemiş ve bu söz verilmiş. Cumhuriyetten önce de sonra da orası bağımsız ve izole bir ortam. Bu da kendine has bir kültür doğuruyor. Bu kültür de dışarıdan gelen baskılar sonucu çok daha dayanışmacı, kökenine bağlı oluyor. İnsanlar birbirlerine sahip çıkıyor. Dedim ya Alevilik kültüründe kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Ölen insanlar için oruç tutuyoruz mesela. Susuzluktan ölen insanlar için oruç tutup su içmiyoruz. Yasın büyük bir önemi var. Kayıp sonuna kadar yaşanıyor. “Devri daim olsun” diyoruz ölen insanlara, devam ediyor her şey; ama yasını da tutalım diyoruz. Bu çok önemli bir şey.

“Dersim’de bir kere Onur Yürüyüşü düzenlendi. Bu bayağı iyi bir şey, değerli buluyorum. Dersim ilk dönüşebilecek yerlerden biri. Dersim’de bir sürü LGBTİ+ var, mesela benim tanıdığım beş tane Dersimli trans kadın var. Çevrem bu, çok geniş bir çeper de değil. Dersim’de de birçok lubunya var, haliyle Onur Yürüyüşü düzenlendi. Dolayısıyla Dersim değişime-dönüşüme çok açık.”

Dersim’de özellikle terteleden dolayı ve Alevi kültüründeki yası yaşamanın önemine bakalım. Yası tutulmayan bir olay nesilden nesile aktarılıyor. Örneğin Şamanik aile dizimi diye bir şey var. Sana birkaç nesil öncenden sana kalan şeyler ve şu anki yaşamında yaşadığın sorunların ne olduğuna işaret ediyor. Özetle yaşanmayan bir yas, dolayısıyla nesilden nesile aktarılıyor. Dersim kültüründe de Alevi kültüründe de bir yası yaşamanın önemli bir yeri var. Sürekli de bir yas halindeyiz, bu da yıpratıyor. Dersim bu bağlamda bana diğer Alevilerden, diğer Kürtlerden (her ne nasıl tanımlıyorsanız Zaza, Kırmanç) daha farklı geliyor bana, iyi geliyor. Kendimi de şanslı hissediyorum bu kültürde.

“Benim ailem hiçbir zaman ‘günah’ demedi buna. ‘Günah’ diye reddetmedi, öyle bir öğreti yok”

Soruna döneyim, Dersim ile ilgili konuşasım geliyor. (gülüyor) Dersim’de bir kere Onur Yürüyüşü düzenlendi. Bu bayağı iyi bir şey, değerli buluyorum. Dersim ilk dönüşebilecek yerlerden biri. Dersim’de bir sürü LGBTİ+ var, mesela benim tanıdığım beş tane Dersimli trans kadın var. Çevrem bu, çok geniş bir çeper de değil. Dersim’de de birçok lubunya var, haliyle Onur Yürüyüşü düzenlendi. Dolayısıyla Dersim değişime-dönüşüme çok açık. Dersim civarından değişik bir yer.

Makbul vatandaş olma kafası bir sorun sadece. Ben Alevi bir Kürt olarak ne yaparsam yapayım makbul bir vatandaş olamayacağım. “Ben Dersimliyim; ama Türk’üm” dersem, makbul olacağım; sevilen bir Kürt olacağım; ama birinden vazgeçmek istediklerinde bu ilk ben olacağım. O yüzden hiçbir zaman da makbul olamayacağım ve dolayısıyla hiçbir zaman beni kendilerine eşit görmeyecekler. O yüzden makbul olmak çabası yerine, Alevi Kürtlerin yaptığından bahsediyorum, makbul değiliz, olmayacağız diyerek, LGBTİ+’ların varlığını da kabul ederek daha güçlenerek, bizi ezen bu sisteme daha güçlü kafa tutabiliriz. Bunu öğrenmek gerekiyor, Dersim’de de bu önemli.

“Alevi LGBTİ+’ler ya yok sayılıyor ya görmezden geliniyor. O yüzden ayrı bir oluşuma kesinlikle ihtiyaç var.”

Yaşadığınız veya büyüdüğünüz evde Alevilik ritüeller var mıydı? Aile hangi dili konuşuyordu? Siz bu dili biliyor musunuz?

Evde Kırmançki ve Kürtçe karışık konuşuyorlardı, Pertek öyle bir yer çünkü. Şimdi Kürtlerin kökeni farklı Kırmançların kökeni farklı; ama Dersim’de ikisi de var. Ailem kendisine Kürdüz ya da Zazayız demezdi, hep “Biz Kırmançız” derdi, dile Kırmançki derdi. Ama evde bu iki dil de konuşulurdu. Kürtçe de konuşsalar ağızlarındaki şiveden Kırmanç oldukları anlaşılıyordu. Ancak dil bana öğretilmedi, bu yüzden aileme çok sinirliyim. Anadilimi ben bilmiyorum. Kürtler çocuklarına dili öğretiyor mesela. Ama bizimkiler bilmiyor. Annemin nesli bile çok az biliyor, dedemin nesli öğretmemeye başlamış çocuklarına bu dili. Annem çok bilmediği için bana da öğretmemiş. O zaten benim politik bir insan olmamdan korkuyordu ve korktuğu başına geldi (gülüyor).

Alevilerin kayıplar çoktu ve o kaybı birdaha yaşamak istemiyorlar. Düşünsene sadece annemin nesli üç tane katliama tanıklık ediyor. Haliyle içinde büyük bir korku oluyor ve bu dil bana öğretilmiyor. Sebebi bu bence. Asimile olma yolunu bana açmak, korku güdüsüyle, koruma güdüsüyle. Ama ben tam tersine büyüyünce Alevi kimliğime daha çok sahip çıkmaya başladım. Dilin bana öğretilmemesi çok kötü, kendim öğrenmeye çalışıyorum. Kırmançki öğrenebileceğim bir ortam bulamadım ama. Anneme “Haq raji bo” dediğimde Kırmançki olduğunu anlamıyordu, çünkü öyle bir bellek yok onda, silmiş. Kendi kimliğime dair, asimile olmaya dair bir öfkem var ve bunu engellemek için anadilime sahip çıkmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrenmeyi o yüzden istiyorum.

Evde Alevilik ritüelleri vardı, tabii ki. Zilfikar, 12 İmamlar, Hace Bektaş, İmam Ali, İmam Hüseyin resimleri asılıydı duvarlarda. Sürekli onlarla göz gözeydik. Alevilik benim çok kanıksadığım bir şey, babam mesela Sunni; ama o kültüre hiç tanıklık etmediğim için Aleviliğe dair her şey çok bana dair aynı zamanda. Tüm apartman Aleviydi ve sürekli bir yemek sirkülasyonu vardı. (gülüyor) Akşam yemek pişiyorsa herkes aynı yemeği yiyordu. Hace Bektaş’a giderdik, orası hac yeriydi bir yandan. Orada insanlar kalabalık bir yerde uyuduk, ben iki kere gittim oraya. İnancı yaşatıyorduk. Annemin nesli bir noktadan sonra yaşatamadı. Anneannem öldükten sonra kültürle iç içe olamadık, kültürü yaşatan kişi kadındı ailemde, anneannemdi. Kadın yaşatıyor gerçekten. O ölünce ritüeller azaldı ve bitiyor. Dersim’e köye bile gitmedik o öldükten sonra öyle söyleyeyim.

Fotoğraf: Üzüm Derin Solak

LGBTİ+ Alevilerin bir oluşuma ihtiyacı olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle düşünüyorum. Evet evet evet! Kendi kültürümüzde, Aleviler açısından değiştirmemiz gereken çok farklı bir alan var. Bir yandan Aleviler tarafından yok da sayılıyoruz; ama varız ve çok kalabalığız. Tanıdığım bir sürü LGBTİ+ var. Niye örgütlenmiyoruz, niye bir oluşum kurmuyoruz diyorum. Hem Aleviler özelinde değiştirmemiz gereken, bu sorumluluğu kendimize yükleyeceğimiz bir alan vardır ki var var bence. Bir yandan Alevilik de ezilen bir kimlik ve biz artık ezilenler olarak kesişimsel politikalar üretiyoruz özellikle feminist ve LGBTİ+ camia olarak. Bu noktada Alevilerin isminin bu kadar az geçmesi çok enteresan. Alevi LGBTİ+’ler ya yok sayılıyor ya görmezden geliniyor. O yüzden ayrı bir oluşuma kesinlikle ihtiyaç var. Bunu başlatacak kadar elim güçlü değil; ama çok istiyorum. Bu topluluk Alevi LGBTİ+’a dair araştırmalar yapalım, dilimize sahip çıkalım, tartışalım, çok isterim. Dersim’de bir sonraki Onur Yürüyüşünde var olabiliriz belki. Niye bir Dersim Pride yaşanmasın? Ben Dersimli olduğum için bunu düşünüyorum, isterdim yani Dersim Pride. Dersim’de bir sürü LGBTİ+ var ve örgütlenmeye de başladılar. Neden olmasın yani? Dersim’de şu ana kadar bir Pride komitesi olmaması zaten çok enteresan. O yüzden bir topluluğa ihtiyaç var. Biri bir kıvılcım yaksa arkası gelir gibi geliyor. Sadece bunu tek başıma yapamam. Bir kıvılcımla bu yola başlayabiliriz, ihtiyaç bu.

“Bedenimi ruhumla bütünleştirecek bir ameliyat olacak. Aynı zamanda devletin bana uyguladığı ayrımcılıkların, toplumun bana uyguladığı ayrımcılıkların az da olsa önünü kesecek; çünkü artık kimliğimde de kadın görüneceğim.”

Alevi kimliğiniz veya daha genel bazda bir inanca sahip çıkıyor olmanız LGBTİ+ toplumu içinde nasıl karşılanıyor?

Aleviliğin diğer sol gruplar içerisinde örgütlenememesinin sebebi de bence bu, bir inanç olması. Alevilik bir yandan da İslam altında olan bir mezhep olarak da algılanıyor ya, evet Aleviler bunu böyle yaşamıyor; ama algı bu veya İslami bir mezhep olarak da geçiyor. O yüzden en üstteki inanç İslam olduğu için önyargılı bakılıyor. Bizim kuşağımızdaki Aleviler, inancı daha politik bir kimlik ve felsefe olarak benimsiyor. Kimse körü körüne bir inanç olarak alamıyor. Ezilen bir kimlik, egemen bir kimlik değil. Bir inanç ve önyargılı bakılıyor, bunu anlıyorum. Sadece bir kimlik olarak, politik olarak bunun anlaşılması gerekiyor.

Deist olsam mesela, benim Alevi kimliğim değişmeyecek. Çünkü ben Alevi bir ailede büyüdüm, annem Dersimli, nüfus kayıt örneği çıkartıldığında her şey ortada. Hani nasıl bir Kürt, “Ben Türküm” dese, nasıl Türk olmuyor ya, Alevi de aynı şekilde. Bu da Aleviliğin sadece bir inanç olmadığını, tercih edilebilir bir şey olmadığını da gösteriyor. Ben Alevi doğdum Dersimliyim, vb. tüm sebeplerden dolayı bu kimliği ömür boyu taşıyacağım. İstediğim kadar inancım değişsin, ben yine Alevi olacağım ve egemen olan tarafından ezileceğim. Deist de Hıristiyan da egemen inanç tarafından eziliyor Türkiye’de. Alevilikte çok yakın tarihe dayanan katliamlar var. Bu demek oluyor ki Alevilik farklı bir noktada. Bir deist ile bir Alevi’nin Sunni İslam egemen bir ülkede durduğu nokta tabii ki farklı olacaktır. Alevilik çok daha büyük bir tehdit çünkü İslam’ın içinde algılanıyor. İçinde duruyor bir yandan da tehdit olarak görülüyor.

Bir inanç olarak ele almaktansa bir politik görüş, felsefe hatta etnik köken olarak ele alınması gerekiyor Aleviliğin. Diğer sol grupların da buna böyle bakması gerekiyor ki asıl meseleyi görebilsinler.


Dayanışma fonu: https://gogetfunding.com/iris/?lang=tr

Dayanışma çağrısı yapmak adına destek fonunuzu anlatır mısınız?

Olmak istediğim ameliyatı en sağlıklı koşullarda, en deneyimli doktorlarla bunu gerçekleştirmek istiyorum. En temelde devlet bana bunu sağlamalıydı; ama sağlayamıyor ya da sağlamıyor. O yüzden sağlıklı koşullarda bu ameliyatı gerçekleştirmek istediğimde önüme bir sınıf kimliğim engel olarak çıkıyor. Haliyle bir dayanışma fonu açtım. Eğer para toplanırsa ameliyatı gerçekten içime sinecek bir yerde olabileceğimi düşünüyorum. Bu benim için çok önemli; çünkü bedenimi ruhumla bütünleştirecek bir ameliyat olacak. Aynı zamanda devletin bana uyguladığı ayrımcılıkların, toplumun bana uyguladığı ayrımcılıkların az da olsa önünü kesecek; çünkü artık kimliğimde de kadın görüneceğim. O yüzden bu ameliyat benim hayatımın ameliyatı. Hayatım boyunca da en önemli operasyon olarak kalacak. O yüzden herkesi bu konuda dayanışmaya çağırıyorum. Bu şekilde bu ameliyatı olmak istiyorum. 100 küsür gün kalmışken fonun %11’i toplandı. Dayanışma yaşatır. Hallolacak, inanıyorum.